Sevgili okurlarım, gerçekten orijinal bir hikaye okumak istiyorsanız iki gün önce yayımladığım "wild and beautiful" adlı hikayeme bakmanızı öneririm. Ciddi manada büyük bir heyecanla yazdığım ve çok farklı olduğuna canı gönülden inandığım bir kurgu oldu. Geçen yıl özetini yazmıştım notlarıma, geçen gün de niçin kendisini yazmıyorum diye düşündüm! Daha fazla konuşup da başınızı şişirmek istemiyorum ama OKUYUN YAHU, ÇOK HEYECANLA YAZDIM ONU BEN SÜANIAWÜAĞEAPWĞ
*****
"Seni gerçekten anlayamıyorum." dedim okul bahçesinde Louis'nin yanına sokulurken.
"Anlaşılmayacak bir hareketimi mi gördün?"
"Anlaşılacak bir hareketin yok ki!" diye itirazda bulundum.
"Ben senin gibi değilim Harry, her zaman açık bir insanımdır."
"Nasıl yani?" Endişelerime yenisini ekleme yalvarırım...
Cevap vermedi. Onun yerine cebinden çıkardığı paketten bir sigara aldı ve ağzına koyup "Ateşin var mı?" diye sordu.
"Sigara içmiyorum." dedim bunu bilmemesine bozularak.
"Biliyorum." dedi.
"O halde niye soruyorsun?"
"Senin gibi yapıyorum Harold, cevabını bildiğim soruları soruyorum." Cebinden çakmağını çıkardı ve sigarasını yaktı. Her seferinde bunu yapıyordu. Öyle bir şey söylüyordu ki bir anda fondan çekirge sesleri geliyordu. Ben ise öylece kalakalıyordum.
"Pekala, anlamadım ama tamam."
"Sadece salağa yatıyorsun. Gerçi senin için çok da zor olmamalı." diyip yanağımı sıktı.
Omzuna vururken sinirle soludum. "Bayağı affetmişsin, sağol ya. Bunca yıl biriktirdiğin lafları suratıma suratıma patlatırken ben barışmışız gibi hissedemiyorum kusura bakma." diyip hızla yürümeye başladım.
"Harold! Dur!"
Onu duymazdan geliyordum, bunun sebebinin onunla alakası yoktu. Hatalı olan bendim. O haklıydı. Bunun her zaman böyle kalacak olması da canımı sıkmıştı. O kadar aptaldım ki... Nefret ettiğim, dalga geçtiğim bir insana aşık olmuştum. Lanet okudum tüm benliğime. Eski beni özlüyor muydum, yoksa hiç yaşamamış olmasını mı diliyordum emin olamamaya başladım. Ona olan sevgim homofobiyi yenmeme sebep olurken, vicdanım beni kendimden nefret ettirmek için hayli uğraştığı sürece, bunun cevabını öğrenemeyecektim. Çünkü kendimden nefret ederken ona da sinirleniyordum. Keşke onu sevmeseydim ile keşke en başında onu sevseydim de hiçbiri yaşanmasaydı birbiriyle çakışınca ben aralarında yere çökmüş ağlıyordum.
Ayrıca onun ne yaptığını da kestiremiyor oluşum, ona karşı hiçbir şekilde güven duymamam için yeterliydi. Ne beni affettiğine inanıyordum, ne de artık beni sevdiğine. Ben kendini bir bok sanan, küçük bir aptaldım.
Okulun arka bahçesindeki bir ağacın altına oturdum. Etrafıma bakındım, onu görmediğimden emin olduğum an telefonu çıkarıp whatsapp'a girdim.
A: Siktir git. Zaten gittin ama bunu bir de ben söylemek istedim.
Belki ilk defa tek tikti.
A: Ne istediğini kendin bile bilmiyorsun.
Az önce Harry'nin hızla yanından ayrılıp sinirle yürüdüğünü gördüm.
Ne yapmaya çalışıyorsun?
İkimizi de mahvetmek mi amacın?
O kadar zaman konuştuk. O kadar şey söyledin bana. O kadar umut verdin.
Konuştuklarımız her ne kadar kısa bir zamanda gerçekleştiyse de benim için çok büyük değişiklikler yarattı. Hayatımı değiştirdi ve senin için de öyle sanıyordum.
Benimle oynamak için mi konuştun?
Ben seni sevdim Louis.
Lanet olsun ki seni çok sevdim.
Sikeyim. Gerçekten sikeyim. Seni de sikeyim, Harry'yi de sikeyim.
Telefonu fırlattım çimenlere. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Tırnaklarımı saçlarıma geçirdim. "Nefret ediyorum, nefret ediyorum!" diye bağırdım hiddetle. Kimsenin bana bakıyor oluşunu umursamıyordum. Isaac ve diğerleri uzaktan uzağa beni izleyip konuşuyorlarken bağırdım. "Sizi de sikeyim orospu çocukları! Hepinizi sikeyim!"
Kırgındım. Louis'ye kırgındım. Onunla oynamak için ona yazan bendim. Ama az önce ona "benimle oynamak için mi konuştun" diyen de bendim. İyice içine çekildiğim "bilinmeyen"i bastıramıyordum. Her halükarda onu seviyordum, fakat korkuyordum. Bilinmeyenden hoşlandığını sanmıştım ve bu o kadar saf ve güzeldi ki ona aşık olmuştum. Harry'ye olan sevgisinde nefret vardı, ondan korkuyordum. Delirecek gibiydim. Kollarımı dizlerimde kavuşturup başımı gömdüm. Tırnaklarımı derime batırıyordum. İyice kendimden geçmiştim, toparlanamıyordum.
Yazdığım her şeyi bilinçsizce yazmıştım. Başımı kaldırıp telefona uzandım. Whatsapp'a girip yazdığım her şeyi sildim. Parmaklarım ekranda öylece dururken kalbimin yetkisine dayanarak onlara izin verdim.
A: Onu mu seviyorsun, beni mi?
Bu sanırım kalbimin sınırlarını zorlayacağı son noktaydı.