******************
GİRİŞ
*****************
Kollarımı umutsuzca sallıyordum. Çığlık atmak istiyordum ama olmuyordu ses, ses tellerimden geçip titreşiyordu ama ağzımı açtığımda hiçbir anlam kazanmıyordu. Tek görebildiğim şey koyu mavi bir boşluktu. Yüzeye çıkmak için ellerimi sallıyordum ama bu hiçbir şey ifade etmiyordu. Çok korkuyordum boğulmaktan. Çok korkuyordum onun beni bulamayıp ,kurtaramamasından. Saniyeler geçtikçe daha dibe batıyor ve kanımdaki korku hormonu daha da artıyordu. Bir andan sonra boğulup öleceğimden emin olmuştum. İçimdeki ölme korkusu hala yaşayabileceğimi söylese de her şeyi bırakıp dibe batmayı kabul etti. O anda kulaklarımda şu sözcük çınladı:
-Üzgünüm.
***********
Yataktan gördüğüm rüyanın etkisiyle büyük bir hızda kalktım. Kalbim büyük bir gürültüyle çarpıyordu. Ellerimle yüzümü kavrayınca ıslak olduğunu fark ettim. Bu her gece oluyordu. Yatağın yanındaki komodinden mendil almak için eğildiğimde saate de baktım. 06.03. Neredeyse hep bu saatlerde kalkar olmuştum artık. Hep böyle rüyalar görüyordum o günlerden beri . Bazen bu kadar hafif olmuyor, öksürük krizlerine girip boğuluyordum bile. Dengem altüst olmuştu. Normal insanlar gibi yatış-kalkış saatlerim belli olmuyor ,doğru düzgün yemek yemiyor ve sadece sigara içiyordum daha doğrusu içebiliyordum. Sadece sigara içmenin bedelini de hastane yataklarında kollarıma serum bağlıyken ödüyordum.
Saat 8'e gelirken yataktan kalktım. Babamın işe gitmesine az kalmıştı bu yüzden babamın kalkmış olabileceğini düşünüp sessizce odamdaki banyoya doğru yürüdüm. Babamın odası hemen yanımdaydı çünkü geceleri krizlerimi duyması ve müdahele etmesi daha kolay oluyordu. Eski odamın çatı katındaki olması ve neredeyse aşağılara hiç ses gitmemesiyle babam böyle bir yol bulmuş ve odamı kendi odasının hemen yanındaki odaya taşıtmıştı.
Banyoda işlerimi halledip hemen üstüme dolabımdan rastgele bir şeyler geçirdim. O günlerden beri giyimime önem vermiyor, bana kimsenin yaklaşmaması için elimden geleni yapıyordum. Çünkü biliyordum ki tekrar beni ezip geçecekler ve duygularımı hiç umursamayacaklar.
Sessiz bir şekilde merdivenlerden inerken Ayten teyze ile karşılaşmamak için dua ediyordum içimden çünkü biliyordum ki eğer karşılaşırsam kendimi şimdi hissettiğimden daha kötü hissedeceğim ve bu benim yönümden hiç iyi olmayacaktı. Derken dualarımın hiçbir şeyr yaramadığı belli oldu:
-Kızım?
Ayten teyzeyi çok severdim eskiden beri. Gerek annem ve babam boşandığın da gerek dedem öldüğünde hiç yalnız bırakmamıştı beni. Hep o hayranı olduğum elma kurabiyelerinden yapar ve yanında ballı sütünü eksik etmezdi. Ama şimdi çok istemesemde o eski sıcaklığı hissedemiyordum. Biliyordum onun hiçbir suçu yoktu ama kızının yaptığı şey ona olan bakış açımı etkiliyordu.
-Efendim Ayten teyze?
-Kızım ne oluyor günlerdir size? Nihan'a da sordum ama o da senin gibi hiçbir şey yokmuş gibi beni görmezden gelip, geçiştiriyor.
Durdum birden, onun adını duymak kötü gelmişti. Her zaman dostum, kardeşim diye bahsettiğim kıza bu sefer hiçbir şey duymak istemiyordum çünkü o benim kalbimin yarısını çalmıştı. Benim hayatım dediğimi o kendi hayatı yapmıştı. Benim dokunduğumu o dokunmuş benim izlerimi silmişti.
-Bir şey olduğu yok.
-Nasıl bir şey olduğu yok. Siz her şeyinizi beraber yapardınız. Beraber kitap okur,beraber hayaller kurardınız. Aranıza kimseyi sokmazdınız. Beraber yatar,beraber kalkardınız. Şimdi ise bir selam bile vermiyorsunuz.
Bu dedikleri doğruydu. Nihal'i hep kardeşim gibi görmüş ve sevmiştim. Her şeyimi onunla paylaşırdım. Kitabımı,kıyafetimi,ayakkabımı,şekerimi,çikolatamı... Bu fakir olduğumuzdan değildi tabiki de. Babamın kendisinin kurduğu bir yayınevi vardı. Ve durumumuz iyiydi. O da Nihal'i hep kızı gibi görürdü. Eskiden bazen babam Nihal ile ilgilendiğinde kıskanır hemen yanlarında biterdim ama büyüdükçe anladım ikimizi de aynı kefeye koyduğunu. Aslında Nihal'in babası eskiden bizim yayınevinde çalışıyormuş ama genç yaşta daha Nihal 2 yaşındayken ölünce babam onlara kıyamamış ve evimizde işe başlatmış Ayten teyzeyi.
