İşte tam 14 yıl geçti..."19 nisan" büyük doğum taaruzum.Merhametsiz bir anne tarafından o cehennem'e adım attığım gün.Küçücük bedenime karşılık bana karanlık bir dünya bırakan anne ...katlandığım o kadar çok şey vardı ki bunların her biri o kalpsiz kadına olan öfkemi gün gün nefret haline getirmişti.İnsanın annesi varken tek başına kaybolup gitmesi gerçekten çok acıydı.Peki ya neden ? Lanet olası babam yüzünden miydi ? yada tam anlamıyla beni istemsiz bir şekilde dünyaya getirmesi miydi ?
Aklımdan hiç çıkmayan bu sorulara net bir cevap arıyordum.Bu kölesi olduğum yerde çöp gibi kalmaktan o kadar sıkıldım ki..artık büyüdüğümü düşünerek uzun bir yolculuğa çıkıp kendime küçük bir dünya kurmak istiyordum.
Her ne kadar karmaşık duygular içine girmiş olsamda,bu karardan vazgeçmeme neden olacak tek bir sebep bile yoktu.Aksini iddia edecek olursam bu iğrenç ve benim için bataklıktan ibaret yerden en kısa zamanda çekip gitmek istiyordum.Peki ya burdan çıkınca yapacaklarım ?Ya daha kötü duruma düşersem diye mırıldanırken birileri hışımla kapıyı araladı.Kim olduğunu arkam dönükken bile kavrayabilmiştim.
Bu lanet olası yerin müdürü Gülşah hanımdı.
''Niye dikilmiş yatağın üstünde oturuyorsun sen ?? '' Bana doğru yaklaşırken çaresizce gitmesini bekliyor bir yandanda kalbim hızla atıyordu.
''B-ben tuvalete gidecektim.'' dedim.Bana karşı attığı dayakları tekrar sorgulamadan uydurduğum bahaneyle
Kaşlarını yukarı çatmış biçimde ''Umarım öyledir küçük hanım fazla uzun kalmadan gel ve çabuk yatağına gir.''
Hızlı adımlarla yatağımdan çıarak lavobaya doğru ilerledim.Sanki tüm baş belaları önceden zamanlanmış gibi bir bir önüme çıkıyordu.Şimdi de küçük Gülşahlardan biriyle karşılaştım.
(Gülşah hanımın kızı Melis)
Lavobaya adım attığımda aynadan beni farkederek arkasını döndü ve uzun bir süre aptalmışım gibi karşımda dikildi.İçimden acaba bana karşı yaptığı bu şeytan bakışını ne zaman kesecek diye bekliyordum ki..
''Ne var geçsene ne bakıyorsun öyle ? Altına yapacaksın şimdi.''demesiyle bu kıza dahada ayar olmuştum.Arkamı dönüp yatağıma gitmek istiyordum ancak annesine ışın hızıyla yetiştireceğinden hiç şüphem yoktu.
İçeriye adım atıp musluğu açtım.Ne var ki şu buz gibi suyu direk yüzüme doğrultmuştum.Bir an şoklanmış duruma gelerek hemen yatağıma koşmaya başladım.Doğrusu burda değil sıcak su soğuk suya bile rastlamamıştım.İşkenceden farksız bu yerden yakında bir yolunu bulup çekip gidecektim.
Yakın arkadaşım Nergiz uzun bir süre önce aileye verildi.O bundan gayet memnundu.Bense böyle bir durumu asla kabullenemezdim.O gittiğinde 7 yaşındaydık.Anlaşabildiklerimin arasında yalnızca o vardı.Diğerleri çok hırçın ve kendini bilmezdi.
Uzun bi süreden sonra kendi kendime plan kurmaya çalıştım.Burdan kaçış pekte kolay olmayacaktı.Yemekhane temizliği sırası üç gün arayla bana denk geliyordu.Sanırım bu plan en zoru olan olacaktı çünkü yalnızca yiyecek odasında pencere vardı pencere ise aralıklı demirlerle kapalıydı.İkinci bir plana ihtiyaç duyarsak buda güvenlikli çıkış kapısıydı.Ön tarafta güvenlik olduğu için kameraya ihtiyaç duymamışlardı anlaşılan.Ancak diğer üç taraftada kamera bulunuyordu.İlk planı denemek için üç gün beklemek gerçekten çekilmezdi. Yemek saatini bekledim.
Dışarıya çıkma izni gelincede hızla bahçeye koşarak, başka çıkış yolları olup olmadığını kontrol ettim.Kapıdan çıkmak imkansızdı çünkü kapı otomatik açılıyordu. Bunu daha önceden düşünmeyip, unutmuşum. "içler acısı"
Hemen ardından garaj benzeri yerde bir depo vardı etrafa bakınıp kimsenin beni farketmediğini sezerek hızla oraya doğru ilerledim.Burası oldukça büyük ve eski eşyalarla doluydu. Daha önce Gülşah hanım ve kızı konuşurlarken duymuştum.Melis' in oraya çıkmaması gerektiğini, orada gece içki içip sızan adamların bulunduğundan bahsediyordu.Burası onun dediği kadar korkutucuydu.
Adımımı atar atmaz köşeyi döndüğümde, beton bir yokuşa rastladım oldukça yüksekti.Tam ordan çıkıp kaçış yolu olup olmadığına bakmak isterken kafamı kenara kaydırdığımda kafası kopmuş bir oyuncak bebeğe rastladım.Bu şeyi görür görmez beton yokuştan kayarak kolumun üstüne yuvarlandım.O an çığlık atmamam gerçekten büyük başarıydı ki ciddi anlamda korkmuştum.Bebeğin yünleriyse önüne kadar dökülmüştü.
İçimden "Acaba ben burayı neden daha önce keşfetmedim." diye kendime kızıyordum.Doğrusu bu bataklıkta daha önce hiç oyuncağım olmamıştı. Tekrar bu lanet olası yerden çıkmayı deneyecekken dışarı izninin bittiğini farkettim.
Bütün çocuklar çoktan içeriye girmişti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİR
AdventureBu dünya için fazla gereksiz olduğumu düşünmek mi ? Peki ya neydi beni bu karardan vazgeçiren ? Sonsuzluğumu belirleyen cesur yürekli adam..