Ertuğrul Beyimiz postunun üzerine oturmuş derin düşüncelere dalmıştı.Uzun bir süre düşündükten sonra bana dönerek:Turgut, Kalenin savunması ne durumda? Diye sordu.Bende;
-Alplerimiz duvarların onarımını bitirmek üzere aynı zamanda kalenin erzak durumu da yeterli.Dedim.
O sırada içeriye giren Hayme Ana beni ve beyimizi selamlayarak.
-Kalenin fethi kutlu olsun beyim, Allah sana daha nice fetihler nasip etsin! Diyerek Ertuğrul Bey'e sarıldı.Ertuğrul Bey,
-Oğullarım ve Halime'm nerededir ana? Derken içeriye Gündüz, Savcı, Osman Bey'ler ve Halime Hatun girdi.Hepsi kalenin fethini tebrik etti ve beyimizin ellerini öptüler.
Ertuğrul Bey bu karşılamadan sonra şöyle derin bir konuşma yaptı,
-Evlatlarım, biz bugüne kadar yaptığımız bütün cihadlarda olduğu gibi bu kaleyi de geleceğimiz olan sizlerin adımlarını daha sağlam basabilmesi için fethettik.İnşallah yüce peygamberimizin övdüğü komutan ve ordu da bu kalenin devamında sizlerle gelecektir.Bu dava sizlerin ve sizin devamınızda geleceklerin omzunda yükselecek, arşa ulaşacaktır.
...
Ertuğrul çok güvendiği, geleceği olan oğullarını, her hafta olduğu gibi, bu hafta da ava götürdü. Osman da bu avları çok severdi. Aynı Osman gibi diğer iki kardeşi Gündüz ve Savcı da kendilerini babalarına kanıtlamaya çalışıyor, babalarından sonra beyliğe en yaraşır evlat olmak için çaba sarfediyorlardı.
Ertuğrul Bey yaşlılığından ve hastalağından dolayı ava çıkamadı, oturup oğullarını beklemeye koyuldu.
...
Osman avını kaçırmamak için çok dikkatli hareket ediyor, her adımını sağlam atıyordu. ''Obanın en cengaver, güreş müsabakalarında karşısında duracak kimsenin olmadığı delikanlısı eğer geri avsız dönerse olmaz'' diye düşünüyordu.
Yayını gerdi ve avını kaçırmamak için nişan aldı, biliyordu ki oba da ondan daha iyi nişancı da yoktu.
Osman kendinden iki kat daha büyük geyiği sırtlanıp, babasının yanına geldi. Ertuğrul Bey ateşi hazırlamış oğullarının getireceği avları bekliyordu. Osman'ı büyükçe bir geyiği sırtlamış gelirken, gördüğünde hayretini gizleyemeyerek:
- Maşallah benim aslan yiğidime! Diyerek kalktı ve Osman'a yardım etti. Bu sırada Gündüz elinde küçük bir tavşanla, Savcı ise eli boş döndü. Ertuğrul Bey her ne kadar oğulları arasında ayrım yapmasa bile, Osman'ın dövüş ve nişancılık konusunda hepsinden iyi olduğunu biliyordu.
Eruğrul Bey oğullarına avları pişirmelerini söyledi ve az ötedeki şelalenin yanına oturarak düşüncelere daldı.
'' Osman dövüş ve nişancılık konusundan çok iyi, ama beyliği yönetme konusunda çok tez kararlar verir ve sabırsızlığı başına bela açar.'' Ertuğrul Bey bu düşünceler içerisinde yanıp kavrulurken Savcı'nın sesi ile irkildi ve oğularının yanına doğru ilerledi.
...
Osman babasının hastalığı sebebi ile hep beraber gidemedikleri ava bugün kendisi çıkmıştı. Hem avlanıyor hem de derin düşünceler içerisinde babasını ve geride bırakacaklarını düşünüyordu. Aynı zaman da gönlünün içinde bir kor gibi yanıp tutuşan, hocası Edebali'nin sohbetine gittiği bir gün orada gördüğü, güzelliğine kapıldığı Malhun Hatun vardı.
Zamanın nasıl geçtiğini anlamayan Osman, gecenin karanlığında elinde avladığı hayvanlar ile obanın yolunu tuttu.
Otağa vardı ve içeriye girdiğinde annesi Halime Hatunun hıçkırıkları ile karşılaştı. 'Ne oldu? diye sormaya kalmadan döşekte yatan babasını gördü.
- Beyim ne oldu sana böyle?
- Gel Osman'ım yaklaş, derken Ertuğrul beyin sözü öksürüğü ile kesildi.
-Oğlum, Osman'ım, müjdelenen gururum, soyumu kıtalara hakim edecek evladım, yaklaş ve dediklerimi asla aklından çıkartma. Osman göz pınarlarına dolan yaşları engellemeye çalışıyordu.
- Buyur beyim, söyle beyim!
- Osman'ım, hep adaletli olasın, kendi oğlunu dahi kayırmayasın, halkının sorunlarını hep dinleyesin, çözüm üretesin, zalimler karşısında boyun eğmeyesin, mazlumun hep yanında olasın, kardeşlerini hep bir arada tutasın, hocan Edebali'nin sözünden çıkmayasın, benim kavuşma vaktim geldi çattı, beyliğim de anan da gardaşların da sana emanettir. Gözümü arkada bırakma ey Oğul!
-Baba o nasıl söz daha yaşayacağımız günlerimiz var! diyemeden babasının can verişine anası ve kardeşleri ile tanıklık etti.
Bu ölüm bütün obayı sarsma ve yıkma noktasına getirdi. Herkes '' oba başsız kaldı,bittik!'' feryatları ediyor ve o büyük ümiitlerini yitiriyorlardı. Ertuğrulun üç oğlunun bu konuyu kesin olarak görüşmesi gerekiyordu. Yoksa obada hiç kimse kalmayacak büyük devlet hayalleri son bulacaktı.
Ertuğrul Beyin ölümünü fırsat bilen kardeşi Dündar Bey, obaya baş olmak için, oba beylerini kendi tarafına çekti ve bir toy düzenledi.
Bu yapılacak toya o kadar emin bir şekilde hazırlandı ki, üç kardeşten Gündüz hariç diğerlerine haber bile vermedi. Gündüz Bey de zaten amcası Dündar Bey'in başa geçmesi gerektiğini düşünüyordu.
Toy kuruldu, oba beyleri endişeli bir şekilde yerlerini aldılar yalnızca Turgut Alp yoktu. Onun gelmeyişi Dündar Beyi rahatsız etti. Yine de toyu başlattı ve önceden planlamış olduğu konuşmayı harfi harfine yerine getirdi. Zaten kendi tarafına çekmiş olduğu beyler Dündar Beyi destekledi.
Sonra içeriye Turgut Alp ile birlikte Osman ve Savcı girdi. O ana kadar her şey Dündar Bey'in lehine ilerliyordu. Şimdi işler tam tersine dönecekti.
Söze giren Osman Bey cengaver duruşu ile ve sert mizacıyla:
- Babamın bana bıraktığı bu şerefli obayı sen ne cüretle benden almaya çalışırsın! Diye haykırırken amcasının yanında ağabeyi Gündüz'ü görünce kendini tutamayarak:
- Sen ki; babam Ertuğrul Bey'in emaneti olan bu obanın ne acılarla, ne zorluklarla ayakta durduğunu gördün. Ve şimdi hiç zorluk çekmeden,hiç bedel ödemeden, bu şerefli obanın başına geçmeye çalışan Dündar Bey'in yanında duruyorsun. Eğer Dündar Bey'i Kayı Obasında bey olarak görmek istiyorsan , benim, Turgut Alp'in ve ağabeyim Savcı Bey'in kanını dökmen gerekecektir.
Bu sözleri duyan Dündar Bey hışımla ayağa kalktı ve Osman Bey'e hitap ederek:
- Bu oba benim hakkım! Gündüz yeğenim de benim yanımda durarak en doğrusunu yapıyor! Hem zaten sen kardeşler arasında en küçük değil misin? Nasıl beylikte hak dava edersin?
Turgut Alp, Dündar Bey'in bu konuşmasını duyunca:
-Dündar Bey! Obanın başına en büyük kardeş geçseydi eğer Ertuğrul Beyimiz de başa geçmezdi. Başa yaşça büyük olan değil meziyetleri iyi olan geçer. Bunu da en iyi sen bilirsin!
Bu konuşma sırasından içeriye Turgut Alp'e bağlı olan askerler girdi. Ve Turgut Alp'in emri ile Dündar Bey'in yakarışlarına aldırmadan onu esir çadırına götürdüler. Oba beyleri olup biteni şaşkınlık içerisinde izlerken Osman Bey Kayı Bayrağının altındaki posta geçti ve beylerin oturmasına müsaade etti:
- Kayı Boyunun şerefli beyleri. Sözlerimi iyi belleyesiniz. Bundan sonra babam Ertuğrul Bey'in miras olarak bıraktığı bu şerefli obanın beyi benim! İtirazı olan varsa eğer şimdi söyleyeceğini söylesin!
Tüm beylerin gözü Gündüz Bey'in üstündeydi. Gündüz Bey yaptığı hatayı anlamış olacak ki şu konuşma ile kardeşi Osman Bey'e biat etti:
- Kayı Obasının şerefli beyleri! Kardeşim Osman Bey babamın da isteği üzerine bey olmuştur. Hepimiz ona biat ederek beyliğimizin sınırlarını genişletmeli ve Bizans'ın tekfurlarına kan kusturmalıyız.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİL TARİH
Historical FictionTÜM OSMANLI PADİŞAHLARINI EN YAKININDAKİ ADAMLARIN GÖZÜNDEN ROMAN TARZINDAN ANLATTIĞIMIZ KİTABIMIZI MUTLAKA OKUMALISINIZ!!! Türklüğünü Hatırla! Atalarının kahramanlıklarını hatırla! Unutma! Sen Dünyaya hüküm etmiş ataların torunusun! Kimseden korkma...