Ayten teyzeye görüşürüz deyip dışarı çıktım. Artık boğucu olmaya başlıyordu. Kapalı bir alanda durmak son günlerde daha çekilmez oluyordu. Eve sadece yatmak için geliyor ve babam sabah beni görmeden çekip gidiyordum. Bazı sabahlar böyle yakalansam da bu pek sık olmuyordu. Sadece Ayten teyze -günlerini kestiremediğim- zamanlarda erkenden çiçekli sulamak için bahçeye çıkıyor ve bana denk geliyordu. Ondan başka evden birisiyle evde hiç karşılaşmıyordum.
İlk önce garaja gidip sarı renkteki bisikletimi aldım. Bu bisikleti dedem bana ölmeden önce hediye etmişti. O yüzden eskiye dair sadece bu bisikleti kullanıyordum. Eskiye, bana o günleri ve o acıyı hatırlatabilecek olan her şeyi atmıştım.
Bisiklete binip sahile gitmek için pedalları çevirmeye başladım. Biz İstanbul'da oturuyorduk. Aslına bakılırsa İstanbul'daki en sevdiğim yer sahidi. Orada oturup feribotların yanında bir simit parçası yemek için uğraşan martılara bakardım. Bazen ise bir simit alıp onlara atan ben olurdum. Boğaz'da esen rüzgarı yüzümde hissetmeyi çok severdim. Esen rüzgarın saçlarımı uçuşturmasını çok severdim. Şimdi ise kafamın boşaltmak için gidiyordum.
Sahile varınca artık yeni alışkanlığım olan sigara kutusunu çıkardım. Esen rüzgardan korumak için dudaklarıma koyduğum sigaranın yanlarından bir elimi siper ettim. Bu yanmasını sağladı.
Okullar kapanmış bahar kendini yaza çevirmişti. Yine aklım ona kaydı. Babam eskiden yoksul olarak büyüdüğü için hep devlet okullarına gitmiş ve beni de Nihal ile birlikte oralarda okutmuştu. Ve yine liseye geçerken devlet okulunda okumamızı savunmuştu bizde alışık olduğumuzdan devlet lisesine gitmeye başlamıştık. Bu yaz 2. sınıftan 3'e geçmiştik. İlk yılımda alışmam biraz zaman almıştı. Zaten genellikle zor alışan biri olmuştum ama alıştığımda çok sosyal olup herkesle arkadaşlık kurmaya çalışırdım. İşte yine o günlerden biriydi Nihal ile birlikte okula gelmiştik. Servisten inerken derslerden bahsediyorduk ve birden gördüğüm yeşil gözlerle hareket edemez olmuştum. Çok güzellerdi. Hem bir içinde bir orman barındırıyor aynı zamanda insanı kendine çeken bir parıltı yayıyordu etrafına ve ben onları daha gördüğüm ilk andan beri çekimine kapılmıştım bile. Aslında sonrası çok kolay olmuştu sadece birkaç kişiye sorup kim olduğunu öğrenmiştim. Adı Yiğit imiş. Bir kız kardeşi ,annesi ve hayırsız içkici bir babası varmış. Durumları pek iyi değilmiş. Çocuk hem çalışır hem de okulunu okurmuş. Bütün bu olumsuzluklara rağmen dersleri çok iyiydi. Neredetse her dersinin ortalaması 98'den aşağı değildi. Bende zaten ona ilk andan vurulmuştum. Günler geçtikçe daha fazla bağlanıyordum. Ama Nihal'e hiç anlatmamıştım çünkü daha bilmesini istememiştim ama keşke söyleseymişim.
Zaman böyle akıp giderken bu aşkı içimde barındıramaz olmuştum. Yiğit' e artık söylemek istiyordum. Bir okul çıkışı Nihal'e servise bensiz binmesini söyleyip hemen koşarak Yiğit'in yanına gidip onunla konuşmak istediğimi söyledim oda biraz durakladıktan sonra kabul etti.
Hemen onu bir köşeye çekip onu sevdiğimi ona açıkladım. Bunu duyduğunda çok şaşırdı. Ve yanımdan kaçtı. Okulda ne zaman ona yaklaşıp bir şeyler konuşmak istesem benden kaçıyordu. Ama artık ısraralarıma dayanamayıp çıkma isteğimi kabul etti. Buna çok sevinmiştim. O anki heyecanımı hala hatırlarım. Çok mutlu ve huzurluydum. Dünyadaki en mutlu insanın ben olduğunu düşünmüştüm ama Nihal ile birbirlerine olan bakışlarını hiçbir zaman görmedim...
******************************
Kuzucuklarım, bu benim ilk hikayem ve ben çok heycanlıyım. Lütfen votelemeyi ve yorum yapmayı unutmayın . Birdahaki bölümde görüşürüz. Bir dahaki bölüm kızımızın liseye başladığı yerden olacak. Yani olayları en baştan okuyacaksınız.
Sizleri seviyorum. <3
Kendinize iyi bakın. <3 <3 <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM
Romance******************************* Yüreğim acıyordu. Sanki bütün bedenim uyuşturulmuş gibi ne beynim ne de kalbim hiçbir şeyi algılayamıyordu. Hani derlerdi ya her şeyin acısı zamanla gider,zamanla son bulur;benimki bulmuyordu. Belki zamanla silikleş...