Koşturarak eve ulaşmaya çalışıyordum. Ah şu yağmurdan oldum olası nefret etmişimdir. Annem ise hep bereket olduğunu söyler. Ben bunları düşünüp bir yandan koştururken çoktan evin kapısına varmıştım. Şemsiyeyi kapatıp hızla zile bastım, o koca çantada birde anahtar bulmakla uğraşamazdım. Birkerede şu kapıyı erken açsalar ölürler, biraz sonra ayak sesleri gelmeye başladı. Oh sanırım beni bu eziyetten ya Gizem ya da Seher kurtaracaktı. Seher kapıyı açınca sinirli bakışlarımı ona yollayıp bir şey demesine fırsat bırakmadan kendimi koltuğa attım. Hemen ardından Seher de yanıma gelerek kollarını önünde birleştirip gözlerini dikerek bana bakmaya başladı. kafamı ne oldu dercesine sallayınca Seher konuşmaya başladı.
"Kızım ne oldu bu ne surat ?"
Hiç diyerek geçiştirdim. Sevgilim yok bari Sehere trip atiyim diye düşündüm. Seher gözlerini devirip mutfağa girdi. Oh yine midem bayram edecekti anlaşılan çünkü yemek sırası Seherdeydi. Şimdi size Gizem ile Seherden bahsedecek olursam 15 yaşımdan beri beni bırakmayan başımın belaları desem yeterli olur. Gizem en küçüklerimiz rapunzel onun yanında halt etmiş öyle saçlar keşke bende de olsa Seher'e gelicek olursak sarışınların en tatlısıdır o. Kendimden bahsedersem de esmerlerin en asisi ve en cadısıdır demem yeterli olur. Mavimin sesiyle yerimden fırladım. Bu arada ben Gizem'e hep mavim derim.
"Ne oldu mavim ne var?"
"Kızım iki saattir sesleniyorum duymuyor musun?"
"Yok duyuyorum da benim fantezilerim böyle Gizemcim."
Gizem kafasını iki yana sallasa da gülümsemesine engel olamadı. Tekrar konuşmaya başladı.
"Alışveriş sırası sende olduğu için şimdi senin çıkman gerekiyor." diyerek güldü ve bir şey dememe fırsat bırakmadan gitti. Buna inanamıyorum ama bu haksızlık bütün gün okulda zaten canım çıktı bu bir kabus olmalıydı. Ama olmayacağını bildiğimden hızlıca odama çıkıp üstümü giyinmeye başladım. Daha sonra bir miktar para ve listeyi alarak evden ayrıldım. Kulaklığımı taktım ve marketin olduğu yere yürümeye başladım. Büyük bir siteye taşındığımız için buraları hiç bilmiyordum. Ama market çok uzakta olamazdı. Biraz daha yürüdükten sonra parkın karşısında ki köşede bir market gördüm ve koşarcasına içeri daldım. Sonunda listede ki her şeyi almıştım. Ama şu kızların cips aşkı yüzünden orta rafa koydukları cipslere bir türlü ulaşamıyordum. Sonunda zıplayarak bir tane almayı başardım fakat dengemi kaybedip tam düşecekken bir çocuk beni tuttu. Kıvırcık saçlı, yeşil gözlü çok sevecen bir tipi vardı. Kendimi toparladıktan sonra gülümseyerek teşekkür ettim. Elini uzatıp "Ben Kerem." dedi. Aynı şekilde elimi uzatıp "Derin." dedim. Biraz daha sohbet edince hem komşu olduğumuzu hem de aynı bölümde okuduğumuzu öğrendim. Bu daha çok sevinmeme sebep olmuştu çünkü bu çocuğu sevmiştim iyi birer dost olabilirdik. Kerem ile dalmış konuşurken birinin bana dik dik baktığını fark ettim. Kafamı o tarafa çevirmemle donup kalmam bir oldu. Böyle birinin insan olması mümkün değil. Gözleri deniz mavisi karın kasları t-shirtünden belli olan sert bakışlı esmer bir melekti adeta. Ağzım açık ona bakarken birden kendimi frenledim, napıyorum ben böyle sert kızım ben asla dibim düşmez benim. Reyondan iki tane bira alıp son bir kez daha sert bir bakış atarak gitti. Uzaklardan ses duyduğumda Kerem'in beni dürttüğünü fark ettim. Ona döndüğümde kahkaha atıyordu. Anlamsızca baktığımı görünce;
"Çocuğa dibi-dibin düştü." diye kahkahalarının arasından zar zor söylemeye çalıştı.
