Yalnızlığı en derinlerime kadar hissediyordum. Mutlu bir ailem vardı; bana değer veren bir anneye, her derdime koşan bir babaya sahiptim. Sahip olduklarım için her zaman Tanrı'ya minnettar olmuştum ancak yeterli değildi. Bir şeyler eksikti ve bu bir şeyler en derin yaralarımı oluşturuyordu. Mutlu bir aileye sahip olmanın bazı kötü yönleri de vardı ama. Mesela o mutluluğu bozacak hiçbir şeyi ailenizle paylaşmak istemiyordunuz, en azından ben istemiyordum. Ailem sadece insanlardan hoşlanmadığım için, tamamen kendi isteğim dolayısıyla hiç arkadaşım olmadığını düşünüyordu. Büyük bir yalandı. Anlayamadığım bir şekilde arkadaş edinemiyordum. Tamam, yalnızlık bazen güzeldi fakat bir yerden sonra ailenizle paylaşamayacağız ya da paylaşmak istemeyeceğiniz şeyleri içinize atmak zorunda kalıyordunuz. Hoş, bu saatten sonra arkadaş edinsem bile hiçbir sırrımı paylaşmazdım o kişiyle, kimseye güvenemiyordum artık. Güvenemezdim.
Gay olduğumu anladığımda lisedeki ilk yılımdı. Okul bahçesine girdiğimde gördüğüm ilk kişi -büyük ihtimalle ergenliğin vermiş olduğu etkiyle- kalbimi deli gibi hızlandırmıştı. Siyah saçları, dudağındaki metal halkası ve cool görüntüsü anlaşılan yalnızca benim dikkatimi çekmemişti. Etrafa baktığımda kızların büyük bir kısmı ağızlarının suyu aka aka çocuğu izliyordu. Aynı yaşta olduğumuzu öğrendiğimde ise çok şaşırmıştım, ben bu kılığa girsem eminim annem beni oklavayla döverdi. Ben onun hâlâ minik bebeğiydim çünkü (!) Kendime baktığımda ise okul formam, uzunluğuyla alnımı örten siyah saçlarım ve tavşan dişerimle sıradan bir çocuktum işte. Hadi ama, liseye başlayan çoğu erkek böyleydi. O çocukla aynı sınıfta olduğumuzu öğrendiğimde havalara uçacaktım sanırım, o kadar mutlu olmuştum ki! Kendine bir arkadaş grubu kurmuştu bile, bu kadar hızlı olmasını beklemiyordum. Ben ise daha kimseyle konuşmamıştım.
Müdürün sıkıcı konuşması ve okula yeni başlayan öğrenciler için hazırladığı saçma 'hoşgeldin' merasiminden sonra sınıflara dağılmıştık. Aklımda hâlâ o çocuk vardı ve yanıma oturmasını deli gibi istiyordum. Onunla tanışmak için yanıp tutuşuyordum. Sınıfa girdiği gibi tüm gözler ona dönmüştü, gerçekten etkileyiciydi. Ergenliğimin başladığını o an hissetmiştim, gözlerim açılmıştı sanki. Ağzındaki yamuk gülüşle bir anda yanıma oturdu, gözler bu sefer ikimize yönelmişti. Yanıma oturmasıyla zaten hızlı atan kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başlamıştı. Kimseye bakmadan bana döndü ve "selam" dedi. Bir kelime, ancak ellerimi tir tir titreten bir kelime. "S-selam" yamuk gülüşünü silip samimi bir şekilde gülümsediğimde elini uzattı. "Im Jae-bum." Şaşkındım ama şimdi zamanı değildi bu şaşkınlığın. Uzattığı eline karşılık elimi uzattım ve "J-Jeon Jungkook" dedim. "Güzel isim" bayılmamak için zor duruyordum. "T-teşekkürler." Kekelemeden konuşamıyor musun sen aptal! Ellerimiz ayrıldığında ise sınıf öğretmeni olduğunu düşündüğüm kadın hoca sınıfa girmişti. Gözümün yanıyla ona baktığımda güzel gözlerini bana çevirdi. "Güzel anlaşalım Jungkook" göz kırptığında bu insanla nasıl aynı yaşta olduğumu düşünüyordum, kesinlikle bizden büyük gibiydi. Hayatımın en güzel günü olduğunu düşündüğüm gün aslında hayatımı boka çevirecek insanla tanıştığım gündü ancak bunu farketmem çok geç olmamıştı.
Taehyung
Karşımda uyuyan çocuğu izliyordum, yakışıklı yüzü dünün aksine oldukça huzurlu görünüyordu. Yaşadığı 'havuz vakası'nı konuşmamıştık, gerej de yoktu zaten. Her şey açık bir şekilde belliydi, okulun 'ezik çocuğu' olarak görülüyordu ve her türlü iğrenç şaka maruz kalıyordu. Liseli çocuklar acımasız oluyordu. Her neyse, anlattıkları aklımdan çıkmak bilmiyordu ve delirmek üzereydim. Bu nasıl olabilirdi gerçekten aklım almıyordu. Dikkatimi çekmediğini söyleyemezdim, çok güzeldi. Büyük gözleri ve tavşan dişleriyle çok sevimliydi. Genelde sevimli insanlar pek tercih listemde olmazdı, cüretkar olanlar her zaman tercihimdi. Ancak bu onu sevimli bulduğum gerçeğini değiştirmezdi. Ona yaklaşmak isteme engek olamıyordum, farklı bir aurası vardı. Uyurken arada burnunu kırıştırıyor ve elinin tersiyle kaşıyordu. Uzun bir süredir inceliyordum, yaklaşık altı saattir. Altı saattir aklımdaki sorularla cebelleşiyordum. Ama bunun sebebini öğrenecektim, kesinlikle öğrenecektim.
YOU ARE READING
Kiss Me, Kill Me | Taekook
Fanfiction"Onun kanı benim cehennemim için bile bir cennet gibiydi"