Amerika'nın Texas şehrinde babamla yaşıyordum. Babam çok hastaydı. ölüm için gün sayıyordu diyebiliriz. yataktan çıkamıyordu. Annem ben doğmadan önce ölmüştü. Bizim de durumumuz pakde iyi sayılmazdı. Babam yatalak hasta olduktan sonra çalıişamıyordu. bizde köhne denilecek kadar kötü bir evde yaşıyorduk. gerçi ev bile sayılmaz. çatısı bile doğru düzgün yoktu. kapı yerine işe yaramaz bir naylon geçirilmişti. bende dileniyor elime geçen üç beş kuruşla babamın ila masraflarını karşılıyordum. üstmde başımda düzgün bir kıyafet bile yoktu. sokaktan geçenler yırtık elbiselerini bana vermişti. yırtık pırtık bi pantolon ve pantolonun halinden farkı olmayan bir kazağım vardı. babamsa üzerinde bir çarşaf ve benimkinden daha kötü incecik bir kıyafetle yatıyordu. bu kara kışta hem yağmur hem kar yağıyor hemde şimşekler çakıyordu. heryer kapkaranlıktı bense bu soğukta üzerimdeki bu incecik yırtık elbiselerle dileniyordum. şehir elektrikleri kesilmişti her yer kapkaranlıktı.
Gecenin bir vakti 10-15 tane serseri bana doğru yanaştı. aralarında Bu çocuk bu gece vakti küçücük yaşıyla bu sokakta tek başına ne yapıyor? diye konuşmalarını duyuyordum. bi andanda içimde büyüyen bir korku vardı. bir grup serserinin 13 yaşındaki bir çocuğa doğru yürüdüğünü düşünün. yanıma geldiler. ve beni ezer gibi kahkaha atıp gülmeye başladılar.
serseriler: hey sen paran var mı?
ben: yok. (aslında vardı ama parasını kaptırmamak için öyle söylüyordu.)
serseriler: hadi ama dostum. paran olduğunu biliyoruz. sökül hadi!
ben: verirsem bana zarar vericek misiniz?
serseriler: bana bak ahbap bizim senden istediğimiz tek şey paraların sen değil. ama paralarını vermiyorsan karışmayız. (bütün serseriler alay eder gibi güldü)
ben: peki dedim. paralarımın olduğu poşeti çeteninbaşındaki serseriyeverip koşa koşa oradan uzaklaştım.
cebimde kalan son parayı da serserilere kaptırmıştım. lanet olsun!! soğuktan donuyordum. eve girdiimde babamın yanına eldim. hareketsiz yatıyordu. yanına yaklaştım. hala hareket etmiyodu. vücudu buz gibi olmuştu. Lanet olsun babam ölmüştü. Artık hayata tek başıma siper olacaktım.
Babam öldükten 6 ay sonra ev sahibi geldi.
ev sahibi: hey jake 4 aydır kiramı vermiyorsun. böyle giderse seni evden atma planları yapacağım
jake: hadi ama bay jaferson sen buna ev mi diyorsun. dışarısından bir farkı yok. dışardaki yağmur kar ve esinti evede giriyor neden mi çünkü penceresi yok. hergün dilenclikten kazandığım parayı eve giren hırsız çalıyor. neden mi ?? çünkü evin kapısı yok. bu yüzden hırsız giriyor. bay jaferson . yukarıya bak. bu ev,n çatısı bike yok. sencede verdiğim kira bu köhneye çok değilmi?
bay jaferson: bana bak küçük velet! eğer evimi beğenmiyorsan çık git !! hatta sana fırsatta sunmuyorum 2 satten tezi yok evi boşalt!
Ev sahibi sinirlenip gitti. tanrım! neden bunla hep benim başıma gelir ki?...
15 yıl sonra...
Artık 28 yaşıdaydım. dilencilik yapmıyordum. bir iş bulmuş çalışıyordum. yeni bir ev kiralamıştım. bu ev bay jafersonun evinden çok daha güzeldi.
10 yıl sonra..
Lanet olsun!! bugün kapımı bir kadın çaldı ve annemin ablası olduğunu ve annemin yaşadığını söyledi. bana telefon numarasını ve ev adresini de verdi. annem bunca yıl sonra ortaya çıkmış olabilir mi? annem gerçekten varmıydı? yaşıyormuydu? hayatın tüm zorluklarını atlattıktan sonra bide annemin yaşadığını iddaa ediyorlar. Ama ne olursa olsun bu hayatı ben yönlendirip ben karar alacaktım. Evet! bu BENİM HAYATIM!!.. (My Life)
#THE AND#