Herkese merhabalar. İyi okumalar.
Kırmızılıktan hafif hafif kurtulmuş, iyileşmek için çaba zarf eden tırnak diplerimle bakışmam bir hayli uzun sürmüştü. Bir kaç çerçeve ve birbirinden alakasız renklerle donatılmış duvara elimedeki pinpon topunun gidip gelişini boş gözlerle seyrediyorum. Tamam, biraz işsiz olabilirdim lakin kimse beni müşterisi olmayan bir dükkanda sabahtan akşama kadar oturduğum konuşunda suçlayamazdı. Beni bekleyen bin bir çeşit Pinpon topları arasından rasgele seçtiğim bordo top ile oynaşıyordum. Patronum yani bu gereksiz topları raflara koyup satılması için bekleyen kafasından bir kaç parça tahta eksik patronum yeni gelen topları renklerine göre ayırmamı istiyordu. Pekala güzel bir sorum var! Zaten raftaki toplar satılmamıştı ve yenilerine ne gerek vardı tanrı aşkına?
10! 9! 8! 7! 6! 5! 4! 3! 2! Veee 1!!
Mesai bitmiştir millet! Akrep tam 11'in yelkovan işe oniki'nin üzerindeydi ve benim için iş günü bitmiş sayılıyordu. Dışarının akşama doğru ıslak olduğunu pencereden görebilmiştim bu da demek oluyordu ki yağmur yağmıştı. hava şu an maske filminde başrolü canlandıran jim carrey kadar soğuktu. Ne o adam bana soğuk geliyordu. Bu mesele eleştiriye kapanmıştır bilesiniz.
Hangi eskiceden bulduğunu bilmediğim ancak her kapı açılıp kapandıkça tepede sallanarak ses çıkartan düş kapanıyla patronumun gelmiş olduğunu fark etmiştim. Çünkü ondan başka kimse gelmezdi, ciddiyim müşterimiz yok! Yüzünü somurtmuş paltosunu çıkartan adama baktığımda dudaklarım gülmek için çoktan kıvrılmıştı.
"Büyük balıktı sanırım."
"Hemde nasıl, ama oltaya gelmedi."
"Tüh!"
Ve hemen arkasından bıraktığım kahkahayla kafama doğru uçan açık yeşil pinpon topundan son an da kurtulmuştum.
"Bay woon, belki de yardım almanız gerekiyordur."
"Seni velet!"
Diyerek üzerime geldiğinde çoktan kapıdan çıkıp içeride sinirli bir patron bırakmıştım. Gülümsüyordum içeride ki adama. Size açıklık getireyim balık diye bahsettiğimiz kadınlardı. Her gün buraya 200 kilometre uzaklıkta oturan ablasının bulduğu 50 yaş üstü zengin kadınlarla görüşmeye gidip kendisini ve bu batık dükkanını kurtaran bir banka arıyordu. Bu sefer ki neden olmamıştı diye düşünmeyeceğim çünkü nedenini biliyordum. Benim deli patronum sexte hiç iyi değildi. Bir gün dertleşmek için daha doğrusu sürekli kendisinin konuşacağı ve birinin dinleyeceği bir durumdayken içmiştik ve genellikle bayanlarla yapamadığının nedeninin iyi sevişemediği olduğunu ağzından kaçırmıştı. Bir daha kine ona büyütücü krem alıp hediye edeceğim. İşte millet kafadan çatlak patronum ve müşterisiz dükkanımın özeti budur. Her gün bu döngü dönüyor bay woon bir kadını bile tavlayamıyor ve ben her gün kendisiyle dalga geçtiğim için kafama pinpon topu yemekten son anda kurtuluyorum.
Umarım birlikte tatliş bir aile oluruz. Pinponcu çocuğun hikayesine hoş geldiniz. Son perdeyi kaçırmayın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAMERA / Kaisoo
Non-FictionDışarı çıkıp soluklanmalısın, gece nereye götürür bilmem lakin biraz yaran var. bilmem koşuyor gibi adımların ya çok hızlı ya da gerçekten oldukça yavaşsın, senle ilgili her şeyde tereddütlüyüm sanki. Ne tiyatrolarda Ne de şarkılar da silinecek aklı...