Tragus/Xiuchen

210 17 17
                                    

Şayet bir gün yeniden doğarsa güneş "ikimiz" için; bırak kapatıp gözlerimizi ,uzunca nefeslenelim...
Ellerin; ellerime değsin, nefesin; nefesime karışsın ve hayalin; hayalime...
Mesela ihtimallerden bahsetmeyelim, bir daha sevmekten, bir gün öleceğimizden ve birbirimizi özleyeceğimizden...
Bırak bütün beklentileri ve keşkeleri...
Sesin;sesime değsin, saçların; yüzüme...
Ve bırak kaybolsun ruhun; ruhumun derinliklerinde...

Arkadaşlarımla oynanan bir oyun sonucu girdiğim tekelde gördüm ilk kez onu, bir arkadaş topluluğu ile kahkahalarla daldı içeri büyük bir gürültüyle. Tekel sahibiyle önce küçük bir anlaşmazlık yaşandı aralarında onlara bira satmayacağını söylediği için ama yine de bir şekilde ikna edip aldılar üç, beş paket. Aynı gürültüyle dükkandan tam çıkarken oda beni gördü içki şişeleri arasından. Bir anda olduğu yerde durup uzunca süzdü beni gözlerindeki anlam veremediğim hüzünle,arkadaşlarının seslenmesiyle kendine gelip dışarı çıktı.

Aldıklarımı öderken kasadaki adama onun kim olduğunu sordum, tekelde ki herkes ondan uzak durmamı ve onların belalı olduğunu söyledi. "Tragus" denen bir çetenin lideriymiş, bir süredir buralarda değillermiş ve tekrar dönmeleri ise mahalleyi karıştırmış.

Ödememi yapıp dışarı çıktığımda hava soğumuş ve
yağmur başlamıştı. Yağmuru hiç sevmezdim çünkü babamı yağmurlu bir gün de kaybetmiştim, yağmurlu bir günde geçirdiğim bir trafik kazasında da hafızamı. Geçirdiğim kazadan sonra geçen sürede hatırlayabildiğim tek şey ise orta okuldayken babamı kaybetmem, annem ve kazayı yağmurlu bir günde geçirdiğimdi. Kazayı neden ve nasıl yaptığımsa meçhuldü. Arda geçen süreden sonra hastanede uyandığımda; Soo başımda dikilmiş tonla soru soruyordu ve ben ise kendime dair hiçbir şey hatırlamıyordum.

Daha fazla ıslanmamak için eve doğru adımlarımı hızlandırmıştım ki, kolumda hissettiğim sıcaklıkla kendimi iki bina arasındaki dar sokakta bulmam bir olmuştu. Buradaydı, gitmemişti dışarıda beni beklemiş, sırılsıklam olmuştu. Bakışlarını ayırmadan gözlerime baktı tanıdık bir ifade vardı gözlerinde. Onu daha önce hiç görmemiştim oysa, yani ben öyle sanıyordum aklımla küçük sorunlar yaşadığım zamanlardayım sonuçta ama o beni tanır gibiydi.

Sıkıca sarıldı adeta kemiklerimi kırarcasına, parmakları saçlarımda gezindi, kokumu içine çekip bir öpücük kondurdu anlıma. Kalbim olduğu durumdan gayet memnun olsa da aklım gitmem gerektiği konusunda ısrarcıydı, tanımadığım bir adam tarafından öpülüyordum ve korkmaya başlamıştım.

Tam beni bırakmasını ve gitmem gerektiğini söyleyecektim ki lafımı kesip sırılsıklam dudaklarını dudaklarıma yapıştırdı. Nefesi, nefesimle dans ederken dilini, dilimde hissedebiliyordum dişlerinin ise dudaklarıma geçtiğini, korkuyordum ama dudakları çok tanıdıktı bana ve kendimi geri çekememiştim. Kimdi o, nereden tanıyordu beni, nasıl bu kadar tanıdık gelebilirdi kalbime, kimse ondan bahsetmemişken hemde? Dudaklarını çektiğinde alnını alnıma dayayıp, derin bir nefes alarak "Beni çok özlediğini, ona kalsa beni de yanında götüreceğini ve elinde olmadığını ayrıca biraz daha kalırsam çok çabuk hasta olacağımı." söyledi sonra da ekledi "Sen yağmuru sevmezsin çabuk eve git."  kokumu son kez içine çekip arkasına bile bakmadan arabasına binip uzaklaşmıştı beni nereden tanıdığını, adını bile soramamıştım ona. Nasıl bilebilirdi yağmuru sevmediğimi ve çok çabuk hasta olduğumu, benim hakkımda bunları nasıl bilebilirdi?

O gittikten sonra arkasından baka kaldım, Kyungsoo'nun bağırmasıyla anca kendime gelebildim. Birkaç dakika düşünüp, derin bir nefes aldım sonra Kuyungsoo'nun karşısına çıktım. Beni arıyordu, gecikince başıma bir şey  geldiğini düşünüp arkamdan gelmişti, önce tekele gitmiş az önce çıktı dediklerinde ise beni aramaya koyulmuştu. Hızlı adımlarla eve doğru yürümeye başladık, Soo beni geciktiğimden dolayı azarlarken söylediği hiçbir kelime kulağımdan girmiyordu çünkü o adamı, sıcak dudaklarını ve gözlerini düşünmekten alamıyordum kendimi.

Seninle Bahara ÇaldımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin