Tatil Dönüşü

301 14 1
                                    

Nihayet tatilden dönmüştük. Bir haftalık termal tatili iyi gelmişti. Annemin yan komşumuz Firuze Teyze'yle konuşmalarından duymuştum. Boş olan karşı dairemize birileri taşınmış. Bu gerçekten çok heyecan verici. Acaba karşı komşularımız nasıl insanlar? Çocukları var mı? Benim yaşlarımda bir kızları olsa çok iyi olurdu aslında. Ya da yakışıklı bir yaşıt... Bilmem ki...

"Ceren, kızım!"

"Hıh? Efendim anne?"

'Kızım geldik."

Emniyet kemerini çözüp el çantamı elime aldım. Suratıma en şirin ifademi yerleştirip babama döndüm.

"Babacım, arabayı ben park edebilir miyim?"

"Olmaz Ceren. Valizleri yukarı çıkarmaya yardım et sen, ben park ederim."

"Ama lütfen!"

"İyi, iyi. Ama dikkat et bir yere sürtme."

"Peki babacım."

Böylece valizleri yukarı taşıma işinden de kurtulmuş oldum. Bagajdan annemlerin valizleri indirmesine yardım ettikten sonra sürücü koltuğuna yerleştim. Ah!.. Ne güzel bir his bu... Arabanın bütün kontrolleri senin elinde. Burada böyle saatlerce oturabilirim ama babam arabanın anahtarını bekliyor. O yüzden bir an önce arabayı park etmem gerekiyor. Park yerinde boş bir yeri gözüme kestirdim. Oraya girmek için biraz ileri geri yapmam gerekiyordu. Ben tam geri çıkarken önümde bir araba durdu. Biraz bekleyecekti. Arabayı park ettikten sonra istediği yere geçebilirdi. Biraz ileri yapıp tekrar geri yapıyordum ki araba birden bire önümdeki park yerine girdi. Hışımla kornaya bastım. Başımı camdan uzatıp,

"Sen ne yaptığını sanıyorsun? Orası benim yerimdi!" diye bağırdım. Yanıt yok. Sinir bozucu. Ben oraya girmek için o kadar manevra yapayım, barzonun teki gelsin yerime girsin. Elim ayağım titremeye başladı. Arabadan sürücü inince arabayı üzerine sürüp dışarı çıktım. Karşımda 19 yaşlarında, rampa saçlı, uzun boylu bir çocuk vardı.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?"

"Ehliyeti nerden aldın? Babaannem gibi kullanıyorsun." dedi ukalaca. Ah, henüz ehliyet alacak yaşa gelmiş olmasam da bu çok ağırdı.

"Sen kibarlığı kimden öğrendin? Bu ne cüret?"

Ukalaca sırıtarak ellerini ceplerine soktu ve arabaya yaklaştı.

"Üzerime araba sürüp bana laf atan birine karşı neden kibar olayım ki?"

"Pardon ama orası benim yerimdi!"

"Ama ilk ben girdim. Kendine başka bir yer bulmak gerekecek."

"Ah, tavsiye için çok teşekkürler." dedim yapmacık bir şekilde sırıtarak. Taklidini yaparak binaya doğru yürümeye başladı. Bir dakika, orası bizim binamız!

Arabayı alelacele başka bir yere park ettim ve koşar adımlarla binaya girdim. Çocuk hala asansör bekliyordu. Beni görmemezlikten gelerek asansöre döndü. Asansör 4. kattaydı. Yavaş yavaş aşağı iniyordu. Diğer asansör de 7. kattaydı. Ben bu çocukla aynı asansöre binmem. Mecburen o gittikten sonra 7. kattaki asansörü bekleyecektim.

Nihayet asansör geldiğinde çocuk asansörün önünde çekildi, başını önüne eğdi ve eliyle "Geç" işareti yaptı. Belli ki sonraki asansörü bekleyecekti.

"Yo, sen bin. Ben diğerini bekleyeceğim." dedim. Ama o ısrar etti.

"Lütfen, geçin."

Asansöre yaklaşıp çocuğun önüne geldiğimde,

"Kibarlık ne demek biliyormuşsun." dedim sırıtarak. O ise, başını kaldırıp bana imalı imalı gülümsedi. Asansöre bindiğimde "8" e basıp aynaya döndüğümde bir an gözleri geldi aklıma. Gülümserken kısılan gözleri. Kahverengi miydi? Yok canım, kahverengi kadar açık değil. Siyah mı? O kadar koyu olduklarını sanmıyorum. Sanırım koyu kahve. İyi de bundan bana ne? Ben bunları düşünürken 8. kata gelmişim bile. Asansör kapısını açıp oturduğumuz dairenin kapısına yöneldim. Kapıyı tıklatmadan önce diğer asansörün kaçıncı katta olduğuna baktım. Henüz 2. kattaydı.

Kapıya dönüp zili çaldım. Ses yok. "Belki meşguldürler" diye düşünüp beklemeye karar verdim. Ama hala ses yok. Bir kere daha bastım zile. Ne bir kıpırdanma, ne bir ses, hiçbir şey yok. Sinirlenip kapıyı yumruklamaya başladım. "Açsanıza şu kapıyı artık! Deli olacağım, beni bekletmekten zevk mi alıyorsunuz?"

O sırada bizim katta duran asansör sesiyle irkildim. Arkamı döndüm ve aşağıda karşılaştığım çocukla göz göze geldim. Şaşırmıştı. Ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. Daha sonra karşı dairemize doğru ilerledi.

Bir dakika! Nasıl yani? Karşı komşumuz bu çocuk muydu? Ah, Allah'ım olamaz! Ben ne yaptım? Bu hiç de iyi bir karşılama olmamıştı. Arkamı dönüp bir kere daha zile bastım. Ve nihayet beklenen atak gerçekleşmişti. Annem kapıyı açma nezaretinde bulunmuştu.

"Anne, ağaç oldum burda!"

"Kusura bakma kızım, valizleri kaldırıyorduk, sıkışık olduğumuz için açamadık."

Ben alelacele içeri girerken onun da anahtarlarının sesi geliyordu. Acaba tek mi yaşıyordu? Yok canım! O kadar da büyük sayılmazdı. İçeriden gelen "Hoş geldin oğlum!" diyen kadın sesi, iç sesimi doğruluyordu. Ben ayakkabılarını almak için edilirken, içerideki bayan da kapıya geldi. Beni görünce "Merhaba" dedi nazikçe. Ben de ona "Merhaba" diye karşılık verdim. Annem de kapıya gelince hemen içeri geçtim. Annem en sevecen sesiyle konuşmaya başladı.

"Merhaba, binamıza hoş geldiniz."

Komşu ÇocuğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin