Bölüm 1:Şeker Cennetim

130 17 14
                                    

~~~~~
Rengarenk şekerlerle dolu bir denizde küçük,lolipoptan kayığımla dev dalgalara meydan okurcasına üzerlerine ilerliyorum. Ilık,tatlı bir rüzgar esiyor yüzüme doğru... Hafif nane,çilek,çikolata karışımı bir koku burnumu şenlendiriyor. Kokuyu ciğerlerimi havayla doldurana kadar içime çekiyorum. Bitter adasına yaklaştığımı gösteren bu koku beni bir mıknatıs misali oraya çekiyor. Gözlerimi kapatıyorum,gittikçe yaklaşan kokunun kayığıma yön vermesini engellemeden asılıyorum küreklere. Pembe dalgalar tepede göz kırpan güneşten oldukça hoşnut,üzerinde durduğum portakallı lolipop ise durumdan şikayet eder gibi sularını bırakıyor arkaya...

"Kwang Sun"

Bitter adasının kapısının önünde dikilen birkaç tane görevli beliriyor,sayılarını pamuk şeker bulutların arasından tam seçemiyorum. Bir tanesinin ağzından adım yankılanıyor. Gür sesiyle selamlıyor beni. Elimi kaldırıp karşılık veriyorum.

"Kwang Sun-ah"

Aramızdaki mesafe iyice kapanıyor. Kürekleri daha hızlı çekiyorum yavaşça eriyen portakallı lolipop tamamen yok olmadan karaya varabileyim diye... Nihayetinde karaya ayak bastığımda,beni cezbeden kokunun yoğunluğuna dayanamayıp eğiliyor ve karadan bir ısırık alıyorum. Tadını almamla yüzümde mutlu bir ifade oluşuyor. Gülümsüyor,bana selam veren adamın omzuna kibarca elimi koyuyorum."Burası her zaman nasıl bu kadar tatlı olabiliyor?Sırrınız nedir?" Göz kırpıyorum. Yarı şakayla karışık ettiğim iltifat onu da mutlu ediyor. Aynı ses tonuyla cevap veriyor." Bilmiyor musunuz prensim? Tabiiki büyük büyük babalarınızdan kalan miras,sizin gibi şekerlere düşkün ve ilgili,aynı zamanda da becerikli bir nesil olmasaydı nasıl bu kadar tatlı olabilirdi ki buralar?Eğer bugün buradaysak,bizim varlığımızın tek sebebi sizsiniz." İltifatı sadece öylesine ediyormuş gibi hissetsem de buna rağmen teşekkürü ihmal etmiyorum."Teşekkür ederim,lakin sizler olmasaydınız da biz nasıl görebilirdik bu güzellikleri?
Şekerlerle kaplı bir deniz,çilek tadında şekerler veren ağaçlar,sürekli yenilenen bitter aromalı ada... Başka ne isteyebilirim ki? Burası... Burası benim şeker cennetim."

Söylediğim son cümlenin ardından kalın kaşlarını çatıyor. Nerede yanlış yaptığımı düşünürken bir kere daha adımı tekrarlıyor,bu sefer kızgın bir tınısı var sesinin... Çikolatadan kayaları oynatan gür sesi gittikçe ince bir hal alıyor. Ve...
~~~~~

"Byun Baek Hyun!"

İnce ses tonunun kaynağını kulağımda hissetmemle aniden kafamı gömdüğüm kollarımdan kaldırdım.Kaşları çatık çikolatadan adamın yerini sarı saçlı,beyaz tenli,geyiği andıran bir yüze sahip olan ve aynı şekilde kaşları çatık yanımda dikilen bir insan alınca rahatladığımı belirten derin bir nefes aldım. Elimi sızlayan kulağıma koyup  sandalyeden kalkarken bir yandan da esniyordum. "Hyung? Korkuttun beni.İnsan böyle uyandırılır mı hiç?" Yarı boğuk,yarı sitem eder gibi çıkan ses tonum birkaç saniyeliğine onu yumuşatmış olsa gerek,sinirli duruşu kısa süreliğine bozulmuş,daha sonra tekrardan alev saçan gözlerle bana bakmıştı. "Başka seçenek bırakmadın ki! Kaç kere seslendim sana, su da dökücektim ama vazgeçtim. Çabuk hastalanırsın sen.Bir de babanın dırdırıyla uğraşmayayım." Yanaklarını sıktım. Kızgınken oldukça sevimli görünüyordu. Ciddiye alınmayı zorlaştıracak kadar sevimliydi.
"Lulu abim bana kıyamaz mıymış?"
Hitap ediş şeklimden pek hoşlandığı söylenemezdi. Her böyle seslenişimde şöyle der- "Bana Lulu deme!" Aynı anda söylememizle parmaklarını saçlarına daldırdı,gözlerini kapattı.Sakinleşmek için bekledikten sonra gözlerini yeniden açtı. "Ah Byun,deli ediyorsun beni. 25 yaşında olduğun halde hâlâ küçük bir çocuk gibi davranıyorsun. Ne zaman büyüyeceksin sen?" Tezgahtaki şekerlerden ağzıma birkaç tane doldurdup tadıyla mest olurken cevap  olarak ellerimi iki yana açmakla yetindim. O ise birden bir şey hatırlamış gibi kaygıyla etrafına bakındı. "Byun dedim değil mi yine ben?Ya birileri duysaydı?" Etrafı tekrardan iyice tarayıp kimsenin olmadığından emin olduktan sonra uyuyakaldığım masanın oradan şeker desenleri olan pembe önlüğü aldı ve bana doğru attı."Hadi bakalım Kwang Sun,iş başına. Bu kadar kaytarmak yeter." Attığı önlüğü yakaladım,başımdan geçirip güzelce arkadan bağladım. "Kwang Sun kimdi?Bendim değil mi?Bu adı sevmedim. Değiştireceğim." Göz kırptım,ardından da dükkanı açmak için kapıya doğru ilerledim...

Tam açacakken kapıda bulunan küçük camdan yansımamı görünce duraksadım. Sol yanağım kolumu koymaktan kızarmış,saçlarım iyice dağılmıştı.Dün geceden kalma kıyafetlerim bir haftadır giyiyormuş gibi kırış kırış olmuştu. Yuvarlak çerçeveli gözlüğümün ardındaki yorgun bakışlar ise,yeni yoğun geçecek bir günün habercisiydi.Müşteri gelmeden kendime çekidüzen verebilir miydim? Gömleğimin bozulan yakasını hızlıca düzelttim. Dudağımın kenarında kalan şeker lekesini sildim ve camı ayna olarak kullanıp acemi bir şekilde saçıma şekil verdim. İşte o an,camın diğer tarafında başından beri beni izleyen iki çift gözü fark ettim.
~

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 04, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Şekerci Dükkanı[Baekhyun OC]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin