Connor, sabahın erken saatlerinde sistemini düşük enerji modundan çıkarmış ve sessiz bir bekleyiş içinde oturma odasından geçerek mutfağa yönelmişti.
Son zamanlarda aklını sıkça kurcalayan düşünceler artık onu endişelendirmeye başlıyordu. Yapabildiği tek şey onları bastırmaya uğraşmaktan geçerken Connor kendini hiç olmadığı kadar çaresiz hissetti.
Bir insana duyduğu hislerin fazla derin oluşunu görebiliyordu ve bunu algılayabilmesinin analiz yeteneğiyle donatılmış bir android olmasıyla ilişkili olmadığını rahatça söyleyebilirdi.
Android, dikkatini yanına yaklaşan köpeğe vermeye uğraşırken, "Günaydın Sumo," diye mırıldandı hafif bir gülüşle.
Fakat bu bile bakışlarının kanepede uyumakta olan kır saçlı adama geri çevrilmesine engel olamamıştı. Tanıdık duygular bedeninin her bir köşesine yayılırken iç çekti. Pompa regülatörünün hızla atmasına yol açan bu düşünceler onu rahatsız etmiyordu.
Sumo'nun art arda bıraktığı havlamalarla afalladı.
Connor hazırlıksız yakalandığı duruma paniklerken üzerine atılan Sumo, genç adamın bozulan dengesini sağlamak için çırpınmasına neden oldu. Fakat teknolojinin son harikası bir yapay zekanın refleksleri bile Sumo'ya karşı koymak için yeterli değildi.
"Sumo!" Connor düştüğü zeminde gülerek onu engellemeye uğraşırken Hank'in gürültüye karşı olduğunu tahmin ettiği homurdanışını duydu.
Bunun farkına varan Sumo androidin üzerinden ayrılıp sahibinin yanına çıkarak kendini sevdirmeye devam ettiğinde, arkasında bıraktığı oğlan hâlâ anlam veremeyen bakışlarını ikili üzerinde gezdirmekteydi.
"Günaydın, Hank," diye seslendi sonunda.
Teğmen onu sıcak bir tebessümle cevaplandırırken Connor yüzündeki bariz sırıtışı gizleme ihtiyacı hissetmeden, "Üzgünüm," diye mırıldandı. "Seni uyandırmak istememiştim."
Köpeğinin başını okşayan Hank elini sinek kovalarcasına salladı. "Dert etme. Bir android ile köpeğin dostluğu her gün görülebilecek şey değil, açıkçası bu ilgimi bile çekerdi."
Connor, Hank'in mayışık sesine karşılık başını salladı ve hevesle onları seyreden köpeğe döndü.
"Öyle sanırım."
"Sana ısınmışa benziyor." Hank, adama neredeyse beklentili bir bakış gönderdi. "Ama aynı şeyi senin için söyleyebileceğimden şüpheliyim."
Connor dediklerine anlam veremediğini açıkça belirten bir ifadeyle Hank'i incelemeye başladığında Hank iç geçirdi.
"Sence de artık birbirimize bir aile gibi ısınmanın vakti gelmedi mi Connor?"
Şaşkınlığına yenik düşen android sabırla cevap verdi. "Elbette öyle. Sumo'yu seviyorum, seni de öyle."
"Öyleyse bunu göstermen gerekiyor, Connor."
Ardından Hank'in dolaptan çıkardığı birayı silikleşen bir tebessümle kafasına dikmesi Connor'ı şaşırtmamıştı. Belki de söylediklerine anlam vermeye çalışmakla daha meşgul olduğu içindi.
Connor sevginin veya sevmenin anlam karşılığını bilmenin yeterli olacağını zannediyordu. Tarayıcısı üzerinden erişebildiği internet ona son zamanlarda bu tarz bilgileri verme konusunda yardımcı olsa da, Hank'in beklentisini karşılayamamak onu üzgün hissettirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teach me how to love | hannor
FanfictionHislerinden henüz emin olmaya başlayan Connor, Hank'e duyduğu sevginin fazla derin oluşunun farkına varır. (kapakta kullanılan çizim: @modegem/tumblr)