“ Ne demek Adam’la görüşemedim ?!”
Annemin kulak tırmalayıcı tıslaması ahizenin ucundan bile ürpermeme sebep olurken sabır dilercesine dökülmek üzere olan tavana baktım.
“ Anne ingilizce bildiğini sanıyordum. Bunu yeniden anlatmamı mı istiyorsun gerçekten ?”
Annemin oturduğu yerde dikleşip alkolün soldurduğu yüzündeki yay gibi kaşlarını çattığını hayal edebiliyordum.
“ Benimle sakın o ses tonuyla konuşma !”
Olan onca şeyden sonra hala beni azarlayabiliyor olması içimdeki volkanı ateşlerken “ Ne bekliyordun ki ?!” diye çıkıştım.
“ Ona yaptığımız onca şeyden sonra hiçbir şey olmamış gibi bizi huzuruna kabul edeceğini falan mı sanıyorsun ? Uyan artık anne ! Adam o eski çocuk değil. Artık kimseye hükmedemezsin.”
Annemin gururuna yaptığım atış yerini bulmuş olacak ki konuştuğunda sesini toparlamakta zorlanıyordu.
“ Ne olursa olsun o besleme bizim paramızla bugünlere geldi.”
Hayır, babamın parasıyla ! diyen iç sesimi susturup telefonumu kulağımdan çektim.
“ Zaman azalıyor Ginny, farkındasın değil mi ?”
İçimde biriken duygu selini sesimi yansıtmayarak “ Evet” dedim.” Farkındayım.”
Kapanan telefonun mekanik sesiyle oturduğum sandalyede çökük omuzlarımla daha da küçüldüm.
Hayatımın kötü olduğunu düşündüğüm zamanlarım vardı. Bundan daha kötüsü olmaz diyordunuz.
Bu sınır, daha fazlasını kaldıramam. Ama hayat sizi dinlemiyordu işte. Ben düştükçe üzerime gelmeye devam ediyordu. Ayağa kalktığım her an bir darbe daha indirmeye devam ediyordu.
Bıkmıyordu.
Yorulmuyordu.
Asla vazgeçmiyordu.
Yalnızca birkaç ay önce durmuş ve hayatımın nihayet düzene girdiğini düşünmüştüm. Ama sanki hayat sesimi duymuş gibi treni raylarından kırarak yine yoldan çıkarmıştı.
Daha fazla zaman kaybetmemek adına hızla pardüsemi üzerime geçirip küçük pansiyondan dışarıya, karanlık ara sokağa çıktım.
Burun deliklerime sızan sosislinin kokusu açlıktan kasılan midemi düğümlerken elim istemsizce cebimdeki son parama kaydı.
Bununla daha kaç gün idare edebilecektim?
Boynumu pardüsemin yakalarının içine gömüp hızla yürümeye başladım. Zihnimde yapacağım konuşmanın bin bir türlü şeklini canlandırırken ayaklarım beni Rogers Holdingin önüne sürükledi.
Düşüncelerime öylesine dalmıştım ki sızlayan ayaklarımla buraya kadar kaç blok yürüdüğümü sayamamıştım bile.
Günlerdir yaptığım rutinle beklemeye başladım. İçeriye girmem yasaktı ama dışarısı tarafsız bölgeydi. Bu yüzden Adam benimle görüşene kadar burada bekliyordum. Mutlaka görüşecekti. Görüşmek zorundaydı. Beni öylece başından def edemezdi.
Soğuk tenimi ısırırken dünden kalma krakerimi kemirip burulan midemi sakinleştirmeye çalıştım. Bu son çaremdi. Elim boş dönersem eninde sonunda ya açlıktan ya soğuktan ya da borçlu olduğumuz adamlar tarafından öldürülecektim.
İçimdeki kızgın taraf “ O borçların hiç biri sana ait değil !” diye kükredi.
Soğuk rüzgar tenime hızla çarpıp geçerken titreyerek silkindim. Öyle ya da böyle. Ailem yanarsa bende yanacaktım.
Ve bizi bu yangından kimse kurtaramazdı.
AdamBakışlarım sanki hatlarını seçebilirmişim gibi pencerenin ardından şirketin önündeki kızıl saçlı siluetin üzerinde gezindi. Günlerdir sabahtan akşama kadar orada bekliyordu.
Bakışlarım usul usul kapanırken zihnimin gerilerinde açmak istemediğim sandıklardan dökülen anılar ruhuma acıyla saplanıp duruyordu. Onu hayal edebiliyordum.
Uzun, ateş gibi saçları soğuk rüzgarın hırçın eliyle dört bir yana dağılırken soğukta daha da belirginleşen çilleri ve yakut gibi parlayan yeşillikleriyle küçük kemikli parmaklarının bedenini saran görüntüsü zihnimde öylesine yalın ve kusursuzdu ki. Camın önünden ayrılıp sıkıntıyla saçlarımın arasına daldırdığım parmaklarımla masama yöneldim ve dün elime geçen dosyaya bir kez daha bakmaya başladım.
Ginny’nin neden burada olduğunu tahmin etmek zor değildi. Morales’ler her zamanki zenginliklerinin aksine son 10 yılda ellerinde avuçlarında ne varsa kaybetmişlerdi. Paraya ihtiyaçları vardı. Ve tıpkı yıllar önce olduğu gibi zaaflarıma oynamaya karar vermiş olacaklar ki Ginny’i buraya, yanıma göndermişlerdi.
Damarlarımı yakan nefret parmak uçlarımı usul usul ısırırken Veronica’yla irtibatımı sağlayan hatta bağlanıp güvenlik görevlilerinin şirketin önündeki kızı odama getirmelerini emrettim.
Bu defa küçük bir kıza yenilmeyecektim.
Bu defa zırhım hiç olmadığı kadar sağlam ve nefretle doluydu.