Midem bulandığı zamanlarda hemen kusmamam gerekiyormuş çünkü kustuktan sonra gece farkında olamadığım nöbetler geçirdiğim için tahriş olan boğazım kusmuk vakasını kaldıramaz ve yırtılırmış. Yani her ay bizim sayemizde dolgun maaş alan tembel doktorumuz diyor ki: Kendi kusmuğunda boğul. Ama ben böyle bir şey yapmıyorum, o hayatımı elinde topaç gibi çeviren Zeus'un canımı almak için göndereceği aşırı göğüs dekolteli kızlarından birini bekliyorum.
Mide sorunum da şükür ki aşırı stres ve korku anında kendini tetiklerdi, zaten ben özel hastanenin lüks bir odasında kurumayı bekleyen bir ot olduğum için böyle sorunlarla karşılaşmıyordum. Ama bu sefer durum farklı. Sabaha kadar uyanık kalıp narkozla uyutulunca insan ister istemez sersemliyor biraz, bende o yüzden saçları anlıma değen, hatta kirpiklerimi okşayan, otuz iki diş gülümsemesiyle bana bakan Pringles saplantılı genç çocuğu da ilk başta bir narkoz serabı ya da bir ilüzyon sanmıştım. Sonra o kişi, ağzıma kadar girecek şekilde yaklaşıp "Günaydı." diye bağırınca midem acıdı. O an konuşamadım ama konuşma fırsatım olsaydı derdim ki: Sıçtım.
Çok çabuk olan şeyleri hiç sevmiyorum, sanırım bu durum hastalığımın da bu kadar çabuk hayatımı ele geçirdiği için falandı. Even'ın elindeki poşeti bilinçsizce alıp içine sadece su kusmam da çok çabuk olmuştu. O yüzünden silemediği gülümsemeyle bağırınca alete bağlı olan kalbimin atışları hızlanmıştı. Kalp atışımın sesleri koridordan bile duyulacak hale geldiğinde Even korkuyla bana bakmaya devam ediyordu, bense sadece su kusmaya.
"Sanırım benim hatam." Yatağın eğildiğim tarafından doğrulup derin nefesler almaya başladığımda elimde su kusmuğu dolu olan poşeti yorgunca ona verdim. Dudakları eğlenceyle kıvrılsa da gözlerinde belli belirsiz endişe nabız yokluyordu. "Evet, sanırım biraz senin hatan." diyerek ona baktım. Elindeki kusmuk poşetiyle ayakta dikilmeye devam ediyordu. "Masanın üstündeki suyu bana uzatsana."
Aradan üç yıl geçince ve sizin de hevesiniz biraz kırılınca insanlarla nasıl konuşmanız gerektiğini unutabiliyordunuz. Even'a karşı da-ki onu bu seferle birlikte ikinci görüşümdü- yabancı gibi değil de sanki Nora'nın peşinde sürükleyip yanıma getirdiği diğer arkadaşlarım gibi davranıyordum. Samimiyetsiz derecede samimiyetli.Verdiği şişe suyla önce birkaç yudumunu gargara yapıp bana şaşkınlıkla bakmasına neden oldum, gözlerindeki duygular gelip geçse, yerini başka hislere bıraksa bile o solgun ama dolgun dudakları hep gülümsüyordu. Ardından birkaç yudum içip yatakta yanı başıma bıraktım. Even bir hafta sonra izinsiz ve de habersiz yine niye odama daldı ve hemşireler bunu nasıl gözden kaçırdı umurumda değildi. O gün gidişi de bütün cipsleri bitirip televizyonda açık kalan dizinin sonunu izlerken beni kontrole gelen hemşire yüzünden olmuştu, yoksa fark etmiştim ki Even hiç konuşmadan yanımda durabilecek kadar rahat bir insandı.
"Gülmemeliyim, gülmemeliyim, gülmemeliyim." Even poşeti hiç tiksinmeden tutmaya devam etti, pisliğin tekiydi çünkü su kustuğum poşetin içindeki cips paketlerini almaya çalışıyordu. "Hastane elbisesinin arka tarafı yok değil mi? Düşünmemem gerekiyordu tanrım gülmemeliyim."
"Salak mısın Even?"
"Hayır gayim. "
Ağzımdan ah kelimesinin çıkmasını engelleyemedim. Çevremde gördüğüm ilk eşcinsel olmasını yargılayacak değildim çünkü ahlanmamın asıl sebebi kendi yönelimimi bilemeyecek kadar ot gibi yaşamanın verdiği şaşkınlıktandı. Kıskanmadan edemediğim saçma şeylerden biriydi sadece, üç yıldır limonlu dondurma ya da şu müthiş derecede güzel kebapları yiyememem gibi. Aslında yasak değildi hatta sayılı zamanı kalan biri olduğum için hepsini yiyip hayattan zevk almaya bakmalıydım ama tek evlat sahibi olan annem ilaçlar ve iğneli MR'la saatlerimi çoğaltmanın daha mantıklı olduğunu düşünüyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kusurlu Yıldızlar | Evak
FanfictionEn çok hangimiz üzüldük bilmiyorum ama ikimizde çok sevmiştik, bunun farkındaydım.