Jungkook yine kağıtı yakıp toprağa gömdü ve telefonunun tuş kilidini açtı.
Kime:
İmkansız aşkım
Hey! Gelirmisin bilmiyorum.
Şu terk edilen köprüye gel en büyük olanına.
Saat 17.30'da.
-ERTESİ SABAH-
Uyandı ve üstüne tişörtüyle bir şort geçirdi. Saat 16.45di
Hemen koşarak köprüye gitti ve Aşkını beklemeye başladı.
Gelmeyeceğini düşündüğü için en sevdiği müziği açtı ve yola koydu, kulaklarına dolan müzik huzur getiriyordu.
Köprünün demirlerinden çıktıktan sonra ayakkabısız ve saf ayaklarını demirlere koydu.
İçinde en az bir huzursuzluk damlası yoktu.
"Jungkook!"
Birinin ona seslenmesiyle arkasını döndü ve baktı.
"Ah. Gelmişsin."
Elindeki façayı gösterdi ve aynı zamanda denizi gözüyle işaret etti.
"İkisi bir arada nasıl olur sence ha? Bence kurtulma şansım olmaz. Eğlenceli bir deneyim olacak!"
"Jungkook-ah! Seni seviyorum."
"Ahh, çok geç Taehyungie. Bende seni seviyorum imkansız aşkım."
Kollarını façayla derince kesti,
Façayı yola biyerlere fırlattıktan sonra görünmez yola adım attı.
Harika bir acı ve mükemmel su hissi.
Ve Taehyung'un çaresiz bağırışları.
////////
İlk angst deneyimimdi.
ŞU ANGSTLARA BAYILIYORUM XĞXLAĞCL
Hayır yani cani falan değilim ama bilmiyorum hoşuma gidiyor.
Ve dediiim
NEDEN BEN YAZMAYAYIM!
Ve yazdım evet xşslcğspcşs
Neyse psikolojinizi sevdiğime göre gidip Yeni Üye (Bts) kitapıma bakın.
Bay!
BAŞKA KİTAPLARIMDA GÖRÜŞMEK ÜZRE!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
End / Vkook /
FanfictionANGST İŞTE KARŞİM ANGST SEVEN OKUSUN SEVMEYENDE OKUSUN PSİKOLOJİNİZİ SİVİCEM TŞK.