1.Bölüm: Giriş

15 3 11
                                    

İyi Okumalar

Hayal kurmak bir uğraştır ama o kurduğun hayalleri gerçekleştirmeye çalışmak ise bir gâyedir. Küçük bir çocukken başlamıştım hayranlıkla gökyüzünü izleyip hayaller kurmaya. Gecelere hakim olan yıldızlar ve onları etrafında toplayan Ay'a merak salmıştım ilk harflerimle. Gündüz bir tanrıça gibi parlayan güneşe doğru atmıştım ilk adımlarımı. Her zaman gökyüzünün gizemlerini babama sorar, onlarla ilgili bilgiler alırdım. Aradan yıllar geçti uzayı öğrendim. Onun kocaman boşluğunda saklı gerçekler beni kendisine çekmeye başladı. Farklı gezegenler, onlara bağlı uydular ve yaşam formları... Yaşıtlarımı korkutan teoriler bende heyecan uyandırıyordu. Uzaya merak sardıkça onunla ilgili daha değişik bilgiler öğrendim; öğrendikçe ise daha çok bağladım.

Yıllarca birbirimize sorduğumuz sorular zihnimi kurcaladıkça kendi çapımda araştırmaya başladım. Arkadaşlarım gibi pul koleksiyonu yapmak yerine, binlerce şekilde ve renkteki meteorlara ev sahipliği yaptı kutularım. Yunan mitololojilerinde yer alan Zeus'un lanetini oluşturan olguların aksine, gökyüzüne aşıktım. Ruh eşim ben gözlerimi açar açmaz bana dört kolla sarılmıştı. 

Yorgun bir şekilde incelediğim meteor parçasından bakışlarımı çekip, gökyüzündeki küçücük yıldız tanelerine baktım. Asıl mesleğim doktorluk ama gökyüzünün her zaman ayrı bir yeri olmuştu.

Metroru özel bir kutuya koyup, daha onlarcasının olduğu tavanarasından çıktım. Oraya sadece odamda bulunan gizli bir merdivenle çıkılıyordu. Odama indiğim zaman bir duş alıp yorulmuşluğun verdiği hissini atmak için banyoma yürümeye başladım. Ilık suyun altına girip gevşemeye çalıştım ama aklımı kurcalayan düşünce buna izin vermiyordu. Gözlerimi daha sıkı yumup sertçe yutkundum. Babamın bir gün önce ettiği teklifi kabul etmek istemiyordum ama içimden bir ses beni buna zorluyordu. Rahatlamak adına omuzlarımı hareket ettirip suyun sıcaklığını arttırdım. Sıcak su ile anında irkilirken vücudumun alışma sürecinde ona yardımcı olmak adına, duşa kabinde dizlerimin üstüne çöktüm. Düşünceler rahatlama ile zihnimin gerilerine yol alırken suyu kapattım.

Bu kadar yeter sanırım!

Kabinden çıkıp havluma sarıldım. Buruş buruş olmuş parmaklarımla kapının kulpunu aşağıya indirdim. Kahküllerimden damlayan sular, ilk kirpik uçlarıma çarpıyor sonra ise kahverengi parkeye doğru yol alıyordu. Parkede kalan su damlalarının bıraktığı izlerle yüzümü buruşturdum. Bu suları kurulamam gerekiyordu hemen. Kocaman dolabımın karşısına geçip gerekli kıyafetleri çıkardım. Üstümü giyinince aynadan yansımama takıldım. Çok bitkin ve uykusuz gözüküyordum. Bunun nedenini sabaha kadar babamın yaptığı teklifi düşünmeye bağlıyordum. Yeniden aynadaki yansımama dikkat kesildim.

Acaba kabul etmeli miyim?

Kendimi sonuçsuz kalacağını umduğum bir savaşın daha ortasına bırakıp geriye doğru adımladım. Bacaklarım yatağıma deyince gözlerimi yumdum ve kendimi yatağıma bıraktım. Kesinlikle ne yapacağımı bilmiyordum. Islak saçlarım yatağı kendi düşüncelerimde boğmak ister gibi ıslatırken yutkundum. Ne yapmalıyım bilmiyordum. Bu teklif kariyerimin basamaklarını ortadan kaldıracak zirveye ulaşmamı sağlayacak kadar iyiydi. Yaşıtlarımın gıbta ile bakacağı birisi olabilirdim, bir çok kendi dalımdaki doktorun taktirini kazanabilirdim... Lâkin çok gizli bir tesise gideceğim için aylarca dört duvar arasında kapalı kalacak ve astronomiye olan ilgimi hiçe sayacaktım.

Kafamı yan çevirip kocaman penceremden parlak yıldızlara baktım. Yıldızları bırakabilir miydim bilmiyorum ama onların beni bırakmayacağı kesin. Kocaman bir gülümseme ile ilk önce parkeleri silmeye karar verdim yoksa şişmeleri an meselesiydi. Sıkıcı işim bitince ise aşağı kattaki mutfağıma indim. Buzdolabından koca bir bardak soğuk su içerken salona baktım. Amerikan mutfak olduğu için salonun tüm dağınıklığını gözler önüne seriliyordu. Neşem bir balon misali sönerken salona arkamı döndüm. Kesinlikle bu yorgun halimle orayı göz ardı etmem lazımdı yoksa saatlerimi burada hebâ edecektim.

