➰ Bölüm 3 | Hoş gelmek

687 94 96
                                    

Ruelle | War of Hearts

×

Ben, hisleriyle yaşayan birisiydim. Hisseder, hissettiklerine göre bir şeyleri kendimce tanımlar ve yaşamaya çalışırdım. Hislerim, hissettiklerim benim için her zaman değerliydi, çünkü başka şekilde kendimde kalamazdım.

Zihnime sıkıştım. Kelimeler birbirine girdi. Aklıma doluşan birçok konu vardı öncesinde, hiçbirinden ses soluk çıkmıyordu. Konudan kopmuştum, çevremdekiler kimdi, bilmiyordum. Duymuyordum. Hiçbir şey durmuyor ve tepki veremiyordum.

Zihnime sıkışmıştım. Park Jimin'in sesi kulaklarımda yankılanıyordu. Seslerden en neti onun sesiydi, her zaman öyleydi fakat şimdi acı veriyordu. Bütün kelimeler, anlam vermek istemediğim cümleler olsa dahi onun sesiyle buluşunca işler değişiyordu.

Zihnime sıkışmıştım. Oysaki hislerime ve Park Jimin'sizliğe sıkışmayı yeğlerdim.

Gözlerime batan bir şeyler vardı. kırgınlıklarım, toplanıp yüzüme vuruşlarını canlandırdığım anılarımın hepsi tek tek çıkmıştı ortaya. Yalnızdım. Bir idam mahkemesiydi burası. İdam sandalyeme kendim çıkmış, Park Jimin'in itmesine izin vermiştim. Kesiklerim, Park Jimin'in kırıkları tek tek, tekrardan kanıtmıştı avuçlarımı, akan kanlar görünmüyordu. Sıkışmıştım.

Ve kimse çığlıklarımı duymuyordu.

Karşımda oynayan bir sahne vardı. Sürekli bir şeyler oluyordu. Bir çift vardı, sohbet ediyorlardı, yemek yiyorlardı, keyiflilerdi ve birbirlerinin gözlerine yansıttıkları hayranlıkları vardı. Kötü olmak istemedim. Sadece Park Jimin sesini duymak istemiştim.

Sadece Park Jimin'i özlemiş, Park Jimin'i anmış ve içimde yaşatmıştım. Kendi yaşamımdan çalmış, içimde yeni kokularını salan Park Jimin'e can suyunu yetiştirmeye çalışmış, toprağını kanımla, göz yaşlarımla sulamıştım. Ve bir gün çiçek açtı, meğer kökünden kesilmesi içinmiş.

Tutunduğum, kendimi avuttuğum her şeyin boşa çıkması yüzünden, yalpaladım. Ellerimde, dizlerimde derman kesildi. Park Jimin bütün dallarının içime devirmiş, meyvelerini alıp gitmiş, başkalarının fidanlarına tohum oluvermişti. Park Jimin'i arayışlarım ise, o andan itibaren daha da şiddetlendi.

'Göremiyor,' kelimesi tekrarlanıp durmaya başladı zihnimde. Durduramadım, daha doğrusu istemedim. Park Jimin, konuşmanı istememeyi diledim.

Yemeklerin yenmesi devam ediyordu, herkes kendi halinde değildi bugün, herkesin ilgisi Park Jimin ve misafirinin üzerindeydi. Çünkü bütün konuşmalar Park Jimin'e ithafendi, Park Jimin'in iki kelimesinden birisi ise misafirine çıkıyor, onu ithaf alarak konuşuyordu.

Ben göremeyen bir kızdım. Göremezdim, çoğu şeyi yanlış anlar ya da anlamazdım, pek bir işlevim yoktu ama dediğim gibi hislerim vardı. O an Park Jimin'in ilgisi hakkında bir fikir yürüttü zihnim. Benim Jimin'im değildi.

Park Jimin değişmişti ama beni değiştirişlerinin bedelini ödememişti.

Kolumdan tutuluşumu hissettim, sanırım odama gitme zamanım gelmişti. Fakat kutlama konusu tekrar gündemdeydi, sanırım günü belirlenmişti.

İlgilenmedim, ilgilenmek istemedim. Beni ilgilendirmiyordu, sarılması gereken yeni kesiklere sahiptim ve lanet olsun, eteğimin kumaşı sanki tenime batıyordu. Değiştirmek için yanıp tutuşuyordum. Aklıma dolan ama işlevini şu anlık yitiren birçok düşünce vardı, gözlerim de çok batıyordu zaten. Sanırım çok uykum gelmişti.

''Bo Ria,'' dedi biri. Ayaklanmamıştım fakat o an zihnimin yoğunluğundan ne taraftan geldiğini çözememiştim. Önüme doğru eğdiğim başımla dinlediğimi işaret ettim.

''Senin bir planın var mı kutlama ile ilgili, bu konularda oldukça ilgili ve zevkli birisin canım.'' diye bitirdi sözlerini. Bu Bayan Park'tı, bu evde bana sahip çıkılmasını Bay Park'tan sonra en çok destekleyen diğer bir kişiydi. Sıcacıktı ve bir anne hissi veriyordu.

Gülümsemek için zorla kıvırmaya çalıştım dudaklarımı. Nasıl bir durumda olduğumun farkındaydım ve her zaman bir yönden eksik olduğumdan, diğer yönden kendimi tamamlamam gerektiğine inanmıştım. Bu yüzden çok düşündüm, kabartmalı, benim düzeyimde olan insanları kapsadığımızda çok da okudum. Okumak ile tamamladım kendimi, müzik ile eşlik ettim ve ufkumu genişlettim. Fakat, yeterli değilmiş.

''Kastınız nedir Bayan Park?'' diye seslendim. Fısıldamadım, dinledikten sonra tekrar kaldırdım başımı. Zayıf değildim. Sadece kendime zayıftım ve bunu başkalarının bilmesini istemedim.

''Organizasyon konusunda'' dedi ve sesini daha fazla netleştirdi. ''Ne düşünüyorsun hayatım? Biliyorsun, fikirlerine saygı duyuyor ve değer veriyoruz.''

Bu sefer yüzüme yerleşen tebessüm gerçekti. Fakat tebessümlerimi gölgeleyen keskin gerçekler vardı, yine de kıvrılmasını engellemedim dudaklarımın. ''Teşekkür ederim,'' dedim memnuniyetle. Kendimce bir güvenim vardı sanki, kendimi kanıtlayabilmiş gibi hissettim fakat Park Jimin'e beni böyle bir çelişkide bıraktığı için de çokça kızdım.

''Yardımcı olmak isterdim, fakat profesyonel bir işbirliği eminim size daha fazla yarar sağlayacaktır.'' deyiverdim sonrasında. Yüzümdeki gülüş elbette büyümüştü ve değerli hissetmiştim. Ufak şeylerin mutluluğu kesinlikle daha keskin ve kalıcıydı.

''Nasıl yani?'' dedi bir ses. Hafif şaşkındı ve yabancıydı. ''Üzgünüm efendim ama bu gerçekten düşündürücü.'' diye tamamladı sözlerini alaycı sesiyle. Yutkundum. Gardımı düşürmedim fakar bir miktar tökezlemiştim.

''Seni düşündüren konu nedir Genç Hanım?'' diye sordu Bay Park. Sesinde garip bir tını vardı, anlayamadım fakat gerilmiştim. Gerginliğimi dizginlemem gerektiğini düşündüm. Sonra onun sesini duydum. Jimin'imin sesini.

''Anne, çok güzel düşündün.'' dedi beynimi uyuşturan sesi. Kırgınlıklarımın üzerine aniden bir örtü çekiverdi sesi, çok güzeldi. Ve hafifçe teklemişti kalbim. Park Jimin beni ufacık şeylerle mutlu edebilecek birisiydi.

''Hayatım, üzgünüm fakat bunu üstlenmesi gereken kişileri ben çoktan profilleştirmiştim bile. Neden ani bir karar değişikliğine gitmek zorunda olmalıyız ki?'' Tanımadığım, yabancı olduğumun sesi itirazlıydı. Fakat keyfimi bozabilecek kadar değildi.

''Lütfen efendim,'' dedim sakince. ''Nasıl rahat edeceksin öyle davranın. Ben bunu kabul edemeyeceğim. Böyle önemli bir sorumluluğu üstlenmek benim için zor olacak.'' dedim ve kocaman gülümsedim. ''İzninizle.''

Masadan kalkışımda, yanımda taşıdığım kırgınlıklarım vardı fakar şimdilik üzerine bir örtü atmam gerekti. Yaptım.

''İlginiz için teşekkürler Bayan Park,'' ve nefeslendim. Ona ithafen konuşmak her zaman zordu benim için. Kelimelerimi seçmek ve seçtiğimi düşündükten sonra da saçmalamak çok da uzak değildi fakat mutluydum. Park Jimin kırmıştı, hayır, ben kendi kendimi kırmıştım.

''Ve Jimin, hoş geldin.''

Giderken kapısını açık bıraktığın yüreğime doldun, hoş geldin Park Jimin. Yüreğime hoş geldin.

-

Yazdık bir şeyler

Umarım beğenirsin, beğenirsiniz :) Yorumlarsanız sevinirim ki beni yazmaya teşvik edebilin, edebileyim :)

Kocaman huzurlu geceler >.<

tell me about you | park jiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin