Bu hikayeyi yazma kararım gelişigüzel oldu. Hikayemin adını da gelişigüzel bir şekilde seçeyim dedim; adının da gelişigüzel olmasına karar verdim. Olaylar da gelişigüzel gelişecekler sanırım. Henüz karar vermedim. Zaten neye karar versem yapmamış oluyorum onu sonuç olarak. Daha çok gelişigüzel bir hayat yaşadığım söylenebilir.
Her neyse sizin umursamadığınız küçük ayrıntıları geçelim. Bu hikayenin konusu onu nasıl yazmaya karar verdiğim yada hayatımı nasıl yaşadığım değil. Daha çok her hikayede olduğu gibi -yani hemen hemen her hikayede- dünya barışını nasıl getirebileceğimiz ve atom altı parçacıkların yapısı hakkında olacak. Hayır şaka yapmıyorum tabiiki. Hepimizin gizliden amacı bu değil mi? Değil mi? Gerçekten mi? Peki o halde. O zaman sanırım daha çok ilgi çeken bir şeylerden bahsetmeliyim hikayemde sanırım. Fizik veya biyekinetiğe ne dersiniz? Ama ne yazık ki o konular hakkında yazabilecek bilgiye sahip değilim. Aslında şu ana kadar yazdıklarım hakkında da -büyük bir ihtimalle fark etmişsinizdir ama- pek bir bilgim yok.
Bu kadar uzun ve garip bir girişten sonra hala konuyu söylemediğimi fark ettim. Aslında size ipuçları da verdim ama sanırım söylemek daha iyi olacak hepimiz açısından.
Bu hikayenin konusuna da gelişigüzel karar verdiğim için beni suçlamazsınız umarım. Demiştim gelişigüzel bir hayat yaşıyorum diye. Bunlar sonrakilerde -bölüm, hikaye, sayfa????- bu gelişigüzel hayatımı hikaye şeklinde anlatacağim. Yazardan bahsetmiyorum yahu, ben ben ana karaker yani. Ufak bir ricamla -hadi biz şuna aklını çeldim diyelim- benim burasını kullanmama izin verdi, ben de en iyisi onun gözünden kendimi anlamak yerine kendi hikayemi kendim yazayım da o duygusuz pislik- şaka tabiiki- benim hakkımda kötü yorumlar yapamasın dedim.
İyi demişim öyle değil mi?