"Artık başlayabilir miyiz?" diye sordu yiğitler. Önlerinde aydınlık bir gelecek vardı sanki, fakat bu bulanıktan öteye gitmiyordu. Hapishanenin (Okulun) penceresinden yansıyan güneş ışığına takıldı birisi. O pencerenin ardındakini hayal etmek istedi. Ve başladı beyninde kurgulamaya. Görüyordu, bir köle! Okul, ev düzenini sağlamış, zincirleri olmayan bir köle! Kaptializm yüzünden düşmüş en dibe. Şimdi umutsuzca sarılmış bir geleceğe. Ve bakıyormuş üstteki küstah züppelere. Bir an bu durumun böyle olmamasını istedi. Herkesin eşit olacağı bir dünya ne güzel olurdu ya! Fakat içine düştüğümüz sistem açlıktan ölenleri umursamıyordu ki. Başını yere yavaşça çevirdi. Bir an elindeki bayrağa baktı. Kara kızıl bu bayrak ona bir gelecek açıyordu. Fırtınanın ardındaki gelecek ne kadar cazibeliydi. İnsanı içine çekiyordu anarşist dünya. Fakat her yerde terörist damgası yemek onları bugünümüzden soğutmuyor değildi. Bugünümüzün umutsuzluğunu bir köşeye attı ve arkasındaki siyaha bürünmüş orduya baktı. Arada sırada yeşil siyah bayraklar gözüküyordu. Hemen arkada ise tamamıyla kızıl bayraklar yeryüzünü bir resitale çeviriyordu. Komünist ve anarşist bir resital. "Neyse" dedi genç. Pankartı ve bayrağı ile yürümeye başladı. Yürüdükçe, taksime yaklaştıkça gaz kokusu fazlaca olmaya başlıyordu. Çoğu kişide gaz maskesi vardı. Fakat genç bunu akıl edememişti. Tek çare eliyle ağzını kapatmaktı. Buda öyle yaptı. Gözleri ise yaşarmaklı olmuştu. Uzaktan bir heykel gördü. Fakat gözleri daha fazla dayanamayacaktı. Gözünü kapatarak yürümeye devam etti. Birden sert bir madde yüklendi bedenine. Gözlerini açmaya fırsat bulamadan yere düşmüştü bile. Gözlerini açınca tüm her yerinin ıslandığını gördü. Yanı başında ise bir toma vardı. Göz bebeği iyice büyümüş vücudu titremeye başlamıştı. Bir an yana doğru kafasını çevirdi. Kalkmaya çalıştı. fakat kalkamıyordu. Bedeni soğuk suyun etkisiyle kenetlenmişti. Geçici bir felçti sanki. Gözünü kapattı ve koşarak buradan uzaklaştığını, anarşist ütopyaya gittiğini gördü. Gözlerini açtığında sanki ona bir güç gelmişti. Özgürlüğün yabani doğası onun bedenine enjekte edilmişti. "Özgürlük için ölemeyecek kadar korkaksak özgürlüğün ne anlamı kalır?" diye mırıldandı. Bayrağına elini uzattı ve bir yandan kalkmaya çalıştı. O an başaramayacağını sansada bir kız onun yanına geldi. Kızıl bayrağı vardı. Gencin elinden tuttuğu gibi kalabalığın arasına geçirdi. "İlk kez mi böyle birşey oldu?" dedi. Genç ise buna cevap verememişti. Sanırsam utancıyla kahrolmuştu. "Neyse, benimle gel!" dedi bir şevkle kız. Genç ise sadece gülümsemekle yetindi.