Pencereden gelen sesle yorganımın içine daha çok girdim ve nefes almaya çalıştım. Saçmalıktı... Camı açık bırakmam tam bir saçmalıktı. Artık Mabel'la aynı odada kalmıyorduk. Yaşımız ilerledikçe özel alanlarımız ayrılmıştı. Aynı arkadaş çevremiz ve zaten farklı olan kişiliklerimizin iyice ayrılması gibi.
İki yazdır gelemediğimiz gizemli kulübe de çok bir şey değişmemişti. Sadece aramızı bu kadar açtığımız için amcam bize biraz kızmıştı. Mabel aşağıda kullanılmayan bi odayı kendi odası haline getirmiş ve bütün çatı katını bana bırakmıştı.
Bir tane daha takırtı gelince yataktan çıkıp çıkmamak arasında kaldım. Günün yorgunluğuyla kafamı çevirip cama bile bakamazken yatağımdan çıkma düşüncesi çok zor gelmişti. Bir süre sonra sırtımdan kalçama doğru hissettiğim bir dokunuşu ve ağzıma kapanan elin sahibini arkamda hissettim. İrkilip gerildiğimde kapalı olan ağzımdan inlemeye benzer bir ses çıktı.
"Birisi beni özlemiş anlaşılan."
Bill'in yoğun sesini duyunca biraz olsun rahatlamıştım. Sarı saçları arkaya doğru bakmaya çalışan gözlerime gözüktüğünde ne kadar çok uzadıklarını düşündüm. Ağzımın üzerindeki ele rağmen gülümsediğimde Bill'in kadifemsi gülüşünü duydum. Evet, onu özlemiştim ama bu yaptığımın büyük bir salaklık olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.
İki yazdır onu görmemek başta zor gelse de çocukça bir şey olduğunu düşünüp, kendimi aramızdakileri unutmaya zorlamıştım. Ne kadar o zaman da çocuk olmasakta Bill'in çocuksu tavırları ondan uzak durmam için iyi bir nedendi. Tabiki de bu nedeni içten bir şekilde kendime kabul ettirememiştim.
Omzumda gezmeye başlayan dudaklarıyla elini ağzımdan çekmiş, boynuma atmış ve kafamı kaldırıp dudaklarına daha fazla yer açmıştı. Ağzımdan sabırsız bir mırıltı çıkarken gözlerini görmek için can atıyordum. Büyük ihtimalle yarın sabah ve özellikle yazın sonunda kendime bunlar için uzun uzun küfredecektim. Ama o çoktan kendi işine dalmış boynumu dudakları ve dişleriyle çekiştirip onun olduğumu daha çok kanıtlamaya çalışıyordu.
Sırtımdaki eli karnıma gidip olduğu yerleri okşadı ve kasıklarıma doğru indi. Sertliğim dışında her yere dokunduğunda klasik Bill diye düşündüm ve görmemesine rağmen gözlerimi devirdim. Sanki görmüşçesine sertliğimi pijamam üzerinden avuçladığında kendimi tutamayarak inledim. Artık dudaklarına ulaşmaya çalışıyordum ama inatla izin vermiyordu. Dayanamayacağını bilerek ismini mırıldandığımda beklediğim gibi oldu.
Bana istediğim şeyi verip yatakta ona dönmemi sağladı. Bulunduğumuz durumdan dolayı koyulaşmış gözlerini açtı. Koyu sarı kedi gözlerine bakarken boğukça inledim. Bunu yaptığımda hiçbir zaman dayanamazdı, dayanamamıştı. Çenemden tutmaya devam ederken alnını alnıma yasladı.
"Beni bu kadar özlediğini bilseydim..." dedi hırlayarak. Devamı gelsin istedim ama getirmedi. Sözüne başlamadan önce kapattığı gözlerine bir süre bakmaya devam ettim. Odada nefes seslerimizi dinleyerek yüzünü izledim. Öylece durdu. Yaptığımız şeyin tedirginliğiyle dudaklarına doğru yaklaştım. En son öpüşmemizi bile unutmaya başlamışken tekrar hatırlamak isteyerek onu öptüm. Bana izin verdi. Sevgimi ona göstermeme izin verdi ve beni her zaman değerli hissettiren şeyi yaptı. Gardını düşürdü. Zaten yavaş olan öpüşmemiz arasında biraz duraksadı ve kısık bir sesle, büyük ihtimalle duyulmaması için üstün bir çaba sarf ederek "Kal." dedi.
yüreğim sızladı. bi kaç sene önce bunu smut olarak yazmışım ama en sevdiğim filmlerden biri olan North Sea Texas tan alıntı yaparak feels geçirdiğim bir one-shot a dönüştürdüm. mutluyum.