Kurguda ve karakterlerde anlamadığınız bir şey olursa, sorun.
"Yukarı çık Joseph. " dedi babası.
"Bir hafta boyunca cezalısın."Diye ekledi annesi.
Joseph topuklarını vura vura odasına girdi. Yine ailesiyle kavga etmişti. Kavgasız geçen bir günleri yoktu. Her gün farklı bir sebepten dolayı anlaşamıyorlardı. Bugün de ritüellerini gerçekleştirmişlerdi.
Odasındaki büyük camın önüne sandalye çekti ve oturdu. Dışarıdaki yıldızlara uzunca bir baktı. Derin bir nefes alıp olanları düşündü. Her gün kavga etmekten sıkılmıştı.
"Keşke annemle babam hiç tanışmasaydı da ben hiç doğmasaydım." Dedi. Kaşları çatılmıştı. Aklına gelen düşünceyi dışa vurmaktan çekinmedi.
"Evet, evet. Chelsea de doğmasaydı keşke. O zaman beni daha çok severlerdi." Belki, dedi içinden. Belki, bir kerecik olsun kavgasız geçer günümüz. Bir gün, belki bir gün tüm bunlar olur.
Kapısı tıklanıp, cevap beklemeden açılmıştı. Gelen Chelsea'ydi.
"Abi, çilekli yoğurdumu sen mi yedin?" Ellerini beline koymuş, yüzünü sinirli ifade olduğunu düşündüğü bir şekilde buruşturmuştu. Kardeşinin bu izinsiz girişi onun sinir kat sayısını arttırmıştı.
"Ben sana 'gir' demeden giremeyeceğini kaç defa daha demem gerekiyor?" Chelsea, ellerini belinden çekip yüzünü normale çevirdi.
"Her neyse. Çilekli yoğurdumu sen mi yedin?"
"Senden 3 yaş büyüğüm. Benimle konuşurken biraz saygılı ol. Ve evet, yoğurdun biraz daha yenmeyi bekleseydi, çürümeye yüz tutacaktı." Chelsea, abisinin dediği ilk cümleye göz devirse de, ikinci cümlesinde ağlayacak gibi hissediyordu. Koşarak alt kata, annesinin yanına, gitti.
"Annee!!!" Chelsea, 7 yaşında olmasına karşın oldukça zekiydi. Fakat bu zekâsını işine geldikçe kullanıyordu.
Chelsea'nin tiz çığlığıyla başı ağrımıştı. Başını ağrısı geçer ümidiyle, kendini hemen yatağına attı. Gözleri, kafasını yastığa koymadan 5 milimetre önce kapanmıştı bile.
...
Sabah oldukça erken kalkmıştı. Güneş doğmamıştı henüz. 10 yıllık hayatı boyunca bir kere bile bu kadar erken kalkmamıştı. Ancak bugün onu bir şey uyandırmıştı. Bunun ne olduğunu kendisi dahi bilmiyordu.
Penceresi açılmış, içeri soğuk hava akın ediyordu. Aldırmadı. İlk defa bu kadar erken kalkmıştı, heba etmemeliydi bu zamanı. Yatağından kalkıp, ayağa dikildi. Elinin tersiyle gözünü ovuşturup, masasının üzerinde duran post-it'e baktı. Geçen gece, masasında böyle bir şey görmediğine yemin edebilirdi. Başlarda boş verip geçse de sonrasında merakına yenik düşüp üzerindeki yazıyı okudu.
İsteğin hala geçerli mi?
Yazıya daha dikkatli baktığında yazıyı tanıyamadı. Ailesinden birinin yazısı olsaydı hemen tanırdı zaten. Başka biri yazmıştı muhtemelen. Yazıyı es geçip anlatılmaya çalışılan şeye baktı. Kastedilen 'isteğin' ne olduğunu düşündü. Bir anda hatırladı.
"Evet. Yani hala geçerli." Dedi kendinden emin bir şekilde. Verdiği cevaptan sonra bir değişiklik olmasını yahut birinin bir şeyler söylemesini bekledi. Etrafına baktı, hiç kimse yoktu. Şaka olduğunu sandı. Şaka değildi.
Ardından açık pencereden, beyaz bir kelebek girdi içeri. Narince uçtu ve Joseph'in kalbine denk gelecek bir şekilde kondu. Kelebek yavaşça kıyafetinin üzerinden kalbinin içerisine girdi. Şaşkınca nasıl girdiğine baktı kelebeğin. Joseph, bir anda inanılmaz derecede acı çekmeye başladı. Yavaş yavaş bütün vücudunu ele geçiriyordu bu acı. İğneler batıyor gibiydi tenine. Her yeri sızlıyordu. Çok canı yandı. O kadar acı çekiyordu ki, sesini dahi çıkaracak güç bulamadı kendinde. Dizlerinin üzerine çökerek sessizce ağladı. Bütün bedeni titriyordu, acıdan. Sonra boğazının yandığını, kavrulduğunu, fark etti. Kemikleri teker teker kırılıyordu sanki. İç organları ezilip büzülüyordu. Akciğerleri kurumuş bir yaprak misali buruşmuştu. Nefesleri sayılıydı. Sinek ilacı sıkılmış bir böcek gibiydi. Ağlaması şiddetlendi. Ve artık, daha fazla dayanamayarak yere yığıldı.
Son hatırladığı şeyse, onu bu hale getirecek isteğiydi.
...
Wuhuuu!
Yeni bir kurguyla geldik. Umarım beğenirsiniz.
Artık 2 hafta dayanın. Kkk.
Bu arada bizimle ilgili soru işaretleri oluşursa kafanızda, sormanız yeterli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek Etkisi
Fantasy"Bir kelebeğin hayatımı bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdim ki. Bir anlık öfkeydi sadece. Geri dönülmez bir labirentteyim. Ve çıkış ölüm bile olamazdı."