Gülümseyen yüzümü arıyorum bu gece fotoğraflarda, kısacık bir tebessüm etsem yetecek sanki bana. Ama sonra çocukuğuma rastlıyorum, çocukluğum; rutubet kokusu, karanlık duvarlar, kabuslar, kaybedişler, saklanışlar ve tüm bunlara rağmen tebessüm edebilen mahçup bir yüz, albümü kapat!
Sevgisizliğimi saramadı hiçbir battaniye, annem zaten yaralıydı, ben büyüdüm. Hayallerimi yaşayan insanları izleyerek büyüdüm, gerçeği kabullenerek, küçükken büyüdüm ben, sevgisizliğimi büyüterek. İçimde biriken küfürler, nefretler yerini anlamlara bıraktı. Herkesi anladım ben herkesi affetmeyi seçtim sonra çok titredim, sonra güneşim tamamen battı ve inancımı da aldı. Anlayanlar oldu beni buna rağmen sevip sayanlar. Güneşim dediğim birisi vardı yerini yüzümdeki kara bulutlara bıraktı. Ben yitik kaldım, geride kaldım ne sevebildim ne kıymet bilebildim. Beni kimse sevmemeliydi, derttim, karışık ve çözümsüzdüm, sızlatırdım insanların içini, onlara ağır gelirdim. Gözlerim huzur değil, hüzün mavisi, kafam karışık, ben dağınık. Biz diye birşey olmuştu bir keresinde o ve ben. Gözlerimin parladığını söylerdi, unuttururdu bana herşeyi, sevgiyi öğretirdi sabırla onu dinlerdim. Her şeyi bilmezdi ama babamı bilirdi.
Babam; canımın acısı, çaresizce döktüğüm ilk gözyaşım, çocukluğumu karanlığa kilitleyen, ilk ve en derin yaram, kapanmayanından.
Unutamıyorum, unutulur mu? İnsan çaresizliklerini nasıl unutur, insan ilk tanıdığı insanı, canını, canını acıtanı nasıl unutur?
Böyle ilerlemişti hayat, hep geç kalarak ama yetiştiğim anda bırakmayarak, zorlayarak. Yaşadım, bu hayatın hep karanlık kısmını yaşadım.
Beklemekle geçermiş ömür, kururmuş gözyaşları, alışırmış insan.
Şimdi bekliyorum tramvayla beraber gelecek olan kederimi, sıkıntımı.
Beklemek hep mi düşündürür? Henüz yakınımın ölümüyle tanışmadım ama kendi gözlerimde ölümü çok defa gördüm. Acıların en dinmez olanıymış ondandır belkide ruhumun her gün can çekişmesi. Her günüm bir çelişki ve karışık düşünceler. Beklemeyi bu yüzden hiç sevmedim, beklemeler bana hep ölümü hatırlattı, bekletilmeler beni hep çok üzdü, yıprattı. Benim gibilerin hayata tutunmaya hakkı var mı? Hiçbir yerde olmamalıymışım gibi şimdi, uzak her şey gidemediğim yollar , şehirler kadar.
Haziran ayında doğduğumdan mı bilmem ama hep ölümü çağırıyorum yanıma, kimseye sesim çıkmıyor. En büyük kırgınlıklarımı yaşadım ben bu ay da, en büyük kaybedişlerimi iyisi mi ben ölümü çağırmaya devam edeyim.Siz hiç bu kadar soruların içinde cevapsız kaldınız mı, ya da cevabını bildiğiniz soruları mı sordunuz kendinize? Gerisi hep gözyaşı. İnsanlardan çok gözyaşlarımdan nefret ettim işte bu yüzdendir ağlayışlarımın kısa oluşu. Güçlü kalmak için kendisine söz vermiş bir insanım ben ve tek tutabildiğim sözüm bu.
#np İlkan - Ağlar Mısın