Aradan iki gün geçmiştir. Bu iki gün boyunca Ayaz'ın aklından Sahra'nın anlattıkları hiç çıkmaz. Ayaz dalgın bir şekilde hazırlanmaktadır. Saat 14.00 da Sahra ile buluşacaklardır. Bu sefer Ayaz anlatacaktır hayat hikayesini.. Ve daha sonra bir daha asla açılmamak üzere kapanacaktır bu sayfa.. Yepyeni bir başlangıç yapacaklardır. Ayaz hazırlanır ve evden çıkar. Sahra aynı yerde, sahilde taşın üstünde oturmuş Ayaz'ı bekliyordur. Ayaz çok geçmeden gelir, Sahra'yı öper ve O da yanına oturur. Yaklaşık beş dakika hiç konuşmadan birbirlerine bakarlar.
Bu sessizliği Sahra bozar ve gülerek
"Biraz daha böyle bakarsak, boynum tutulacak"
Ayaz kafasını sallayarak
"Haklısın Sahra prenses, nasılsın bakalım?"
Sahra derin derin bakarak
"Bu nasılsın fasıllarını geçelim, seni dinlemek istiyorum"
Ayaz "Peki" der ve başlar.
"Sevgili prenses, ben Ayaz Erbay.. Benim annemden başka anlatacak bir şeyim yok. Çünkü zaten annem benim her şeyimdi.. Annem.. Ne kadar güzel bir kelime değil mi? İnsanın içi huzurla doluyor.. Annem geçen sene akciğer kanserine yakalandı sadece bir sene baş edebildi o illet hastalıkla.. Ben her gece annemin odasına çıkar O'nu öper öyle uyurdum. Annem hastaneye kaldırılmadan bir gece önce eve geç gitmiştim ve yorgundum O'nu öpmeden direkt odama geçtim ve uyudum. Son kez öpeceğimi bilseydim öperdim yemin ederim öperdim.. Sabahına bir gürültüyle uyandım. Gözlerimi açıp tavana dikip "noluyor ya" dedim ve üst kata annemlerin odasına çıktım. Sağlık ekipleri annemi götürüyorlardı. Hemen üzerimi değiştirip babamla birlikte hastaneye gittik. Babama yolda bir telefon geldi ve apar topar arabadan indi, acil yurtdışına çıkması gerekiyormuş. Annemle hep araları açıktı ama o gün annemin yanında olmasını isterdim. Neyse babam indi ben devam ettim, kalbim deli gibi atıyordu. Aklıma kötü bir şey getirmek istemiyordum.. Hastaneye geldim ve koşarak içeri girdim, seninde orda olduğun yere.. Doktorlar oradan oraya koşuşturup anlamadığım bir şeyler yapıyorlardı. Ve çok geçmeden makinenin sesi geldi.. "Dııttt".. Ondan sonrasını biliyorsun işte.. Senin sayende toparlayabildim kendimi.. İnsan annesini kaybetmeden acısını bilmez. Meğer annem benim yaşama tutunma bağımmış. O güne kadar ne zaman kendimi kötü hissetsem annem her dakika yanımda olurdu, hasta olsam başımda oturur ağlardı.. Dayanamazdı beni o halde görmeye.. Dudaklarını alnıma dayayıp ateşimi ölçtüğünde kendimi nasıl da iyi hissederdim! O'nun yokluğunun acısı hep içimde.. O'nu kaybedince boşluğa düştüm ben.. Çocukluğumu kaybettim.. Erken büyüdüm ben.. Ben annemin saçının tek bir teline zarar gelse oturur ağlardım.. Kim bilir belki o gece O'nun yanına gidip öpseydim belki bunlar olmayacaktı.. Belki görecektim nefes alamadığını.. Ama işte.. Kendimden başka kimsem kalmadı, artık tek başımayım.. Herkese, her şeye yabancılaştım.. Eve giremez oldum.. Zaten zile bastığımda kapıyı annem açmayacaksa ne yapayım ben öyle evi! Bu yaşıma kadar geceleri üşümeyeyim diye yanıma gelir üstümü örterdi. Ne garip değil mi? Şimdi ben onun üzerine toprak örtüyorum. Her gün toprağını kokluyorum.. Zor.. Çok zor.. Annesini kaybedenin yaşama sevinci azalır, yavaş yavaş başlar canını vermeye ve insan aslında annesini kaybedince başlar ölmeye.."
Sahra gözünden akan yaşları siler ve
"Seni annen gibi seveceğime söz veriyorum"
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşlerimiz Mavi Olsun
Romance"Mavi.. Ne kadar da huzur verici bir renk değil mi? Mesela bir insan saatlerce gökyüzüne baksa, yine de ayıramaz gözlerini oradan.. Baktıkça bakası gelir çünkü mavi en sıcak renktir"