2'

8 3 0
                                    

*Louis*


Telefonumu sessizde unuttuğum için çalan alarmı duymayıp okula geç kalmıştım. Okula geç kalmak benim için bir faciaydı.
Özellikle bugün ilk dersimiz fizikti ve bu dersin 5 dakikasını bile kaçırmak istemiyorum. Benim için oldukça önemli bir ders. Kapıyı çalıp içeri girdiğim gibi ilk gördüğüm kızarmış göz beyazlarıyla birlikte yeşil irisler. Öyle bakıyordu ki resmen etkisi altına alınmıştım. Bakışımamızı kesen şey çok sevgili Bay Conor'un öksürüğü oldu.

Hızlıca kafamı ondan çektim ve öğretmenimden geç kaldığımdan ötürü özür diledim. Gözlerim dolu sınıfta boş yer arıyordu. Neyse ki bir tane bulmuştum. Az önceki çocuğun yanı boştu. Biraz çekinerek yanına oturuverdim. Oldukça fazla yer kaplıyordu bense kenarda sıkışmıştım ama ona rahatsızlık vermemek için kıpraşmıyordum.

Öğretmen derse geçtiğinde olabildiğince yavaş bir şekilde defterimi çıkarıp sıraya koydum. Not almak için defterimi açmamla beyaz sayfaya kıvırcıkların düşmesi bir oldu. Kafamı çevirip o tarafa baktım. Saçları oldukça uzun ve kıvırcıktı. Kafasının arkasını görebiliyordum. Düzenli nefesler alıyordu. Her nefeste vücudu inip kalkıyordu. Bu hali nedense bana tatlı gelmiş ve gülümsememe sebep olmuştu.
Kendimi onun etkisinden kurtarıp derse vermiştiim.



*Harry*

Kafamı kaldırıp etrafıma bakındım. Sınıfın bir kısmı yoktu bir kısmı da hâla sınıfta olup test çözüyorlardı. Onlara tuhaf bakışlar gönderip kendimi sınıfın dışına attım. İçimden 'nereye düştüm ben böyle resmen ahır burası' diye geçiriyordum. Başarılı bir okul olduğunu biliyordum fakat bu kadar ineğin olabileceğini zannetmiyordum.

Karnımın gurultusuyla kantine uğrama kararı verdim. Önce gidip bir masaya kuruldum. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp uykunun etkisinden çıkmaya çalıştım. Sonra gözüm fiyat listesinin olduğu tabelaya kaydı. Keşke kaymasaydı. Dostum ben kaşarlı tosta o parayı vereceğime kardeşimle birlikte ziyafet çekerdim. Anladık okul iyi de ne bu pahalılık. Karnımı doyuramayacağım için sinirlenip kantinden de çıktım.

Sigara ihtiyacımı gidermek için arka bahçeye yöneldim. İhtiyaç diyorum çünkü tiryaki gibi bir şeydim. İçmeden duramıyordum. Bu lanet şeyin ciğerlerime ne kadar zarar verdiğini bilsem de içmeden duramıyordum.

O an tek bir şey istedim. Biri karşıma çıksın hiç görmediğim baba şefkatini göstersin, ailemi benimle birlikte kabul etsin ve beni bu kötü alışkanlıklardan kurtarsın. Ama imkânsızdı. Yaralarımı saracak hiçbir insan tanımıyordum.

Arka bahçede sigaramı içerken geçen çocuklar bana tip tıp bakıyordu. Sanırım okullarında ilk defa böyle bir şey yaşıyorlardı. Ama ben burada olduğum sürece buna alışmalıydılar. İşim  bittikten sonra bana şaşkın bakışlar gönderen insanlara alayla güldüm. Hemen ardından zilin sesi duyuldu ve sınıfa adımladım.

Sınıftan çıkarken dikkat etmemişim yan tarafımdaki sıraya asılı bir çanta vardı. Bakışlarım yukarı çıktığında gözlerim çantanın sahibi olduğunu tahmin ettiğim kişiye takıldı. Sabahki çocuk.

