1/1

1.9K 202 313
                                    

Aceleyle yazılmış ve kısa olan bir kurgu. Şimdiden teşekkürler.

İleri. Geri. İleri. Geri. İleri. Geri.

Daha ne kadar devam edeceğini bilmiyordu ama Niall artık patlama noktasındaydı.

"Harry şu demir parçası ile oynamayı kes!" deyip elleri ile kulaklarını kapattı.

Yaslandığı yerden çıkan demir parçasına her seferinde en hızla vurmaktan ve hep vurmaktan etrafa iğrenç bir ses çıkıyordu.

Kısaca herkes rahatsızdı.

Harry sert bakışlarını Niall'a çevirdi. "Hayır."

Niall suratını buruşturup yalandan ağlamaya başladı. "Senin gözlerine her ba-"

Harry elini kaldırdı. "Şu an sırası değil, Niall. Cidden sinirliyim ve sinirimi senden çıkartmayım."

Niall dudaklarını büzüp önüne dönerken kendisine bakan birkaç kızı fark etti. Hemen suratını düzeltip onlara göz kırptı. İşte Niall Horan bu idi.

Harry hâlâ dümdüz karşıya bakıyordu. Ve baktığı manzara da pek iç açıcı olduğu söylenemezdi.

Nick denen sik kafalının teki Louis'ye asılıyordu. Louis ise utangaç bir şekilde karşılık veriyordu.

İçinden 'Benim olana kimse dokunamaz!' dese de iç sesi 'O senin mi, salak?!' diyordu.

İç sesinden nefret ediyordu.

Hayır, Harry kesinlikle Louis'yi köpek gibi sahiplenen biri değildi. Cidden değildi. Sadece içindeki kıskançlığı durduramıyordu.

Louis ile belki birkaç kez konuşmuştu ama hoşlanıyordu. Çok hoşlanıyordu.

Çünkü....

Çünküsü yoktu işte. Kalpti bu.

İç sesi alayla güldü. 'Nasıl da yanaşıyor Nick'e! Sana hiç böyle yanaşacak mı?' deyip güldü.

Hayır, Harry deli falan değildi. Psikolojik problemleri de yoktu. Sadece iç sesi ile fazla konuşuyordu.

Sessizce "Sus artık." diye fısıldadı. Fısıldaması nisan ayında esen rüzgarla beraber uçup gitmişti.

'Bunlar gerçekler, Harry. Eğer bir korkak olmasaydın şimdi kollarının arasında olacaktı.'

'Ben korkak değilim. Sadece nasıl bir cevap vereceğini kestiremiyorum.' diye cevapladı.

İç sesi her zaman haklıydı. Ama Harry bunu kabul edecek kadar da inatçıydı.

'Kıskanıyorsun, oğlum.' diye bağırdı iç sesi. Harry sessizce "Boş yapma." diye fısıldadı. Tanrıya şükür ki dışarıdan konuştuğunu kimse duymuyordu.

Gözlerini kırpıştırıp tekrar Louis'ye baktı. Nick'in dediği şeylere sesli bir şekilde kahkaha atıyordu.

Başını geri atıp kahkaha atıyordu. Sesi tüm bahçeyi sarmıştı. Uzaktan bile belli olan mavi gözleri kısılmıştı. Pembe ve ince dudaklarını gerdirmişti.

Çok tapılası gözüküyordu.

Harry hafifçe gülümsedi. Uzaktan izlemesi bile ayrı güzeldi.

Niall, Harry'yi dürtüp gideceğini söyledi. Arkadaşının aşk dolu bakışlarına ve iç çekişlerine katlanacağını sanmıyordu.

Niall gittikten sonra Harry rahat bir nefes aldı. Şimdi istediği gibi Louis'yi kesebilirdi.

-

 jealous? // larry stylinson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin