Kalbimde Ki Son Durak..

788 26 2
                                    

Herkes bilmez aşkı,herkes bilmez tutkuyu. Tutkuyu ve aşkı bilen çok nadir insanlar arasındaydı Kerim. Değer bilmeyi çok iyi öğrenmiş biriydi. İnsanlar genelde kaybettikten sonra değer verirler veya görürler. Kerim kaybetmeden bilmişti değeri. Çünkü her zaman mantıklı bir insan olmuştu.

Sarmaşıkta yeni olmasına rağmen çabuk ayak uydurmuştu insanlarına,havasına ve meşhur dedikodusuna. Sarmaşıkta ki insanların Kerim'in yeni olduğunu öğrenince hakkında bir çok dedikodu çıkarmıştı elbette. Kerim hakkında çıkan dedikodulara hiç kulak asmıyordu. Çünkü kulak asılacak kadar önemli şeyler değillerdi.

Sarmaşığın en zenginleri arasında yer almıştı. Bunun nasıl olduğunu bilmeden. Sarmaşık halkı çok samimi(!) olduğundan dolayı Kerim adına bir davet düzenlemeye karar vermişler. Maksat tanışmak,kaynaşmak. Bayağı bir kalabalık olan davete en son gelen Kerim oldu. Halbuki davet onun adınaydı ilk onun gitmesi gerekiyordu.

İçeri girdiği anda kendisine dönen gözlerden tek birine odaklanmış bakıyordu Kerim. Odaklandığı göz kendisine doğru geliyordu. Sanki etrafta kimse kalmamıştı sadece o ve Kerim vardı. Gözlerini ondan ayıramıyordu. Yanına gelip elini kendisine uzattı;

"merhaba, Merve Aksak ben, sizde kerim bey olmalısınız değil mi?"

sesinde bir huzur vardı. Sanki bir deniz sesi,belki de huzur dolu bir kedinin mırlaması. Kerim,Merve'nin karşısında dona kalmıştı. Ona uzatılan bu eli sıkması ve bir şeyler söylemesi gerekiyordu fakat bunları yapamayacak kadar kasılmıştı bedeni. Heyecanını belli etmemeye çalışarak ve gayet sakin bir şekilde konuşmaya başladı;

"merhaba. Evet Kerim Adil Sağlam ben. Memnun oldum Merve hanım."

"ahh hanım lafından hoşlanmam. Merve diyelim mi ona?"

"tabii sen nasıl istersen Merve."

Merve tebessüm ederek yanlarına gelen insanlar nedeniyle Kerim'in yanından ayrıldı. Kerim Merve'nin arkasından öylece bakmakla yetinmişti. Gerçekten harika bir kadındı..

Merve, Kerim'in asil duruşunu çok beğenmişti. Sesi,duruşu,verdiği hava çok hoştu. İnsanlardan öğrendiği kadarıyla başarılı bir iş adamıymış. Merve başarılı insanları her zaman sevmiştir. Açıkçası bayağı hoşuna gitmişti. Oturup bir yemek yemek veya bir kahve içmek isteyeceği bir insandı.

Merve davette uzaktan Kerim'i izlemeye devam etti. Kerim'in de kendisinden gözünü ayırmadığını fark etti. Bu uzaktan bakmalar bitmeli ve birisi bir hareket yapmalıydı. Merve hazırlanıp Kerim'in yanına gidecekti ki Kerim Merve'nin yanına gelmek için çoktan harekete geçmişti bile. Merve bu durumu görünce hemen kendisine çeki düzen verdi. Anlamsız bir şekilde kalbi hızlanmaya başlamıştı.

"Merve."

"Buyurun."

"Yarın benim için vaktiniz var mıdır acaba?"

"Tabii size her zaman vaktim olur."

"O zaman bir akşam yemeği?"

"tabii nerede?"

"Benim evim uygun mudur?"

"tabii, uygundur. Yarın görüşmek üzere."

Merve hiç bu kadar hızlı beklemiyordu. Hemen eve davet etmek biraz abartıydı sanki diye düşündü. Ama ne olacaktı sanki? Yani ilk yemekten dudaklarına yapışmasını beklemiyordu. Dostça bir yemek yiyeceklerdi.

***

Merve özenle hazırlanmıştı. Giydiği yeşil kadife elbisesi göz alıcıydı. Elbisesinde ki derin göğüs dekoltesi gözleri üstüne çekiyordu. üstüne siyah kabanını alarak evden çıktı.

Kerim çok heyecanlıydı. Kapı sesini duyar duymaz yerinden kalktı ve hızlı adımlarla kapıya doğru yürüdü. Kapıyı açtığında karşısında gördüğü güzellik başını döndürmüştü. Bir süre baka kalmış olsa da çabuk toparladı. Merveyi içeri buyur etti, yolu gösterdi ve arkasından kapıyı kapatarak Merve'nin gittiği yöne doğru yürüdü. Merve'nin üstündeki kabanı aldı ve Merve'nin sandalyesine oturmasına yardımcı oldu. Kendisi de tam karşısına oturdu.

"Hoş geldin Merve."

"Hoş bulduk Kerim. Evin hoşmuş."

"Öyledir. Çok şıksın bu arada."

"Teşekkür ederim sen de çok şıksın."

"eh acıkmışsındır herhalde. Yemekleri getireyim o zaman ben."

Kerim yerinden kalkıp mutfağa doğru gitti. Merve boş durmak istemediği için arkasından mutfağa gitmeye karar verdi.

"Yardım edeyim."

"Yok gerek yok aslında."

"Yok yok bir şeyler götüreyim ben de."

"Peki. Buzlukta şarap olacaktı onu getirebilirsin."

"Tamamdır."

Merve şarabı alıp salona doğru gitti. Arkasında Kerim de geldi ve masaya oturdular.

Yemekte sohbeti bayağı ilerletmişlerdi. Çok ortak noktaları vardı. Konuşmaya dalıp saati unutmuşlardı. Saat çok geç olmuştu Merve artık eve gitmeye karar verdi. Kerim gitmesini istemiyordu fakat gitmesi gerekiyordu. Merve ayaklanıp kapıya doğru yürümeye başlayınca Kerim de kalkıp Merve'nin kabanını getirdi. Kerim kabanı iki yanından tutarak Merve'nin omuzlarına bıraktı. Bu arada çok yakın olmuşlardı Kerimin kalbi hızlanmıştı elleri titriyordu. Merve de bunun farkına varıp Kerim'e doğru döndü ama istemeden daha da yakın olmalarını sağlamıştı. Kerim, Merveyi belinden kavradı ve Merve'nin vücudunu kendi vücuduna dayadı. Sadece birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı. Sanki gözleri şarkı söylüyor gibiydi. Gözlerinin derinliklerine baktıkça yüzleri birbirine daha da yaklaşıyordu. Aralarında kalan 1-2 santimi de yok etmişlerdi. Dudaklarının birbirine değmesiyle birlikte fırtınalar koptu yüreklerinde. Sanki yanardağının içine atılmış gibi bir sıcaklık bastı ikisini de. Kalplerinin atışlarını hissediyorlardı. Sanki kalp krizi geçiriyorlardı. Dudakları arasında ki ateş hiç bitmiyordu..

O gecenin ateşi hiç bitmemişti,bitmeyecekti..

Ateş-i SuzanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin