Ayağımın altında ezilerek hışırtılar çıkaran yapraklara bakarak yürümeye devam ettim. Orman sessizdi ama yine de etrafa yayılan his çok güçlüydü. Hava çoktan kararmıştı ve ay gökyüzünde yerini almıştı. Biraz daha hızlandım. Görünürde kimse yoktu ama birilerinin varlığını hissedebiliyordum.
Sonunda denizi gördüğümde ayağımın altındaki yapraklar yerini kuma bırakmıştı. Üzerimdeki ceketi çıkararak yere attım ve üstüne oturdum. Hafiften kızarmaya başlayan ay, denize yansıyordu. İçimde kıpırdanan o güçlü hissi bastırmaya çalıştım. İlk defa insan bedeninde dolunayı seyredebilecektim. Yüzyıllar sonra uğramaya karar veren kızıl ay, beyaz ayın aksine bizi rahat bırakıyordu. Yine de içimde bir yerlerde kurdum beni rahat bırakmıyordu.
Kuma ellerimi daldırıp parmaklarımın arasında ezmeye başladım. Yalnızlığı ve sessizliği severdim. Belki de bu omega oluşumdan kaynaklıydı ama insanlarla iç içe olduğum bir hayat düşünemiyordum. Bir iki yakın arkadaşım dışında zorunda kalmadıkça insanlarla muhabbet kurmayı sevmezdim.
Ama bazen içimde oluşan o boşluğa anlam veremiyordum. Kendimi bildim bileli yalnızdım ve bundan asla şikayet etmezdim. Yine de böyle kendimi dinlediğim zamanlarda daha çok hissettiğim o eksiklik beni boğuyordu.Bu dünyada neden var olduğumuzu hep sorgular dururuz ya hani. Neden başımıza gelen şeyleri yaşamak zorundayız, neden tüm bu hisleri tatmak zorundayız? Ben bir amacımız olduğuna inanırım. Eğer milyonlarca insan arasında yerimizi alabildiysek, mutlaka yaşamamız gereken şeyler vardır. Dünyaya geliş amacımın ne olduğunu hala bulamamıştım. Belki de bu yüzden, içimde oluşan o büyük boşluğu hala dolduramamıştım.
Parmaklarımın arasında ezilen kumları rahat bırakıp kendimi sırt üstü yere bıraktım. Ay tüm ihtişamıyla karşımda duruyordu, türümün çoğu aya karşı iyi hisler beslemezdi. Bizi ayla lanetlediklerinden ve normal olamadıklarından yakınıp dururlardı. Yine de bunun bir hediye olduğunu ve muhteşem hissettirdiğini söyleyen kısımda vardı.
Ben ayı severdim ama bunun olduğum şeyle alakası yoktu. Dolunayın bizi kurt bedenine mühürlemediği zamanlar sürekli buraya gelir onu seyrederdim. Küçüklüğümden beri o karanlık yerde parlamasına garip bir şekilde hayrandım. Derin bir nefes aldım. Ay çoktan kızıla dönmüştü. Dikkatle etrafa yaydığı renge bakarken yan tarafında bir yıldızın tüm ilgiyi üstüne çekmek istercesine kaydığını farkettim. Gülümseyerek gözlerimi kapadım. "Tanrım lütfen artık kendimi tamamlamama izin ver. Daha fazla eksik hissetmek istemiyorum."
Gözlerimi açtığımda yıldız çoktan kaybolmuştu. İçimden bana dilek dileme şansı verdiği için teşekkürlerimi ilettim ona.
Zaman geçtikçe hislerimle başa çıkamıyordum. Kafamı ellerimin arasına alıp saçlarımı çekiştirdim. Bu garip his de neydi böyle? Sanırım eve gitme vaktim gelmişti. Hızla ayağa kalkıp ormanlık alana yürümeye başladım.
İçimdeki o aptal his çok yoğun olsada etrafta ki alfa ve betaların yaydığı aurayı hissedebiliyordum. Hiçbiriyle karşılaşmadan eve ulaşmalıydım aksi taktirde yiyecekleri olabilirdim.
Seri adımlarla yürümeye devam ederken başımın şiddetle dönmesiyle durakladım. Yanımda ki ağaçtan destek alırken sıkışan kalbim bir şeylerin ters gittiğinin habercisiydi.
Durup kendime gelmeyi beklerken bir hışırtı sesi kulağıma ulaştı.
"Hey omega!"
Yüz ifadesini görmememe rağmen sesinde ki o iğrenç tını bulanan midemi daha çok tetiklemişti.
Bana yaklaştığını hissediyordum. Kaçmaya gücüm yoktu, kavga etmeye gücüm yoktu, kafamı kaldırıp yüzüne bakmaya bile gücüm yoktu, lanet olsun!
Elini çeneme koyduğunda irkildim. Kafamı kaldırıp gözlerimi gözlerine değdirdiğinde üstüne kusmamak için savaş veriyordum.
"Yardıma mı ihtiyacın var? İstersen sana evimde yardım edebilirim."
Sırıtarak söylediği sözler yüzümü buruşturmama sebep oldu. Çenemi serbest bırakıp kolumu hakimiyeti altına aldığında geri çekilmeye çalışmamla yerle buluşmam bir oldu.
Ellerimden destek alarak dik durmaya çalıştım. Bana eğilmeye yeltendiğinde ormanda yabancı bir ses daha yankılandı.
"Beta, onu bana bırakmaya ne dersin?"
Karşımdaki çocuğun gözbebeklerinin titrediğine şahit oldum. Cevap vermeden hızla benden uzaklaşıp gözden kayboldu.
Az önce konuşan çocuk önüme çöküp bana baktığında gözlerimi gözleriyle buluşturdum. İşte o an her şey kesildi. İçimdeki o aptal his, baş dönmem, mide bulantım, kalp ağrım. En önemlisi de her zaman içimde bir yerlerde duran o boşluk. Her şey, gözlerine bakmamla son buldu.
Ve o kızıl gecede omeganın dileği gerçekleşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
söyle, nasıl çağırırlar seni ölüm kıyısından ༄ luwoo
Werewolfİsviçreli filozof doktor Paracelsus'a göre kurt adamlar, diğer dünyada ruhu huzura kavuşamayan kişilerdi.