"Şehzade Mustafa Hazretleri!"
Şehzadenin odaya girmesiyle doğum yatağındaki Nurhan Hatun dikleşmeye çalıştı lakin Şehzade elinin tek hareketiyle onu engelledi. Validesine döndü:
-"Validem?"
-"Hanedanımıza bir sultan daha eklendi aslanım, Rabbim bahtını açık etsin."
-"Amin."
Şehzade harem ağasının elinden sedef kutuyu aldı ve Nurhan Hatun'a yöneldi. Nurhan Hatun hanedana ikinci kez bir kız doğurmanın üzüntüsünü yaşıyordu, Şehzade'nin gözlerine bakamıyordu. Şehzade eliyle Nurhan'ın çenesini tuttu, başını kaldırdı, gözlerinin içine bakıp gülümsedi sonra kutudan altın bir gerdanlık çıkardı ve cariyesinin boynuna taktı.
-"Kızımı getirin."
Şehzade ayağa kalktı, minik bebek hekimin kollarında odaya girdi. Şehzade kızını kucağına aldı, kulağına ismini söylemeden önce, diğer kızının getirilmesini emretti ve Nurhan Hatun'un yanına oturdu. Nurhan bebeğini kokluyor, parmaklarını öpüyordu. Onun bir erkek olmayışını unutmuş, sıhhatine dua ediyordu. Birkaç dakika sonra Gülhanım Sultan halasının kucağında odaya girdi, henüz 2 yaşının sonlarındaydı.
-"Şehzadem, gözünüz aydın, Rabbim uzun ömürler versin."
-"Sağ ol, Dilfüruz."
Dilfüruz Sultan, hünkarın baş hasekisi Kevser Sultan'ın ikinci ve son evladıydı. Yirmi yaşında olmasına rağmen evlenmeyi istemeyip validesinin yanında ona arkadaşlık ediyordu. Gülhanım'ı cariyelerden birine verip validesinin yanına geçti. Şehzade ayağa kalktı, kızının ismini kulağına fısıldadı.
-"Senin adın Gülbanu, senin adın Gülbanu, senin adın Gülbanu."
***
-"Pakize, derhal yeni hatunlar alın hareme. Neredeyse üç yıldır sancaktayız lakin şehzademe erkek evlat veren tek bir hatun yok."
-"Meraklanmayın sultanım Perçem Ağa'ya haber verdim, en eğitimli en güzel hatunları alıp getirecek hareme."
-"Çerkez ailelerinin kızlarından da seçsin, usul erkan bilirler."
-"Söylerim sultanım."
-"Bir an evvel bir şehzademiz olmalı Pakize, Sultan Beyazıd bir hayli yaşlandı, Rabbim esirgesin eğer hakkın rahmetine kavuşursa, şehzadem veliahtı olmadan tahta çıkar, haremde nizam bozulur."
-"Endişelenmeyin Sultanım, Hanedanımızın bir şehzadesi olacak elbet."
-"İnşallah Pakize, inşallah."
Kapı çalındı, içeri Şehzade Mustafa girdi. Kevser Sultan ayağa kalktı, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle oğlunu karşıladı.
-"Aslanım."
-"Validem."
Şehzade validesinin elini öptü.
-"Çarşıya ineceğim validem, daha sonra av için birkaç gün ormanda olacağım, hayır duanızı almaya geldim."
-"Yolun açık olsun şehzadem."
-"Nurhan ve kızlarım size emanetler."
-"Gözün arkada kalmasın oğlum, sen kendine dikkat et."
Şehzade validesine sarılıp elini öptü sonra odadan çıktı, çarşıya inmek için atına bindi. Çarşıya vardıklarında atları geride bırakıp yürümeye başladılar, şehzadenin gerisinden onu korumakla yükümlü kılık değiştirmiş askerleri geliyordu. Yanındaysa sancağa çıktığı ilk günden beri yanında olan, can dostu Hüseyin Ağa vardı. Pazarın orta yerine kadar çeşitli kumaşçıları, gümüşçüleri, kahvehaneyi geçtiler. Esnafın derdini sıkıntısını dinlediler. Kimisinin gönlü olsun diye birkaç parça şey aldılar.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahpeyker
أدب تاريخيHenüz 16 yaşındayken sarayın duvarlarıyla karşı karşıya kalır; dik duramaz, savrulur gider derken bütün Osmanlı o hatunu konuşmaya başlar. Tarih yeniden yazılır, yer yerinden oynar. Minik bir kıvılcım tüm dünyanın kaderini değiştirir. Küçük acemi...