''Annesine ne kadar benziyor..'' diye yorum yaptı,platin saçlı çocuk. Yanında oturmuş,tiz bir kahkaha atan kuzenine bakıyordu. Kızın çığlığı kulakları sağır edecek düzeydeydi. Ve cidden annesine benziyordu! Gür,kabarık ve düzensiz kıvırcık saçları,dipsiz kahverengi gözleri vardı. Kızın yanına yaklaşmaya cüret edecek 5 kişi vardı sadece.
Hızla masayı taradı,Hermione ile konuşan Harry'e takıldı gözleri bu sefer. Karanlık Lord'un oğlu..Hermione'den daha da tüyler ürperticiydi bu. Annesinin kim olduğu bilinmiyordu ama. Ardından Ronald'a takıldı gözleri,Black asaletiyle oturuyordu Blaise'in yanında. Her zaman saçının babası gibi siyah değilde,annesi gibi turuncu olmasından yakınırdı. Ona göre kanı bozuk Weasley'lere benzemek utanç vericiydi.
Blaise'e baktı,oldukça rahat bir çocuktu. Ron gibi şıpsevdi değildi,Harry gibi önüne gelene asılmıyordu. Çünkü hemen yanında oturan Pansy Parkinson'a yakıktı.
Harry kolunu aniden omzuna atınca irkiliverdi. ''Eee,sevgili kuzenin ne yapılacağını bilir belki. Babası ile oldukça yakın sonuçta,değil mi?'' dedi sırıtarak. Hermione'nin gözlerinde ki ışıltıyla ona baktığını görünce ne olduğunu anlamadı. Kız suratını bozup,offladı. ''Görev,diyorum. Size ziyarete geldiğimizde annemle baban konuşuyordu. Çok önemli olduğunu söylediler! Hangi seherbazın kıçını tekmeleyecek-..'' aniden ağzı Harry tarafından kapatıldı. Panik yaparak elini Hermione'ye resmen yem etmeye göz yummuştu. ''Aptal!'' diye tısladı. ''Birisi duyarsa ne olur! Hem Dumbledore,hem Snape buraya bakıyor!''
''Snape mi,o da bizden değil mi?'' diye sordu Pansy,konuyla ilgilenmişe benziyordu. Ron Yüce Masaya döndü,Snape'e tartar gibi baktı. ''Şüphelerimiz var...Gerçekten kimin için ajanlık yaptığı konusunda.''