Üst kata çıkıp perdelerimi sonuna kadar çektim ve eşsiz gökyüzü manzarasına hayanlıkla bakındım. Şehir merkezinden uzakta dağın başında oturan bekar bir genç kızdım. Daha 25'ini zor görmüş olan birisine göre bir çok başarıya imza atmıştım. Babamın bu işte beni seçmesine olanak sağlayan bu başarılar benim için hiçbir şeydi. Evet, mesleğimi seviyordum ama bu astroloji merağıma engel olacaksa elimin tersiyle silerdim. Kocaman yatağımın üstünde kendimi atıp gözlerimi yummaya çalıştım. Gözlerim o kadar ağrıyordu ki kapatmak onlara daha fazla işkence etmekten farksızdı. Yüzümü buruştura buruştura uykuya teslim oldum.

✴✴✴

Kapkaranlık ormanda sadece benim ayak seslerim duyuluyordu. Dolunayın elverdiği bir şekilde yalın ayaklarıma baktım. Toprak zeminde yürüdüğüm halde ne kir vardı ne de ufak bir acı. Kaşlarımı çatıp etrafıma bakındım. Yeni dikkatimi çeken dizlerimin hemen altındaki kırmızı elbisem hırçın esen rüzgârda uçuşuyordu. Onu umursamayıp buraya nasıl geldiğimi anlamaya çalıştım ama zihnimde hiçbir düşünce bana bağlanmıyordu. Sanki görünmez bir duvara çarpıp geldikleri yere geri dönüyorlardı. Adımlarımı hızlandırıp bir ev veya ateş bulmayı amaçladım. Soğuk olmamasına rağmen vücudumun herbir uzvu amansızca titriyordu. Uzun ağaçlar arasından gelen bir ıslık sesiyle yerimde kalakaldım. Nereden geldiğini anlayamıyordum sanki milyonlarca kişi etrafımı sarmış bir melodi tutturmuştu.

Etrafımda dönüp korkumun kaynağını aradım. Canlıya ait hiçbir hareket göremeyince nereye olduğunu takmadan koşmaya başladım. Ayak tabanlarım yavaş yavaş acıya ev sahipliği yaparken son anda uçurumdan düşmekten kurtuldum. Birden karşıma çıkan uçuruma gözlerimi kırpıştırıp geriye adımladım. Ne deniz ne de toprak... Sonu boşlukla bulanmış bir uçurumun burada ne işi vardı. Islık sesi yeniden gelmeye başlayınca fevri bir hareketle arkamı döndüm. Kocaman ağaçlar gitmiş yerini kurtlara bırakmıştı. Elimi kalbime koyup kırmızı gözlü kurtlardan kurtulma yolu aradım lâkin tek seçenek arkamdaki uçurum gibi duruyordu.

Yeni attığım adımı geri alıp uçurumun kıyısında durdum. Bir adım daha atacakken ıslık sesi kulak tırmalayıcı bir hâl aldı. Ellerimle kulaklarıma baskı uygullayıp acıdan dizlerimin üstüne çöktüm. Gözlerimden yaşlar gelirken titremem sonucu kafam toprak zemine düştü. Yarı açık gözlerle kurtların geri çekilmesine bakıyordum. Bir kaç damla kuru toprağa düşünce gözlerimi kapadım. Bu acı amansız bir kanser gibi tüm vücudumu sarsıyordu ama bedensel olarak hiçbir etkisi yoktu. Toprağa basan ayak sesleri ıslık sesini bastırınca bir el şakağıma baskı uyguladı. Titremelerim durgunlaşınca ıslık sesleri kesildi. Geçen ağrı ile gözlerimi açmak istedim ama çabalarım boşa çıktı. Saçlarımda hissettiğim ılık esinti ile boynuma yumuşak bir dokunuş gerçekleşti. Bacaklarımın altına giren kolla belimdekide yerini aldı. İncitmekten korkarmış gibi havalanınca kollarım boşluğa düştü.

Başım hissedemediğim ama varlığından emin olduğum bir yere düşünce melodik bir ses kulağıma doluştu. Sanki bir çok melek aynı anda bana fısıldıyordu.

"Yülseliş zamanı geldi, geleceğin anahtarı. Gel ve beni uyandır uzun uykumdan ki geleceğin saklı kapılarını size açabileyim. Unutma ben seni seçtim!"

✴✴✴

Vote Ve Yorumlarınızı Esirgemeyin

Yeni bir kitap, yeni bir kurgu, yeni bir aksiyon... Fantastik kitap yazmak benim için biraz zor olacak ama en azından deneyeceğim. Kısa bir bölüm oldu ama dediğim gibi giriş bölümü bu. Zaten uzun bölümler yazmayı seven birisi değilim. Ana hatları tam belileyemediğim için ne zaman diğer bölüm gelir bilemiyorum. Kitabıma şans veren herkesi teşekkür ederim 😙😙

Yeni DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin