Multide 'raf' şarkısı var
Sabah annemin sesiyle gözlerimi açtım “Alçin kalk geç kalıyorsun” oflayarak yataktan kalktım ve bi duş alıp üzerimi giydim. Siyah kot ve üzerine siyah uzun sweatshirt giydim. Siyah spor ayakkabılarımı da giydikten sonra aşağı inip annemin yanağına bir öpücük kondurdum ve evden çıktım. Üniversite ikinci sınıf psikoloji öğrencisiyim. Üniversite evime yürüme mesafesinde. Tam gaz yürümeye devam ediyordum. Birden biriyle çarpıştım. Çarpanın etkisiyle yere çakılmıştım. “hey...” diye başladığım sözümü Barış'ı görünce kestim. O benim sevdiğim kişiydi “Alçin iyimisin?” ona gülümsedim ve kafa salladım. Barış bana yardım ederek yerden kaldırdı “elin kanıyor" Barış elime su döküp bir bandaj geçirdi “teşekkürler Barış" gülümsedi “istersen okula beraber gidelim" göz kırpıp gülümsemesini genişletti “tabii" kaşlarımı havalandırdım ve kıkırdadım. Okula geldiğimizde ayrıldık.
Yorucu bir okul maratonundan sonra eve koşar adım ilerledim. Karnım kurt gibi acıkmıştı. Kapının önünde bir limuzin gördüm. Daha sonra kapıyı çalıp annemin açmasını bekledim. Annem kapıyı açınca onun konuşmasına fırsat vermeden “anne kurt gibi açım. Hemen sofrayı kuralım" dedim. Masada yaşlı bir adam oturuyordu. Anneme bu kim dercesine bir bakış fırlattım “Alçin hu bey senin deden" annemin bir solukta söylediği sözler bende şok etkisi yaratmıştı “yani?” sesim titredi “o bir süreliğine seninle kalmak istiyor" ‘ha' diye bir ses çıktı ağzımdan “öyle mi?” o adama döndüm “bu zamana kadar neredeydin? Neden beni bir kere bile arayıp sormadın?” sesimi yükseltmiştim “Alçin sesini kıs o senin deden ve bir süreliğine onunla kalacaksın" anneme şaşkınlıkla bakarken o bana bakmıyordu. Odama çıkıp bir çantanın içine kıyafetlerimi koydum “madem beni istemiyorsun peki madem gidiyorum" dışarı çıkıp arabaya bindim. Arkamdan dedem geldi ve araba hareket etmeye başladı
Yol boyunca hiç konuşmamıştık. Araba hareket etmeyi bırakınca eve geldiğimizi fark ettim. Ve arabadan indim. Ev ev değil köşk mübarek. Dedemi takip ederek yürüdüm. Dedem kapıyı çalınca orta yaşlı yeşil gözlü kahve saçlı biri açtı. Kadın bana sarılarak “hoş geldin yavrum. Bende seni bekliyorum kaç saattir. Acıkmışsındır gel de sofraya otur" bana sarılmayı bırakınca kıkırdadım “babaanne?” soru sorar gibi konuşmuştum dedemle göz göze geldiler “yok yavrum ben Asiye. Rıfkı beyin çalışanıyım" hafif gülümsedim “o kim?” Asiye abla kıkırdadı “benim" kafamı kaldırıp dedeme baktım o ise bozulmuş bir şekilde Asiye ablaya bakıyordu.
Asiye abla bana odamı göstermişti bende eşyalarımı yerleştirip müzik açtım ve deli gibi dans etmeye başladım. Kapının aniden açılması korkmama sebep olmuştu ve çığlık atmama “oha hödük. Kapı çalar insan bi! Sana öğretmediler mi?” kapı pervazında şaşkın şaşkın bana bakan kumral saçlı ve yeşil gözlü velet sonunda konuşmaya karar verip ağzını araladı “burası benim odam" bu sefer şaşkın şaşkın bakan taraf ben olmuştum “ne oluyor? Neden bağırıyorsunuz?” kafamı dedeme çevirdim “dede bu hödük odama pat diye girdi"
“Alçin bu Arda torunum. Arda bu Alçin Faruk amcanın kızı ve bu oda ona ait yani sen karşı odada kalacaksın" Arda hiç bir şey söylemeden odadan çıktı “bu arada hödük kelimesini bir daha kullanmazsan sevinirim. Sofra hazır aşağıya gelin" odadan çıktıktan sonra bende kahve saçlarımı dağınık topuz yaptım ve çıktım.
“çocuklar biliyorsunuz ki ben artık yaşlandım avukatımla birlikte mal dağılımı yaptık fakat bu ev ilk önce kim evlenirse ona kalacak" Arda ve ben öksürmeye başladık “dede bu evde benim anılarım var onun değil. O şımarık kız benden önce evlenirse ev ona mı kalacak yani. Bu çok haksızlık” Arda'ya sert bakışlarımı yollayarak “birincisi beni tanımadan şımarık diye yargılayamazsın. İkicisi beni sırf annem ve babam sizden izin almadan evlendiği için yıllardır arayıp sormadınız o yüzden bu evde anımın olmaması çok normal ve üçüncüsü ben ne mal istiyorum ne de bu evi" kimseye söz hakkı tanımadan masadan kalktım ve odama çıktım. Gözlerim dolmuştu. Kendimi hemen sıcacık yatağa attım ve uykunun beni hemen bulması için dua ettim.
Sabah erkenden kalkıp biraz kitap okuduktan sonra pijamalarımla aşağı inmiştim. Arda ve dedem bana öcü görmüş gibi bakıyorlardı “sofraya böyle inilmez" dedeme göz devirip “her neyse" dedim ve sandalyeme oturdum. Ne Arda nede ben kafalarımızı bir an bile kaldırmamıştık “bu gece yılbaşı balosu var saat altıda ikinizde hazır olun" bu adam neden hep içine robot kaçmış gibi konuşuyordu? Telefonumdan gelen bildirimle birden irkildim
‘okula neden gelmedin?’ Selin mesaj atmıştı. En yakın arkadaşım oydu ve aynı bölümü okuyorduk. Kafamı kaldırıp dedeme “ben okula gitmeliyim" dedim. “okulunu benim yanımda kaldığın süre içerisinde donduracağız" kafamı salladım. Bu benim için iyiydi.
‘ben dedemin yanındayım ve bir süreliğine okulumu dondurdum'
‘ne? Senin deden mi var? Ne zaman gittin? Bana neden hiç bir şey anlatmıyorsun?’
‘bi ara buluşuruz o zaman anlatırım'
‘tamam'
Tamamen tıka basa doyduktan sonra masadan kalktım ve odama çıktım. Askıda kırmızı kısa kol detayları gipürlü ve omuza düşen bir elbise vardı. Oturup makyaj ve saç yapımı ile ilgili videolar izlemiştim. Bu konularda fazla bilgim yoktu.
Beynimi yakan videolardan sonra üzerime elbiseyi ve siyah bilek kemerli topuklu ayakkabıyı giydim. Aynanın karşısına geçip üç dört saat boyunca saç ve makyajla uğraştım. Cidden zor iş. Bu topuklularla nasıl ayakta durabileceğimi test etmeliydim. Sandalyeden yavaşça ayağa kalkıp boy aynasının önüne doğru yürüdüm. Aslında gayet başarılıydım. Aynada parlayan şey dikkatimi çekmişti. Yatağın arka tarafında yerde bir şey vardı. Oraya doğru ilerledim. Yaklaştıkça kolye olduğunu fark ettim. Kolyeyi elime alıp incelemeye başladım. Gümüş bir kolyeydi ve üzerinde möa yazıyordu. Kıyafetimle uyumlu olduğunu düşündüğün için kolyeyi taktım ve yavaşça aşağı indim.
Arabaya oturup beklemeye başladım. O sırada kulaklıklarımı takıp müzik dinledim.
ARDA'DAN
Takım elbiselerimi giyip saçlarımı düzelttim. Daha sonra aşağıya indim ve dedemle birlikte arabaya bindik. Alçin çoktan arabaya binmişti bile. Baya güzel olmuş. Her neyse.