Sırama yürüdüm ve kalkması için tepesinde dikilmeye başladım ki yerime geçebileyim. Dik dik ona bakarken yavaşça suratını bana çevirip anlamazca baktı. Kaşlarımla sıramı işaret edip anlamasını bekledim.

Sanırım çocuğun jeton köşeliydi. Bir süre sonra olayı idrak edip;

"Çok üzgünüm geçmek istediğini anlayamamışım. Lütfen geç." dedi ayağa kalkıp. Boyu benden oldukça kısaydı. Bu kadar kibar konuşması sinirimi bozmuştu aslında benden korktuğu içinde böyle konuşmuş olabilirdi.

Vakit kaybetmeden sırama kuruldum. Bacaklarımı haddinden fazla açıp oturduğum için onun bacağına değiyordum.
Göz ucuyla bakıp bu hâlimizden pek memnun olmadığını gördüm. Onu sinir etmek nedense hoşuma gittiği için bacaklarımı daha da çok yaydım. Çocuk bana bir şey söyleyecekken öğretmen içeri girdi. Çenesini kapatıp öğretmeni selamladı. Bense biraz camdan dışarıyı izleidm sonra kafam yeniden masayla buluştu.

*****

Zilin sesiyle birlikte uyandım. Sınıftakilerin çoğu eşyalarını topladığı için son ders olduğunu anlamıştım. Yanımdaki çocuk hâla oyalanıyordu ve ben sabırsızlanıyordum. Daha fazla beklemeden sert ve soğuk bir tonda 'çekil' demiştim.  Çıkan ses karşısında ürküp kenara çekildi bende sıyrıldım. Hızlı adımlarla çıktım sınıftan. Akşam bara gitmem gerektiğini aklımın bir kenarına not ettim. Okuldan çıkmak üzereyken bir grup yumuşak görmüştüm. Ve aralarından biri beni durdurma cesaretini gösterdi. Şaşırmıştım doğrusu. Kaşlarımı çatarak karşımdaki süt kuzusuna bakıyordum. Bakışlarımdan korkmuş olacak ki sesi çatlamıştı.

"Ş-şey acaba siz de pride için özel hazırlanmış tişörtlerden alıp bize destek olmak ister misiniz?"

Gözlerim yan taraftaki gökkuşağı baskılı tişörtlere gitti. Yüzümü buruşturup çocuğa yaklaştım. Çocuk resmen olduğu yere sinmişti.

"Beni durdurma cesaretini kendinde bulmana şaşırdım doğrusu. Ama bir daha asla böyle bir şey yapma!"

Parmağımı iki kez omzuna dokundurup ittirmişim konuşurken. Ardıma bakmadan giderken bağırdım.

"Ben homofobiğim süt kuzusu!"

Okuldan çıkmıştım, bıraktığım yerde uğultular duyuluyordu. Nedense dönüp bakasım geldi ve yine o okyanus gözlerle karşılaştım. Yüzünde hayalkırıklığıyla birlikte gidişimi izliyordu. Yeniden yüzümü buruşturup önüme döndüm.

Eve varınca birkaç bir şey hazırlamıştım. Hep birlikte yedik. Eve para getirmem gerektiği için bara gittim. Bardaki rutin işlerimi yapıp günlüğümü aldım.  Yeterli değildi. Sanırım yeniden uyuşturucu satmam gerekiyordu çünkü otlar gerçekten iyi para kazandırıyordu.

Eve geldiğimde kendimi yatağıma attım. Kafamı yastığa koyup biraz düşündüm. Hayatımı sorguladım. Ardından aklıma okyanus gözlü çocuk geldi. Benim aksime çalışkan ve kibardı. Belki de babam bizi terk etmeseydi bende onun gibi normal bir çocuk olabilirdim. Her neyse, bende böyleydim işte.

Bir gün birinin beni bu bok çukurundan alıp yaralarımı sarması umuduyla gözlerimi yumdum.




Nasılsınız?

Düşüncelerinizi yorum olarak belirtebilirsiniz.

Esen kalın.


what is love?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin