Aylardan Haziran . Okullar yeni kapanmış. Havada özgürlüğün ve heyecanın tadı var. Yine bir Pazartesi gününe uyanıyorum. Okul varken pazartesilere duyduğum nefretten eser yok şimdi. Kalktığımda ailem henüz uyanmamış bende onları uyandırmamak için sessizce üstümü değiştirip yürüyüş için evden çıkıyorum. Sabah güneşi bütün ihtişamıyla parlıyor . Bulutlar yeni uyanmışçasına kendilerini toplamaya çalışıyorlar . Ilık rüzgar hafif hafif yüzüme çarpıyor . Bir süre yürüdükten sonra yorulup parkın bankına oturuyorum . Kimsecikler yok. Salıncak beni kendine doğru çekiyor dayanamayıp biniyorum . Sallanmaya başladığımda kendimi öylesine özgür hissediyorum ki göklere kadar çıktığımı varsayıyorum . Gözlerimi kapatıp hayallere dalıyorum . Göklerden uzanan iki ipin ortasındaki oturma yerine oturmuş sallanıyorken buluyorum kendimi . Ayaklarımın altında bir şelale . Etraafımdaki ağaç ve çiçekleri gördükçe içim açılıyor. Sonra Mehmet amcanın Yeşim diye bağırmasıyla hayalimden çıkıyorum. Hemen salıncağı durdurup ona doğru dönüyorum. Sesinde hafif telaşlı bir eda ile bu saatte burada ne işim olduğunu soruyor bende yürüyüşe çıktığımı söyleyince yanımdan uzaklaşıyor . Eve dönme vaktimin geldiğini anımsayıp salıncaktan iniyorum . Eve vardığımda annemin kahvaltı hazırladığını görüyorum . Bende yardım ediyorum . Ailecek güzel bir kahvaltının ardından kardeşim Efekan oyun oynamak üzere evden çıkıyor . Bizde annemle kahvaltı masasını kaldırıyoruz . Ilimizin bittiği sırada anneme güzel bir yorgunluk kahvesi yapıyorum oturup karşılıklı içiyoruz o sırada iki el silah sesi duyuluyor . Dışarı çıktığımda gördüğüm manzarayla dehşete düşüyorum olduğum yere yığılıyorum . "
Hayır hayır olamaz olmamalı hayırrr"