Yol boyunca kimse konuşmamıştı. Balo salonuna girdiğimizde dedem bizi yalnız bırakmış ve başkalarının yanına gitmişti. İkimizin de ağzı bıçak açmıyordu. Çok geçmeden yanımıza sarışın bi tip geldi. Alçin çocuğun boynuna “Barış" diye atladı. Ne yani sevgilisi mi var. Tabii ya dün söyledikleri de yalan. Alçin ve Barış beraber dans etmeye başladılar. Bir şeyler yapmam lazımdı. İkisinin arasını bozmam gerekiyordu. Gözüm karşı masadaki Pelin'e kaydı. Hemen onu dansa kaldırdım. Yavaş yavaş onların yanına doğru ilerledik. Yan yana geldiğimiz sırada “çiftleri değiştirelim kuzenimle dans etmek istiyorum” dedim. Alçin bana ölümcül bakışlarını yolluyordu. Alçin’le dans etmeye başladım “sevgilin dimi?” diye sordum “hayır" sırıttım “ne?” Alçin ban dik dik bakıyordu “ev için hala şansım var demek" çok samimi olduğunu düşündüğüm bakışlarımı takındım “ya oğlum anlamıyor musun? İstemiyoruz dedik ya. Evinde barkında sana kalsın" gözlerimi sıkıca kapadım. Annem ve babamı düşünmeye başladım. O kazayı... “anne ve babamı çok özlüyorum. Kazada öldüler. Benim yüzünden. Küçüktüm daha. Tutturdum ben süreceğim arabayı diye. Babam da beni kucağına oturtup arabayı çalıştırdı. Habire direksiyonla oynuyordum. Sonra kamyonla çarpıştık...” yutkundum “anlatmak zorunda değilsin. Seni anlıyorum. Onları çok özlüyorsun ve o ev onların anılarıyla dolu. Evi gerçekten istemiyorum" dans etmeyi bıraktık. Ona kocaman gülümsedim. Gözüm kolyesine daldı. Çok tanıdık geliyordu... çünkü annemindi “nereden buldun bunu? Nasıl takarsın sen ya bu kolyeyi?” bir hışımla kolyeyi çekip koparttım ve terasa çıktım. Derin bir nefes aldım.
ALÇİN'DEN
Arda olayı çok büyütmüştü. Nereden bilebilirdim annesinin kolyesi olduğunu? Göz devirip masama geçtim. Çok geçmeden Barış yanıma geldi “terasa çıkmak isterimsin?” ona gülümseyip kafa salladım. Birlikte terasa çıkıp bir süre gökyüzünü izledik “yeni yıla az kaldı. Bir dileğin var mı?” biraz düşünüp “gerçek aşkı bulmak istiyorum" dedim. Barış bana bir adım daha yaklaşıp “belki bulmuşsundur" dedi. Tanrım! Beni öpecekti. Gözlerimi yumdum. Ben onun sıcacık dudaklarını beklerken acı bir inleme sesine gözümü açtım “Arda sen ne yaptın?” Barış'a kafa veya yumruk atmıştı. Beni kolumdan tutup sürüklemeye başladı! Ciddiyim gerçekten sürüklüyordu. Herkes bize bakıyordu ama onun umurunda bile değildi “Arda sen ne yaptığını zannediyorsun? Ayrıca herkese rezil olduk. Beni sürüklemeyi kes" arabanın önüne geldiğimizde Arda bana öfke dolu gözlerle bakıyordu “bin" diye komut verdi. Ne olmuştu bu çocuğa.
Arabaya binmiş yol boyunca konuşmamıştım ama daha fazla dayanamayıp kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.Melanlar oy ve yorumu unutmayın ayrıcada hikayeyi mutlaka arkadaşlarınızla paylaşmayı unutmayın sizi çok çok seviyorum canlarım. Emeğe saygı duayark eğer beğendiysen yıldız butonuna bas ne zaman okuduğun fark etmez ve eğer hatalarım varsa özür dilerim. Yeni bölüm 10 oy alınca gelecek. Kendinize iyi bakın melanlar🖤