📻 1

194 25 4
                                    

Gün sıcağı nefesleri ağırlaştıran, tenleri tuzlu tuzlu ıslatan bir azgınlıkla çökmüş bir topuk çizgisi şehirlere başkentlik eden Bari üzerine. Küflü başak sarısı binaların serin nemli gölgeleri, yılların gün görmüşlüğünden.. Turistler havayı henüz tanımıyor, yerlilerin anladığı bile söylenemez. Bir incir ağacı gölgesine sığınmış şu ihtiyar bile başına gerdiği mendili ile illallah ederek sallıyor hasır şapkasını yüzüne. Sorsak hani Akdeniz nedir, yazı necidir; cehennem olsun diyecek gibi hırsla fakat bir o kadar da yavaş soluklanıyor.

Ahh İtalia..

Bu sıcak ve yapış yapış hava gibi canımdan bezdirecek hastalıklı bir aşk arıyorum sokaklarında. Çoktan üç gün geçmiş. Üç günde sınırlarını çizebileceğim kadar küçük, bana aradığımı sunamayacak kadar ilgisiz bu şehir.

Kadın düşkünü abilerimin ardına düşemem onların aksine gönlüme göre bir erkek ararken. Zira aradığım el üstünde tutabileceğim bir İtalyan kadını değil, bir yaz tatili kadar şımartılacağım İtalyan erkeğinden küçük dokunuşlar istiyorum. Annemin her kahvaltıda kuru kolları ile sarılması gibi değil, ev sahibemiz Mariya'nın tombul göğsüne bastırıp yanaklarımı ıslatan öpüşleri gibi de değil.

İtalyanca seni seviyorum duymayı bile beklemiyorum sanki. Sanki ne istediğimi tam olarak ben de bilemiyorum ama hayır biraz bakışalım istiyorum, elime dokunmak için saçma bahaneleri patavatsız sarf etsin, abilerimin takılıp durduğu güzelliğime o utanmaz iltifatlar etsin ama kahvaltı masasında bir yumurtayı soyar doğallığı ile. Seni seviyorum demek gibi değil işte. Günün dilimleri gibi serinlikten sıcaklığa yükselsin kavursun ve perişan etsin beni ama solarak gün batımına ulaştığımızda güzel bir anı olarak karışıp gitsin geçmiş günlere ve ben onu yine bekleyeyim bir yarın gibi, geçen her günün sonraki ile aynı olmayacağına esef ederek, daha güzelini bulmaya da ümitli. 

Boyumu kısacık kılan yüksek binaların dar sokaklarından sıyrılarak bir meydana ulaşıyorum. Bir arabanın yanında bir yayanın güçlükle yürüdüğü sokaklar bir ebeveyn tedbiri ile her defasında beni bu meydana çıkarıyor.

Sarhoşlarından, yan kesicilerinden asyalı olduğunu aşikar eden gözlerimi bir merakla elimden çeke çeke iletiyor bu meydana

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sarhoşlarından, yan kesicilerinden asyalı olduğunu aşikar eden gözlerimi bir merakla elimden çeke çeke iletiyor bu meydana.

"On yedi yaşındayım ben!" diye isyan edecek oluyorum. Sonra bir kader ipinin beni bu meydana çeken haklı bir yazgısı olduğunu düşünmeden edemiyorum.

Gün sıcağına perdelerini indiren garsonlar sabah siftahı için davetkâr sıralıyorlar menülerini, şarkı gibi seriyor önüme. Çağırışlarında hoş bir gitar sesi duymam arayışlarımın yan etkisi romantizmden başka bir şey değil.

Serap korkusu yaşayan çöl gezginleri gibi düşkün, bir kafeye giriyorum. Kumkuat saksıları ile çevrili verandasını geçerek iç salona girdiğimde gün ışığından sonra yarı aydınlık ortama alışmaya çalışan gözlerim karanlığı aralayan bir kapı farkediyor, arka bahçeye açılan bir kapı. Eşiğinde bir malta eriğinin yaprakları iç salonu gözetliyor.. ardına kadar aralanmış tahta pencerelerini salkım domatesler süslüyor. İlk kez girdiğim dükkan kendi haline bırakılmış gibi ıssız, sessiz.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 02, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Limonlu Şeyler ve Şeftalili Olamayan KekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin