Bir genç var ki anne karnından hakla barışık , dili zikir , özü rahmet deryaları.. Bir yolu vardı gencin yürümesini bilseydi derviş olacaktı ,huzur dolacaktı. Hak aşığı olacaktı. Derler ya " Deli çağı " işte tam o zamanlarındaydı. Bir erkekle muhabbet etmeyi kendine yakıştırmayan , gizli bir mücevherdi adeta. Hayat ona birşey öğretecekti , hata yapacaktı ve sonunda bin pişman olacaktı.. Etrafındaki basit kızlara şaşardı. Yaptıklarına akıl erdiremezdi. Sevmek tabiki de çok güzeldi , ama bu kadar basit olmamalıydı. Onunda vardı bir çıkmazı ama sadece bir takıntıydı. O takıntıydı belki de onu her türlü pisliğe iten. Binlerce soru vardı beyninde onu dibe batıran. Biri çıktı karşısına ama farkında değildi sevmek ne , ilgi duymak ne?.. İçi kıpır kıpırdı , seviliyordu. Ardı arkası kesilmedi o sahte sevgilerin. Battıkça battı kız diplere , etrafında onca batmış insanın arasında güçlü kalamadı. Bir daha.. Bir daha... Bir dahaa ve artık şeytanın ellerindeydi , nefsine yenilmişti. İçi rahmet olan kız baştan aşşağı günah olmuştu. Ama biliyordu onu ötelerden izleyen bir güç vardı... Günler gelip geçiyordu , her gün yazıyordu katibin meleği. Kiramen diyordu "dur yazma " belki tövbe eder. Çocukluğu dergahlarda geçti onun , annesi belli , babası belli.. Ama yok ısrarlıydı git gide dibe batmakta. Şeytanı sevindiyordu , etrafındakileri üzüyor , mahvediyordu. Hatalarla dolup taşmıştı fakat idrak edemiyordu belkide etmek istemiyordu. Günler geçmiş okulu bitmişti. Hayatının dönüm noktasıydı o yıl. Tatilde bağlı olduğu fakat idrak edemediği köye gitti... Yar k.s kokulu köye , meleklerin imrendiği , her zerresi rahmet olan köye... Utanıyordu , haketmiyordu ama biliyordu şah'ı merhamet doluydu. Biliyordu onu manen kucaklayacaktı , nura boğacaktı... Öyle de oldu , o gece " Ya Rabiii dedi , ben pişmanım ". Gözlerinden yaşlar süzüldü ve devam etti " Keşke yapmasaydım , inşallah bir daha yapmayacağım ". Bu yolda yürümeye söz verdi. Özüne dönecekti , hak yolunda yürüyecekti. Onca pişmanlıklar omuzunda geldi evine. Eski kimliğini sildi hafızasından , eskiye dair ne varsa sildi. Kişiler , anılar hepsini sildi. Artık yeni bir hayata adım atacaktı ve bu ilk adım Hızır a.s 'ın ve meleklerin bulunduğu , rahmetin ilmek ilmek işlendiği Hak meclisleriydi... Allahın selamını verdi ve girdi içeriye. Yeni dostları olacaktı , aynı yolu yürüyeceği , aynı nazarı alacağı. Gidip geliyordu dergahlara , biliyordu ki Allah rızası için attığı her adım sevaptı. Devran tersine dönmüştü... Katibin yazmayı bırakmış , kiramen yazıyordu. O uzaklarda olan güç heran himmet ediyordu. Mürşid , müridini yalnız bırakır mı hiç ? Heran " Himmet et Pir-i Sani " diyordu bataklığın içinden çıkan genç. Her dediğinde yetişiveriyordu sultanı. Aşık oluyordu , masivayı terk ediyordu. İşte bu diyordu , işte bu ! Benim olmam gereken yol bu , Canımı uğruna feda edeceğim padişah bu.
Namazına başlamıştı , artık mutluluğu sahte insanlar da değil , Rabbinin huzurunda buluyordu. Rabıtasını yapıyordu , derdini vefasız insanlara değil , peygamberin varisine , Rabbinin dostuna anlatıyordu. Hatme yapıyordu , batmış insanlarla değil , hak aşıklarıyla bulunuyordu. Durmadan ilerliyordu bu yolda ve biliyordu ki onu bataklığın içinden alıp , hak aşkını kalbine ilmek ilmek işleyen padişahla huzuru ilahide yanacaktı....