|2|Lunapark

5 2 0
                                    

Çok sıkıcı geçen saatlerin sonunda magazinciler gitmişti ve Gündüz ile derin bir "oh" demiştik.

Ta ki o annemizin billur (!) sesini duyana dek. Ve evet kesinlikle annem cırlamamıştı(!).
"Çocuklar hazırlanın lunaparka gidiyoruz!"

Aslında bunu duyunca ilk başta bir çok insan sevinebilirdi ama gerçek şu ki, annemden bahsediyoduk...

Beni küçükken parka götürmek için çalışan tutan annemden!!

Bizi lunaparka götürmesinin sebebini ise az sonra anlamıştık. Çünkü lumaparkta Türkiye'nin en popüler adlarını bilmediğim çifti vardı. Onların yanındaysa koca bir paparazi ordusu...

Galiba annem o çifti kıskanıyordu çünkü son zamanlarda magazin ordusu haberlerinde ünlü Eren ailesi -ki bu aile biz oluyorduk- yerine bu çiftin haberlerine daha çok yer veriyordu. Annem de bunu kendine yediremeyip hırs yapmıştı. Ama benimse umrumda bile diğildi. Magazincilerden nefret ederdim ve gelmemin tek sebebi annemin söylemlerinden kurtulmak içindi. Gündüz'ün de benden pek bir farkı yoktu.

Şu an ne mi yapıyorum? Bir yandan küçük el aynasına bakıp, bir yandan bize dediklerini yapmamızı söyleyen annem, ön cam kenarında oturup bir yandan sol kulağından hiç eksik etmediği telefonla konuşup lunaparka gittiğimiz için homurdanan babamla arabada oturup lunaparka gidiyordum. Tabi annem ve babam dışında arabada şoför ve Gündüz de bulunuyordu. Gündüz ile ben sıkılmıştık. Bu yüzden Gündüz'ün saçlarıyla oynamaya başladım. Bir yandan saçlarıyla oynarken bir yandan da Gündüz'ün telefonundan girdiği ınstagram'ın keşfet bölümüne bakıyordum. Arada çıkan komik capslere bakıp birlikte gülüyorduk. O sırada araba yol ayrımına geldi. Araba sol tarafa giderken büyük bir araba gördüm. İçinden birkaç adam çıktı.Hepsi de simsiyah giyinmişti.

Sonra ne mi oldu?

Gerisi karanlık...

2 gün sonra:

Sanki, kirpiklerimin üstünde bir ağırlık vardı. Ya da sadece açılmak istemiyorlardı.Düşünüyorlardı belki bu dünyayı görmezsek daha güzeldi.

Görmediğin bir şeye kötü diyemezdin, değil mi?

Ama güzeldi aslında dünya. Ben inanıyordum buna. Dünya güzeldi, sadece içersindeki insanlar kötüydü. Belki o insanlar iyi olsaydı, çok farklı olurdu dünya. En azından ben böyle düşünüyordum.

Ya da sadece kendi bünyemde bir polyanacılık oyununun içersindeydim.

Bilmiyorum...

Ama genelleme yapmaya da gerek yoktu. Her insan kötü değildi. Gündüz mesela. O iyiydi. Gerçekten!

Belki ikizlerin bir çok şeyi benzerdi ama benzemeyen bir şey vardı ki, o da ne kadar iyi olduğunuz. Ne yaparsam yapayım Gündüz kadar iyi olamazdım. Onun kalbi saf iyilikle doluydu. Eğer bunu ona söyleseydim kesin bana sarılıp benim de çok iyi olduğumu söylerdi. Hatta bahse varım bana iyi olduğumu göstermek için bir kaç şey yapardı. Mesela sokakta dolanırken yaşlı bir teyze ile anlaşır ve o teyzeye sanki karşıdan karşıya geçme ihtiyacı varmış gibi yaptırırdı. Ben de teyzeyi görünce ona yardım ederdim. O da bana ne kadar iyi biri olduğumu söyleyip yanağımdan öperdi.

Benim teyze ile anlaştığından haberim olmazdı. Yanlış anlamayın, beni kandırmaya çalışmıyodu. Sadece benim kendimi iyi biri olmadığımı düşünüp üzülmemden korkuyordu. Bu yüzden iyi biri olduğumu kanıtlamaya çalışıyordu.

Ne kadar hala gözlerimi açmasam da dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı. Gündüz'ü seviyordum. Hem de çok. Onu bulup ona sarılmaya karar verdim. Belki bu günlük ona gıcıklık yapmaktan vaz geçerdim.

ArafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin