But I'm only human
And I bleed when I fall down
I'm only human
And I crash and I break down▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪
Maria, oğlunun üzgün suratına saf bir öfke ile baktı. Yakıcı kahve tonundaki gözlerde sevgiye dair küçücük bir kırıntı bile göremeyen çocuk olduğu yerde küçülüp yok olmak istedi. Annesi, karşısında kollarını göğsünde bağlamış sabırsız bir şekilde ayağını ahşap zemine vurarak tok sesler çıkartıyor, babası ise biraz ileride bej rengindeki koltukta dirseklerini bacaklarına yaslamış ve kafasını ellerinin arasına almıştı. Şakaklarını ovuyor ve burun kemerini sıkıp duruyordu. Sinirliydi. Oysa ki küçük çocuk bunu hak edecek herhangi bir harekette bulunmamıştı. Okulda kavga etmemiş, hırsızlık yapmamış veya bunun gibi yüz kızartıcı olaylara asla girişmemişti. Girişmezdi de. Buradaki gergin ortamın tek sebebi matematik dersinden A- almasıydı. Neden diğer ebeveynler gibi onunla gurur duymak yerine sürekli hatalarını bu şekilde yüzüne vuruyorlardı? Onu teselli etmeleri gerekmez miydi? Ona güvendiklerini söyleyip sırtını okşamaları? Bunun kaynağı onların sadece sözde aile olması olabilirdi. Sevgiye dair ufacık bir kırıntı yoktu. Olmayacaktı.
Maria midesinde yanan öfkeyle oğluna birkaç adım yaklaştı. Onu başarısız olsun diye bu yaşa kadar getirmemişti. Elbette karşılığını alacaktı. Parmağını kaldırdı ve çocuğun alnına sertçe vurarak kafasını geriye ittirdi.
Çocuk boynunun ani hareketiyle acı bir şekilde inledi. Aynı zamanda büyük ihtimalle annesinin yeni manikür yaptırdığı tırnağı alnına batmıştı. Acıyordu. Acıyordu ama bazı şeyler ruhsal açıdan onu daha derin yaralıyordu. Başı aşağıda, muhtemelen ondan daha değerli olan halıya baktı. Bembeyazdı. Aynı ilk aldıkları günkü gibi. Üstünde çorapla bile yürüyemezdi korkudan. Ne kadardı ki? 3.000 mi? Belki 5.000 olabilirdi. Ama o onların çocuğuydu. Evlatlıktı evet. Ama neden sevmeyecekleri bir çocuğu evlerine almışlardı ki?
Oğlunun hala tepkisiz olması sinirini adeta körüklerken inanamaz bir bakış attı kocasına. Kocasının kahverengi gözleri onunla aynı duyguları paylaştığını ele veriyordu. Daha fazla dayanamayacaktı. Bu çocuk suçsuzca bu şekilde karşısında dikilemezdi! Bu sefer kaldırdığı elini çocuğun minik bedenini itmekte kullandı. Bu hareketi beklemeyen çocuk düşme tehlikesi geçirmiş ama toparlamıştı. Bakışları hala yerde olan çocuğun boz saçlarına bakarak zehrini saçmaya başladı. Yılan diye geçirdi içinden.
"Sen.."
Hala ona bakmıyor olması sinirlerini iyice germiş olacak ki çocuğun çenesini sertçe tutup kafasını kaldırdı. Burnu ve gözleri kızarmış, dudakları titreyen ve yüzü ıslanmış olan çocuk nemli kirpiklerini kırpıştırdı. Babası gibi olan gözleri şimdi daha açık bir renk haline gelmişti. Annesine yalvarırcasına bakıyordu. N'olur! N'olur beni biraz sev! Onun gözyaşlarını silmesini, sevgi ile sarmalamasını ve saçlarında ellerini dolaştırıp yatıştırıcı sesi ile her şeyin geçtiğini fısıldamasını istedi. Ama çenesini ittirmeden önce gördüğü tiksinti dolu bakış hayatı boyunca bunu tadamayacağını gösteriyordu. İçinde kalan umut parçaları bir bir kendini boşluktan bırakırken çaresizce arkalarından fısıldadı. Gitmeyin! Sizde beni bırakmayın!
"Şimdi de çocuk gibi ağlayacak mısın?"
Ben henüz 14 yaşındayım diyemedi. Ben daha çocuğum diyemedi. Hatalarım olacak, ben kusursuz değilim diyemedi. Dişlerini sıkıp dilini hapsetti. Yutkundu boğazına dizilen cümleleri yutmak adına. Konuşmamak için mühürledi dudaklarını. Kocasına bakıp sanki değersiz bir eşyayı gösterirmiş gibi burnunun ucuyla oğlunu gösterdi.
"Görüyor musun? Küstah! Konuşmuyor bile. Bir açıklama yapmayacak mısın?"
Küçük çocuk artık sesini duyurmak istiyordu. Yardım çağrısını biri duymalıydı. Bir ihtimal diye düşündü. Bir ihtimal babam bana merhamet gösterir. Gözlerini umutla babasına çevirdi. Gözlerinin içine baktı. Kafasını hafifçe sağa eğdi ve gözyaşlarından birini daha serbest bıraktı. Gözleri konuşuyordu sanki. Kurtar beni baba! Tuzlu sıvı yüzünü yakıp geçti. Peki babasının tek kaşını kaldırıp annesi gibi bakması yüreğini delip geçer miydi? Muhtemelen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who Are You?
FanfictionTony sanki dilini yutmuştu. Konuşamıyordu. Kafasını salladı ve karanlık sokakta yürümeye başladı. Arkasını dönmek ve ona bakmak istiyordu. Adını sormak ve arkadaş olmak istiyordu. Ama bunun yerine asfalta sert bir şekilde vura vura ilerliyordu. Kahr...