Hermione in Love

7.9K 267 679
                                    

Hermione Granger yaklaşık 24 saati aşkın bir süredir uykusuzdu. Bu gün erken saatlerde eve girdiğinden beri az oturmuş, sürekli konuşmuş, geldiğini duyan akrabaların, yakın arkadaşların akınına uğramıştı.

İngiltere'nin en çok güneş gören popüler tatil beldesi Torbay'ın hareketli gece hayatı ile ün yapmış olan Torquay kasabasına gece artık çökmüştü. Hermione de sonunda izin isteyerek ilk defa odasına çıkabilmişti.

Torquay Torbay'ın en canlı kasabası birçok gece kulübü, eğlence merkezi, alışveriş merkezi, yat limanları ve otellerine sahipken Hermione tekrardan burada olduğu için kendini mutlu ve huzurlu hissediyordu.

Odasının kapısını açtığında bir iç çekerek kare küçük ama şirin odasına giriş yapmıştı. İlk işi odasındaki büyük pencereye bakmak oldu. İki yana açılan, odasının açık mavi tonlarının aksine lacivert perdeyi açıp ve karşıda şu an karanlıklara gömülü odaya baktı öylece.

Dakikalarca karşıdan gözüken karanlık odayı seyretti. Daha sonra yatağının üzerine kendini attığında perde hala açık, o sessizce tavana bakıyordu.

Dakikalar sonra yatakta yan dönüp gözü tekrardan karşıdaki karanlık odaya çevrildiğinde gözünden bir damla yaş yastığına aktı. Karşı odanın sahibi çocukluk aşkı, lise aşkı, hayatının aşkıydı. Tabi hayatının aşkının ondan haberi yoktu. Onun için sadece komşunun kızı, okul arkadaşıydı ama o Hermione'nin her şeyiydi.

Draco Malfoy, Torquay'ın en zengin ailesinin tek çocuğuydu. Aile zengin olmalarına rağmen mütevazı yaşamayı tercih ediyordu ve Bay Malfoy bütün gün otelleriyle ilgileniyor ve akşam karısına işten mutlu bir şekilde dönüyordu.

Hermione, kendisiyle aynı sene üniversiteye gitmek için kasabadan ayrılmış Draco'yu 4 sene içinde Londra'da birkaç kez görmüştü. Onu her gördüğünde kalbinin deli gibi atmasına, midesinin taklalar atmasına engel olamamıştı. Duyguları hala olduğu yerdeydi.

Yazları döndüğü Torquay'a Draco her zaman yazın ortalarında gelirdi. Bir hafta kalıp tekrar Londra'ya dönerken ama şimdi okulu bitmişti ve Hermione onun dönüşünü beklerken kendisini asla fark etmeyecek birine aşık olduğu için şanssızlığına üzülüyordu.

Ama yapacak bir şey yoktu. Hayatını tamamen Draco'ya odaklamış olduğu için hayatına birini sokamıyordu. Sokmaya çalışmıştı elbette ama başaramamıştı. Sadece tek bir öpücük yaşayabilmişti.

Sadece bekliyordu Hermione. Bekliyor ve umut ediyordu. Bir gün onun tarafından fark edileceğini umut ediyordu ama o günün hiç olmayacağını da içten içe biliyordu. Kendi kendine çocukluğundan beri hayallerde yaşarken kendini o hayallerden kopartıp atamıyordu.

"Belki bir gün," dedi iç çekerek.

***

Günler geçmişti. Hermione'nin Torquay'a dönüşü 1 hafta olmuştu. Tüm kasaba artık onun döndüğünü biliyordu. Hermione özlediği arkadaşları ile vakit geçiriyordu. Bay Granger kızı ile gururlanıyordu. Kızına gelen bir sürü iş teklifleri onu çok mutlu ediyordu. Hermione, kasabanın eğlenceli, her yerden yükselen neşeli kahkahalarla süslü küçük taş sokaklarından hızlıca geçerken tekrardan yıllarının geçtiği bu kasabaya alıştığını hissediyordu.

Hermione, Weasleylerin evinden çıkmış kendi evine doğru ilerliyorken karşıdan gelen Harry ile bir gülümse oturdu yüzüne. Harry "Akşama ne yapıyoruz?" diye sorduğunda "Eğlenmelere gidiyoruz," cevabını vermişti onun sırtına vurarak.

***

Akşam olduğunda Hermione anne ve babasıyla yemek yedikten sonra hazırlanmak için odasına çıktı. Güzel bir Cuma gecesini arkadaşlarıyla geçirecekti ama ne giyeceğini daha karar verememişti.

Hermione in Love (Dramione)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin