Huzur huzursuzluğun davetçisiydi belki de

7 0 0
                                    

BOĞAÇ'tan

Yıllardır takip ettiğim kız hiçbir insana yanaşmazken şu an kollarımda uyuyor daha ikinci günümüzdeyiz o benim kollarımda kalbimde şiirlerimde dinlediğim her şarkıda ve en önlemlisi o şu an benim kollarımda tüm olmadığını iddia ettiği saflığı ve kırılganlığıyla dört yılımı şu an için feda edebilirim oysa onun dört yıldır göremediğim bulamadığım saflığına huzurlu anına şuanki iç çekişine dudak şekline kirpiklerindeki kıvrımı incelemek için bile dört yılımı verebilirim ah ne güzelmiş kaşlarını çatmayınca dudaklarını sıkmayınca gözlerini kısmayınca kim bilir gülerken nasıldır o mutluluğu görmek nasip olur mu Allah'ım? Ah bir gülseydi sayfalarca anlatabilirdim,günlerimi o gülüşü düşünmekle geçirebilirdim ve şu an söz veriyorum ben bu kızı bırakmayacağım ben Nazlıyı bırakmayacağım.

NAZLI'dan

Gözlerimi açtığımda bana bakan iki gözle kaşılaştım ben kaç saattir uyuyordum ve Boğaç kaç saattir benim başımda bekliyordu bilmiyordum ve ben şu an neden bu kadar rahatım. Bi an etrafıma bakınca hızla ayağıya kalktım evdeydim kendi evim olmayan bir ev yoksa hayıır lütfen hayır bunu tekrar kaldıramam "Boğaç" dedim sessizce "hayır , hayır,lütfen hayır"dedim ellerimle saçlarımı kökünden koparmak istercesine saçlarımı çekerken ellerimi tutup indirdi "neye hayır diyosun anlamadım" dedi ellerimi ellerinden çekip yüzümü eğdim "babam gibi olmadığını söyle babamın bana o adamın" derken ağlamaya başladım bana sarılırken"şşş tamam tamam ben baban gibi değilim o adam sana her ne yaptıysa şimdi bana anlat tamam mı,hadi artık ağlama yemin ederim o adam gibi değilim;bırakıp gitmem veya başka bir şey,yani kötü bir şey yapmam." deyip yüzümü ellerinin arasına alıp "anlat hadi bana" gözlerimle güvenebilir miyim sana, anlatabilir miyim,beni o halimlede kabul edebilir misin,neden bilmiyorum ama seni kaybetmek istemiyorum "güv en bana söz veriyorum bırakmayacağım seni" dedi inandım inanıyorum sana dedim dolmuş gözlerimle "onbir yaşındaydım aralık 16 2010 annem işe gitmişti babam yorgunum deyip evde kalmıştı yardımcımız asiye de evdeydi masada oturmuş resim çiziyordum hiç sahip olamadığım mutlu aile resmini gülen yüzler ve,ve birbirini seven küçük bir aile hep hayalimdeki gibi babam yanıma geldi beni dizine oturttu ilk defa beni dizine oturttu resme baktı gülümsedi çok değişik bir gülümsemeydi kötü bir gülümseme sonra elleri sırtımdan aşağıya kaydı üstümü çıkardı yapma diye ağlayınca bana tokat attı solonun önünden geçerken asiyeyi gördüm "yardım et lütfeeenn" diye bağırdım avazım çıktığı kadar" iç çektim ağladım aynı anı sanki tekrar yaşadım anlatırken "tamam anlatma daha fazla gel" dedi gözlerimi açıp sarıldım ona nedense çok çabuk güvenmiştim sırrımı bilen ikinci insandı o cadaloz hariç kulağıma"bu yüzden mi ailen arkadaşın kimsen yok" omzuna vura vura başımı salladım omuzlarımı tuttu bana baktı "bak Nazlı sen kötü hiçbir şeyyapmadın tamam herkese güvenme en doğrusu zaten ama bana güven çünkü hayatının gerisinde şu an olduğum yerde olacam parmak uçlarının parmak uçlarıma değeceği kadar yakınında"dedi işaret parmağıyla işaret parmağımıa dokunrak "bi şey soracam" "sor bakalım" "birkaç şey" "e hadi hepsini tek seferde sor bakalım" dedi "burası neresi senin evin mi tek başına mı yaşıyosun ailen nerde beni neden buraya getirdin onca insan varken neden benim gibi sorunlu birini seçtin neden derdimi dinledin ve biz şu an neyiz neden burdayız ve ben ne saçmalıyorum"dedim elini saç diplerine sokup güldü "burası benim evim aile yurt dışında uyuyunca mecbur buraya getirdim en önemlisi biz neyiz sorusu onun cevabını bende bilmiyorum zaman diyelim." en sonuncuyu söylerken çarpık bir gülümsemesi vardı gerçekten görülmeye değerdi odaya bir göz gezdirdim çoğu şey gümüş veya sarıydı nadir bir şekilde siyahlar vardı beim evimin belli bir rengi yoktu oysa mavi hariç her renk vardı biraz dikkatli nefes alınca evinin elma koktuğunu farkettim aynı onun gibi elma kokuyordu benim en sevdiğim meyveydir elma maden suyunu bile elmalı içerim göz gezdirirken siyah bir saat gördüm ve saatin kaç olduğuna baktım ohaaa saat öğleden sonraki birdi değil mi hemen gümüş rengi krvazeleri olan cama baktım hayır hava kararmıştı olamaz geç kaldım neye geç kaldım ki evimde beni bekleyen kimse yok her ne kadar Boğac'a güveniyorda olsam sabah aynı evde çıkmamız benim gece onda kalmam doğru değildi. "bi dakka" dedi yaklaşıp burnunu çeke çeke kokladı "sen" dedi "ben ne" ne oluyo diye düşünürken "söyle çabuk hangi kremi kullanıyosun şu tarçınlı olan hangisi" dedi ne saçmalıyordu gene üf "ne kremi ya benim düzenli kullandığım bir balm var ki o vanilyalı bir de nemkendircim var o şey o" diyip sustum söyleyemedim"o ne" dedi "şey hiçbir şey" üstüme gelmeye başladı gıdıklamaya başladı "söyle çabuk o ne" gülmekten ölmek üzereydim ah sanki vücudum da iri krıncalar geziyordu sürüyle" t-ta ahahaha" konuşmıyodum gülmekte bir dursa söyliycem doğrusu durunca ağzına sıçacam "t-tamam SÖY-LİYC-EM " dedim durdu "elmalı" bana mal mısın sen dercesine baktı ne yani o elmalı kullanmıyo muydu"tarçınlı olanı istiyorum o hangisi" sinirimi bomaya başladı gene ha"ne tarçılısı tarçın nerden çıktı yaw tarçınla ne alakam var" dalga geçercesine gülüp gözlerini devirdi "tarçın gibi de tarçın kokuyosun" dediğinde kendimi tutamadım gülme krizine girdim tarçın gibi ne ya bal gibi olmasın o ah bu çocuk cidden biraz mal mı acaba "sen bana kremlerini göstersene" "kremlerim yok losyonlarım var nemlendiren losyonlar " dedi kalkıp yürüdü kaşlarıyla gelmemi işaret etti arkasından yürüdüm banyosuna girdim oha ama banyo damı allahım a kırmızı varmış burada neyse dolabı açtı her şey tarçınlıydı tarçınlı şampuan duş jeli traş losyonu nemlendirici oha o zaman bu nasıl elma kokar "ama sen" diyip sustum döndü "ben" dedi kaşlarını kaldırıp "elma kokuyosun mis gibi ekşi yeşil elma" dedim değişik değşik baktı "neyse istediğini al sen tarçın kokuyosun ben elma gibi mi kokuyorum ıyy yapış yapış yapış iğrenç" dedi mal mı bu?"elma benim en sevdiğim şey tamam mı ona laf söyleme ayrıca hiçte yapış yapış değil"dedim son cümlede gözlerimi kaçırarak yine o çarpık gülümsemesini takındı "bence ben elma koktuğum için elma güzel kokuyo ve yağış yapış değil" dedi "ah saçmalama 8 yaşımdan beri elma bağımlısıyım ben" omuz silkip yürüdü ben de içeri geçtim ardından "neyse eve gitmeliyim artık çantam nerde?" dedim bana dönüp dünya üzerinde varolmamış bir türün ilk örneğiymişim ama iğrenç bir şeymişim gibi baktı "ne ne ne var ya?"dediğimde beni umursamayıp 360 derceli TV 'sini izlemeye koyuldu bu çocuk öğenci değil mi evi nasıl böyle olabilir ondan umudumu kesip çantamı aramaya başladım en sonda oturduğu yerin arksında bir şişlik gördüm gülümseyerek ona bakıp tatlı tatlı "elini verir misin?" dedim elimi uzatıp elimi tuttuğunda tüm gücüümle çekip yere attım derken elimi bırakmadı ve ben de düştüm göz göz geldik "her şeyi planlıyosun değil mi ama kabul etmeliyim zekiceydi" dedi çarpık gülümsemesini takınıp şok geçirmiş hala ona bakıyordum "bence kalmalısın ya da olacaklardan sorumlu değilim dedi" çarpık gülümsemesiyle hala hareket etmiyordum"ah hadi ama"dedi gözlerini kapattı ve bana yaklaştı dudakları dudaklarıma değmesine bir cm kalmıştı ki geri çekildi yanağına dokundu yanağı ıslanmıştı bi dakka benim gözyaşımdı o bana şaşkın şaşkın baktı elinin belimde olduğunu yeni farkettim elini yüzüme getirip göz yaşımı sildi "korkma sen istemedikçe asla seni öpmem" dedi kırılmıştı fark etmiştim onu dudağına hafif bir buse kondurdum ve üstünden kalkıp çantamı alıp dışarıya koştum postallarımı ayağıma çekip kapıyı kapattım ve kaçıncı kat olduğunu umursamadan hızla aşağıya indim neyse ki 5. kattaymış evi dışarı çıktım ve etrafıma baktım binanın duvarına yaslanarak soluklandım saatin kaç olduğunu unutmuştum yavaşça ilerlemeye başladım evi çok uzak değildi hızlı yürürsem 16-17 dakkada belki ulaşbilirdim yürümeye başladım parkın yanına geldiğimde yorulmuştum ama dumadım parkta oturan sarhoş olduğunu düşündüğüm iki üç kişi vardı ordan en uzak köşeden geçtim beni fark etmediler derin bir nefes alıp ilerlemeye devam ettim fazla 5 dakkalık yolum kalmıştı ki arkamdan biri beni çağırdı "hey baksana" diye bakmadan yürümeye devam ettim ta ki ağzım kapnıncaya kadar var gücümle debinmeye başaladım göz yaşlarım isteksiz bir şekilde hızla akıyordu ve gözlerim kapandı bugün ikinci defa kapandı gözlerim kayalıklarımda açan çiçek fırtınaya yakalanırken gözlerimi yumuyordum isteksizce huzursuzca ve ağlayarak.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 21, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

asla olmaza dememek gerekiyormuşWhere stories live. Discover now