Akşam saat dokuzdan kısa süre önce Chanyeol, Soo’nun odasına kapıyı çalmadan girene kadar canı sıkılmaya devam etti. Sonra Soo başını çevirip gözlerini kısarak ona baktı.
“Bu ne şimdi böyle?” diye sordu Chanyeol âdeta haykırarak.
“video oyunu” diye yanıtladı Soo.
“yeni çıkan mı?” diye gözleri parladı. “aslında seni kontrol etmeye geldim de hele dur, o kadar sıkıştım ki yanan bir evi söndürebilirim.” Yatağın yanından son sürat geçip banyo kapısını açtı.
“Tanrım, burayı seviyorum her zaman ter temiz” Soo gözlerini devirdi.
“sen de eline fırça denen nesneyi almayı bilsen keşke” kısa süre sonra içeriden aydınlığa ulaşmış bir bilge gülümsemesiyle çıktı.
“Etrafa sıçrattıysam kusura bakma,” dedi Chanyeol dönünce. Yatağın kenarına oturup Soo’nun halsiz bedenini hafifçe tekmeledi.
“hey, oyun mu oynuyorsun yoksa gözlerindeki ışınla ekranı mı delmeye çalışıyorsun? Ulu manitu (kendi penisine bu ismi vermişti) biraz sallandığı için etrafa sıçratmış olabilirim. Soktuğumun aleti hayvani bir sarkaç gibi.” Soo gülmedi oysa sırf onu güldürmek için söylemişti bunu.
“Galiba halin gerçekten fena çünkü elimdeki en iyi malzeme ulu manitu şakaları var ve sen Tao’nun pelüş köpeğinden daha donuk duruyorsun” soo ona dönüp ters ters baktı.
“bugünkü performansta yaptığımız hataları görmedin mi?” Chanyeol omzunu silkti.
“senin kıçına vurmamdan mı bahsediyorsun? O bir şakaydı hem sen de benim kıçıma vurdun” sonra sırıttı. “kıçıma dokunmak hoşuna gitti mi?”
“Bir deliğe girip ölmek istiyorum kendimi çok mutsuz hissediyorum” Soo herhangi bir duygu belirtmeksizin ekrana doğru konuşmuştu.
“Eyvahlar olsun, birini daha kaybettik” dedi Chanyeol yavaşça nefes vererek.
“Tek istediğim her şeyin eskisi gibi olması ve hatasız sahne performansı gibi bir şeyler yapabilmekti. Ama bak yani, bak da gör. Biri kıçıma şaplak attıkça ne kadar ciddi olabilirim?”
“Bakıyorum zaten. Ve emin ol gördüklerim hoşuma gitmiyor, bebecik. Aslına bakarsan ciddi olmandan da hoşlanmıyorum. Biraz eğlenmeyi bilmen gerek” Chanyeol yatağa uzandı ve Soo’nun sefaleti öylece aralarında asılı kaldı.
“Ben ... ben tam bir gerizekalılık abidesiyim. Ya hayatım boyunca istediğim başarıyı yakalayamazsam? Ya on yıl sonra şu soktuğumun yurt odasının birinde otururken yeni çaylakların beni ezip geçmesini izlemek zorunda kalırsam? Sizde grubu bırakıp bireysel etkinliklere başlayacağım diye yanımda olmazsanız ve asla önemli bir şey yapmazsam ve işe yaramazın teki olursam?”
Chanyeol elleri dizlerinde yataktan doğruldu.
“İşte bak, sırf bu yüzden eğlenmeyi bilmen lazım. Ben bir yurt odam olmasını bile beklemiyorum ve çamur içinde dolanan domuzlar kadar mutluyum.” Soo iç geçirdi. Chanyeol kadar umursamaz olmamasına rağmen şaka yollu soo’yu da umursamaz bir insan olmaya yönlendirmeye çalışırdı.
“Tabi ya. Eğlenmek. Çok iyi fikir. Aynı zamanda krisin sırtında uzaya gidip jongini yerçekimsiz ortamda becerebilirsem eğlenirim.”
“Bebecik (chanyeol ona sık sık bebecik diyordu ama soo buna aldırmıyordu), senin eğlenmeye şimdiye kadar tanıştığım herkesten çok ihtiyacın var”
“Eh , senin de danslara daha çok çalışman gerekiyor,” diye mırıldandı Soo. Chanyeol homurdandı. Neden herkes onun dans becerisine kafayı takmıştı ki? Kendine göre zaten iyi dans ediyordu.