Ter.
Şu an tek hissedebildiğim şey terden üzerime yapışan elbisemdi. Ah, tabi sıcağı da iliklerime kadar hissediyordum.
"Ah, hadi ama somurtma artık. Bugün senin on yedinci yaş günün ve biz, bil bakalım neredeyiz? Bar." Kübra'nın keyifle cırlamasına karşı gözlerimi abartılı bir şekilde devirdim. Sanırım iyiden iyiye kafaları gidiyordu. Normalde ben de eğlenirdim ama bugün sebebini bilmediğim bir şekilde mutsuzdum.
Diğerleri de Kübra'ya katılınca bıkkınca nefesimi dışarı verdim. Ardından da suratıma sinir bozucu gülümsemelerimden birini takındım.
"Somurtmuyorum, mutlu musunuz?"
"Çirkin," diye mırıldandı bu sefer Kübra. Bu sözleri üzerine gülümsememi biraz daha arttırdım ve ellerimi göğsümde buluşturdum.
"Shot! Shot atalım, lütfen." Bunu diyen kişi tabi ki en saçma fikirlerin prensi Göktuğ'du. Her zaman, bir şekilde nerede saçma sapan bir fikir varsa gider ona yapışırdı. Şu anda da olduğu gibi.
"Bu sefer mızıkçılık yapmaya hakkın yok, şımarık şey." Deren konuşunca bıkkınlıkla kafamı sallıyordum. Bir yandan da içimden söylenmeyi ihmal etmiyordum tabi.
Bir iç sesim vardı ve şu an onunla ciddi bir polemiğe girmemiz an meselesiydi. İç sesim olur olmaz zamanlarda ortaya çıkar, göz devirmeme sebep olurdu her zaman.
'Sen bana lâf yetiştireceğine, dön de şu deli arkadaşlarının yaptıklarına bak!'
Shotlar önümüze dizilince Emre geriye doğru saymaya başladı. İçten bir şekilde ofladım.
"3... 2... 1!" Hep birlikte shotları devirirken aklıma gelen fikirle gözbebeklerim parladı. Bir yıl... Yalnızca bir yıl kalmıştı bu bok çukurundan kurtulmama. Tam bir yıl sonra, bugün, özgürdüm.
Shotlarımı bitirdiğimde diğerlerinin de çoktan bardaklarını masanın üzerine savurduklarını gördüm.
"Yine kaybettim değil mi?" diye sordum tek tek gözlerimi arkadaşlarımda dolaştırırken. Göktuğ hüsranla kafasını sallarken biraz daha sinirlendiğimi hissediyordum.
"Aman! Çok da götümdeydi zaten." Birkaç kişi kıkırdarken bazıları masada terör estirerek gülüyorlardı. Ne var yani? Sanki hayatımda her gün shot atıyordum!
"Söyleyin, bara gitmek kimin fikriydi?" diye sordum ortaya konuşarak. Deren'den böyle ağzını yaya yaya "Senin," diye bir cevap gelmesini beklemiyordum ama sanırım haklıydı. Elimi içini alnıma çarptım.
"Salak kafam!" Konuşmam iyice yayvan bir hâl alırken sorhoş olduğumu o zaman anlamıştım. Çok değil, biraz sadece.
"Yeter ya, gidelim artık." Kübra'ya ilk defa hak verdim. Kübra kalkınca ben de siyah, dar elbisemi çekiştirerek kalktım. Kübra'yı Emre, beni de Göktuğ çekerek, tekrar oturttular. Ben anlamazca gözlerimi kırpıştırırken, Deren beni aydınlattı.
"Önce hediyeler." Gözlerimi devirince kafama bir ağrı girdi. Sarhoşluğun etkisi mi, yoksa bir günde, bir yıllık göz devirme hakkımı kullandığımdan mı bilmem ama başım şu an çatlıyordu.
Ben gözlerimi bir sağa bir sola çevirirken birini gördüm...
Baş ağrımı unutturacak birini...
Kalbimi kaynar suyla yıkayacak birini...
Midemdeki kaynamayı dindirecek birini...
Belki de hayatımın aşkını."Nihal?"
"Alooo!"
"Ohoo, uçmuş bu."
Gözlerimin önünde sallanan elle kendime gelerek gözlerimi kırpıştırdım. Sonra hayal olmamasını dileyerek bir kez daha baktım o tarafa.
Oradaydı, hâlâ. Demek ki hayal değildi ya da aptal beynimin bana oynadığı oyunlardan biri de değildi. Bir kez daha emin olmak istercesini rimelimi ve göz makyajımı önemsemeden yumruk yaptığım elimi gözlerime bastırdım.
'Sıçtın makyajın içine! Bir de gotik mi olacaksın başıma?'
'Kes sesini! Belki gotiklerden hoşlanıyordur?'
İç sesim, başına yazmayı bağlayıp yetmişlik neneler gibi dovünüp, ağıt yakarken onu kendiyle baş başa bıraktım.
Kanlı, canlı bir şekilde orada viskisini yudumluyordu. Ve bu benim halüsilasyon görmediğimi açıkça belli ediyordu.
Birisi elime bir paket tutuşturunca, paketi alarak yere fırlattım.
"Bütün hediyeleri siktir edin, bana onu alın."
•
Merhaba! Arkadaşlar, ilk hikayem. Lütfen vote ve yorumu esirgemeyin. Sizleri seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ
Teen FictionArkadaşlar siz olmadan büyüyemeyiz. Lütfen desteklerinizi esirgemeyin. Bir bad boy değildi, bir play boy da değildi. Gangster hiç değildi. Serseriydi işte. Sadece... Serseri.