Stres geberttiğim odamda bir kez daha günü uğurlarken dünya gerçekliğine mola verdirten bilgisayarımı,
karanlıklarla boğulan odamın ışığını,
okuyacağım kitapları kısaca her şeyi saf dışı bıraktım.Donuk bir sessizlik,sabit ve boş bakışlar hariç.Sessizlik,o sessizlik...Gürültüsü kulaklarımı değil sağ duyumu sağır eden o sessizlik.Zaten sessizlik zihnimin kalesinin kapılarını açık bırakmak demekti ve kendime bir isyan başlattım.
Nasıl olurda kendime bunları yaşatabildim,nasıl olurda gardımı indirdim??Ne zaman aklıma gömdüklerimin ruhları gelse masaya üç kere tıklatmaz dört duvarı üzerime iter, ittikçe tırnaklarım kanatır avuç içlerimi!İçime attıklarım koca çınarı içten içe yiyen ağaç kurdu gibiydi.Ne savaşlardan çıkmış ne kışlar atlatmış bu çınar kendi içinde kuruyup gidiyordu.
Kendi kendimin yakasına yapışıp ''sana hakkımı helal etmiyorum!'' diye haykırdım ve salıverdim kendimi yatağıma.
Umduğum uzay boşluğunda amaçsız ve hareketsizce savrulma hissi tadmakken falezlerden kendini denize bırakan bir ''bıkmış'' gibi yatağıma bıraktım kendimi.
Her zamanki gibi düşünceler amansız istilasına başladı.geleceğin kaygıları mıydı,geçmişin ızdırapları mıydı karar veremiyordum.Farkında olduğum tek şey şu anın esamesi okunmuyordu.
Yani 70 yıllık kuyudaki yaşlılığıma halat uzatıyordum ve çıldırmakla,birbirimize göz süzüyorduk.
Sıradan bir günün sıradan bir uykuya dalma ayiniydi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Bahçem
Short StoryHerkese inat benim bildiğim doğrudur dediğim ne varsa kendi ellerimle ektim bu bahçeye. Birbirinden bağımsız ve tamamen özgün,kısa hikayelerin yer aldığı ilk göz ağrım,çalışmamın sahne alma vaktidir.