"Ne alakası var." diyip cırlayınca, iki elini havaya kaldırarak "Tamam tamam özür dilerim." diyerek masum bir bakış attı. Hafif gülümsediğimi görünce o da rahat bir nefes aldı. Sonunda ikimizde kasaya ulaştık ve aldıklarımızı ödeyip dışarı çıktık. Telefon numaralarımızı da kaydettikten sonra Kerem başka işlerinin de olduğunu söyleyerek ayrıldı. İzmir de oturduğumuz için site deniz kenarına yapılmıştı. Bu fırsatı değerlendirip eve sahilden yürümenin iyi bir fikir olacağını düşündüm ve yolumu uzatmak pahasına olsada sahilin olduğu tarafa ilerlemeye başladım. Biraz sonra denizin eşsiz güzelliğiyle başbaşaydım. Kızları düşünmeye başladım. İkiside kardeşim gibiydi canlarım nasılda seviyorum onları, düşününce suratımda anlamsız bir gülümseme belirdi. Ama bu gülümsemem anında silindi. Çünkü sabah bana bakan esmer çocuk elinde bira şişesiyle oynayıp yanındaki arkadaşlarının dediğine gülüyordu. Güldüğü zaman yanağında oluşan gamzeleri onu ayrı bir tatlı yapıyordu. Hayır hayır Derin sen öyle kolay avlardan değilsin o da her erkek gibi işte diye düşünüp yoluma devam ettim. Tam onların yanından geçerken esmer çocuğun arkadaşlarından biri;
"Şşt güzelim baksana buraya" diye laf attı. Ben bu sözlerin şokunu atlattıktan sonra çocuğa doğru dönerek;
"Bana bak gerizekalı insan olsan bakardım fakat sen hayvan bile olamazsın. " diyerek yürümeye başladım. Esmer çocuğun hafif tebessüm ettiğini görür gibi oldum ama sonra hemen silindi. Arkamdan daha söylüyordu fakat Kulaklığımı takıp onu duymamayı tercih ettim. Zengin züppeler nolucak, üstlerinden belli her şey marka ama insanlık sıfır. İyice sinirlendiğimi farkedince durup biraz soluklandım. Bizim evin bahçesine çoktan gelmiştim. Dışarıda oynayan Nevayı görünce keyfim biraz olsun yerine geldi. Hemen paketlerin birinden ona aldığım mamayı çıkarıp kabına döktüm. O da yüzümü yalayıp havlayarak teşekkür etti. O sırada elinde tepsiyle dışarı çıkıyordu.
"Kızım nerde kaldın alt tarafı markete yolladık hayrola yolunu mu kaybettin yoksa." diye gülerek dalga geçti.
"Gizem gelince ne olduğunu anlatırım." dedim ve masayı kurumasına yardım etmek için ayağa kalktım. Anlamamış gibi baksada pek önemsemedi. Az sonra Gizem de yanımıza geldi ve artık tamamdık. Masaya oturup yemek yemeye başladık.
"Eee Derin ne oldu artık anlatıcak mısın ?" diyen Seher'in sesiyle Gizem ve ben tabağa gömülü olan kafalarımızı kaldırıp Seher'e bakmaya başladık. Hemen ardından Gizem lafa atladı.
"Hayrola neler dönüyor burada benden habersiz " diyerek bağırdı. Sonunda derin bir nefes alıp konuşmaya başladım. Keremle olan tanışmamızdan itibaren herşeyi anlattım. Beni dinlerken ara sıra ağızları açılıp şaşırsalarda hiçbir şey sormadan sonuna kadar dinlediler. Konuşmamı bitirdikten sonra ikiside belli bir süre sustular, bir şey düşünüyor gibiydiler. Sessizliği bozan Seher oldu.
"Kızım acaba sana şu dik dik bakan esmer melek nerede oturuyor" diyerek güldü. Gözlerimi devirmekle yetindim. Çünkü birdaha o psikopatın iğneleyici bakışlarına maruz kalmak istemiyordum. Hemen ardından Gizem;
"Vay anasını kızı bir markete yolladık yine olaylar yine olaylar"dedi. Bu sefer hepimiz gülmeye başladık. Daha sonra hep beraber masayı topladık. İkiside yarın sınavlarının olduğunu söyleyip içeri girdiler. Bende bahçedeki salıncağa gidip kulaklıklarımı taktım ve en sevdiğim kitap olan Aynı Yıldızın Altındayı okumaya başladım. Az sonra kulağımdaki müziğin bile duymamı engelleyemeyeceği bağrış çağrışlarla yerimden fırladım. Kitabı bırakıp sesin geldiği tarafa bakmaya başladım. Fakat görünürde kimse yoktu. Bu sitede her ev müstakil olduğu için dar sokak gibi yollar vardı. Sesler artınca istemsiz olarak bahçe kapısını açıp bağrışmaların geldiği o sokağa ilerlemeye başladım. Sokağın başına geldiğim zaman şaşkınlıktan ağzım bir karış açık kaldı. Sabah gördüğüm esmer çocuk Kerem'i yumruklayıp bir yandan da ;
"O kızdan uzak durucaksın anladın mı lan it." diye bağrıyordu. Birden "Kerem" diye bağrınca ikiside bana döndü. Esmer çocuk Kerem'in yakasını bırakınca Kerem hali kalmadığı için yere düştü, kanlar içindeydi. Esmer çocuk buz gibi gözlerini dikmiş bana bakarken üzerime gelmeye başladı. Bende olduğum yerde hiç kıpırdamadan ateş püskürten gözlerimi ona dikmiş bakıyordum. Yanıma ulaştığında sertçe kolumu tuttu morardığına eminim.
"Senin burada ne işin var?" diye kükredi. Hızlıca kolumu çekerek gözlerimi deniz mavisi gözlerine diktim ve konuşmaya başladım.
"Hayvan herif ne istedin o çocuktan" diye tısladım. Dudağının bir kenarı alayla yukarı kıvrılırken;
"Ne oldu çok sevgili arkadaşın için çok mu üzüldün?" dedi dudağını bükerek. Daha sonra hemen ciddi haline geri döndü. Leş gibi içmişti ve nefesi alkol kokuyordu. Hala bu kadar ayık olmasına şaşırsam da böyle bir hayvandan ne beklenirdi ki diye düşünüp suratımı ekşittim. Soran gözlerle bana baktığını görünce;
"Evet çok sevdiğim arkadaşımı bu hale getirdiğin için hem endişeliyim hem de çok kızgın." dedim alev topu gözlerimle ona bakarak. Eliyle ensesini ovaladı ve tekrar bana dönüp bu sefer daha sertçe kolumu kavrayınca ağzımdan istemsiz olarak bir inleme çıktı. Sonra elini biraz daha gevşeterek kulağıma eğildi ve;
"Eğer seni bir daha bir erkeğin yanında görürsem öldürürüm." diye tısladı. İyice sinirlenmiştim ama aynı zamanda korkuyordum da.
"Duydun mu beni?" diye bağrınca kafamı evet anlamında salladım. Tekrar eğilerek insanın kanını donduracak sessizlikle "Duyamadım." dedi. "E-evet" diye kekeledim. Hafifçe gülümseyerek "Aferin benim kızıma şimdi evine git." dedi kolunu çekince arkamı dönüp hızla eve girdim. Odama çıktım ve kendimi duşa attım su üstümden kayıp giderken olanları düşündüm ve istemsizce ağlamaya başladım. Acaba beni daha neler bekliyordu...