Bazen seni öptüğümü hayal ederim.
Yazlarımı geçirdiğim küçük köyümdeki uzun sahilde, yanımda senle beraber konuşmadan oturduğumuzu düşlerim. Önümüzde dalgalar karaya vurur, oturduğumuz yerden uzattığımız ayaklarımıza sular ha değdi ha değecek. Ellerimizin birbirine değdiğini hissederim sanki, serçe parmağımın ucuyla... Aniden çeviririm başımı sen de döner bakarsın ne yapıyorum diye. Şaşkın bakışlarını görürüm, düşünmem bir öpücük konduruveririm dudağının sağ köşesine.
Gerisi yoktur bu klasik aşk sahnesinin kafamda. Bu kadardır, sonrasında bir karanlık başlar. Düşünceler dolar beynime, sorular bırakmaz yakamı.
Beni arafta bırakıyorsun. Kendimi sorgulatıyorsun bana. Hiç kimseyi umursamadan "Seni seviyorum. Sen de beni sevsene." diyorsun bana. Ayırt edemiyorum dalga mı geçiyorsun benle yoksa arkadaşlık ilişkisinde mi bu dediklerin. Biliyorum herkesten değerlisin ama bilemiyorum seni seviyor muyum.
Kıza aşık olmam söylenen bu toplumda, sana karşı hissettiklerim cidden aşk mı bilemiyorum Jung Hoseok. Arafta bırakıyorsun beni. Ben de seni seviyorum desem, biz cidden sevgili olabilir miyiz? Sana aşığım desem, bana aptalsın der misin?
Söyle bana Jung Hoseok, cidden dediğin gibi kalbinin içinde bir ateş olarak ben mi yanıyorum?