1

48 6 2
                                    

Baekhyun onu kütüphanede gördüğü zaman, yağmurdan kaçmış bir vaziyette oturuyordu. Sehun ise kitaplarına gömülüyken asıl cennetin burası olduğuna inanıyor ve gülümsüyordu kendince. Gözleri birkaç saniyeliğine buluştuğunda Baekhyun gülümsedi ve o an ayağına tekme attığı kişiden özür diledi. Sehun ona küçük kağıt parçaları fırlatıyordu sıcak gülümsemeleriyle. Baekhyun da tereddüt etmeden kabul ediyordu gülüşleri.

Su derin ve karanlıktı ama Baekhyun'u içine çekmeye devam ediyordu. Bakmayı bir saniye de olsa reddetmiyordu. Su tenine batıyordu adeta, ciğerlerine dolmak için zorluyordu sanki.

O günün ortasında Baekhyun, dalgalardan uzak bir şekilde Sehun'un numarasıyla ayrıldı kütüphaneden. Parmakları nemli kitap kapaklarını sıkıca kavrarken liseli kız gibi hissetmesine engel olamıyordu.

Sehun'un gözlerindeki parıltılar kendini ikisi de onun ceketi altındayken koşuştururken göstermişti. Üçüncü buluşmalarında sürpriz bir şekilde yağmura yakalanmışlardı. Sehun onu boş ve küçük pasaja doğru götürdü yağmurun dinmesini beklemek için. Ve Sehun onu orada öptü, Baekhyun'un yapabildiği tek şey tişörtünü sıkıca kavramaktı, gitmesinden korkarcasına.

El ele geçen saatler, birlikte izlenen filmler, aynı yatağı paylaşmalar... Sonunda Baekhyun onu yemeğe götürdü ve onu sevdiğini söyledi.
Birkaç hafta sonra Sehun, onun sırtına öpücükler bıraktı, ellerini bütün bedeninde gezdirdi; ona 'benim' diye seslendi, onu 'ona ait' yaptı. Baekhyun, sesli bir şekilde uyuyan adama baktı, onu ne kadar çok sevdiğini düşündü içinden.

Ama koskocaman bir fırtına başladı, su kışkırmış ve kabarmaya başlamıştı. Baekhyun, onu bir haftadır görmüyordu ve aldığı tek şey tek kelimelik yanıtlar ve duygusuz aramalardı. Baekhyun kendi kendine telkinde bulundu, onsuz yapabileceğine dair, onsuz hayatta kalabileceğine dair. Gözlerinden yaşlar süzülürken yatakta küçücük kalmıştı birden. Sabırla beklemeye devam etti.

Sehun kasıtlı olarak elini bırakıp birkaç adım önüne geçtiğinde bile sabırla bekledi. Sehun ondan git gide uzaklaşıyordu. Bütün sorular Baekhyun'un omuzlarına çöküyordu.

Suyla arasındaki mesafeyi iyi ayarlıyordu, uzak kalmıştı iyice. Ama Sehun hâlâ aramalarına yanıt vermiyordu. Baekhyun git gide kemiklerinde hissediyordu boşluğu, onsuzluğu. Ne zaman geri dönecek diye merak etmeyi kesemiyordu.

İlk birkaç adım en zor olanıydı ama sonrakiler kolaydı Baekhyun'a göre. Sonunda Sehun eve gelmişti ama başkası gibi kokuyordu. Bu çok acıtıyordu ama ayakları altındaki kumlar daha çok canını yakıyordu. Nereden geldiğini anımsatıyordu.

Sehun onu acımasızca suya itmişti. Dudakları arasından dökülen 'Jongin' isminin kendisine ait olmadığını söylemek istedi ama yapamadı, Sehun ile sevişirken onun Baekhyun yerine Jongin diye  inlemesine ses çıkarmadı.

Su şimdi dizlerine geliyordu. Kütüphanede tanışmaları üzerinden bir sene geçmişti ve Baekhyun artık kitap gibi kokmuyordu. Su gibi kokuyordu. Sehun'un bedeninde izler vardı Baekhyun'un ne zaman bırakıldığını anımsamadığı. Ama su çok sakindi ve Baekhyun bununla eğleniyor gibiydi.

Sehun kovalarca suyu, Baek'in küçük okyanusuna eklemeye devam etti, artık su bacaklarına geliyordu ama Baek onu da dibe çekmemişti.

Asla kavga etmemişlerdi -Baekhyun laf etmeden Sehun konuşuyor, kelimeleri bıçak gibi kesiyor ve ateş gibi yakıyordu. Dediği şeylerde haklıydı, asla Jongin olamayacaksın diyordu; Baekhyun sadece baş sallamakla yetiniyordu. Sehun eve çok geç dönmüş ve ona sarılıp özür dilemiş ve Baekhyun, sevgi olmadan sevişmeyi öğrenmişti o gece.

Baekhyun'un dördüncü parmağında olan yüzük onu daha da dibe çekiyordu. Sehun artık kıyıda bile değil, Baekhyun akıntıya karşı gelemiyor. Kendini suçluyor, Jongin olamadığı için kendini suçluyor.

Sehun hâlâ su ekliyor, belki bilerek, belki de bilinçsizce. Ama Baekhyun kafasını yukarıda tutmakta zorlanıyor. Yorulan bedenini bırakmanın yanlış olmadığını biliyor ama yine de deniyor. Geceleri sahte samimiyet içinde film izliyorlar. Sehun, Baekhyun'un bakmadığını düşünüp telefonuyla ilgileniyor.

Evlendiği adam dört gündür eve uğramıyordu, Baekhyun beklemekten yorulmuştu. Koca yatakta  tek olmaktan, yalnız kahvaltı etmekten ve gecelere kadar ağlamaktan yorulmuştu. Sehun'un masası üzerinde duran evlilik yüzüklerini bulduğunda, sandalyeye çöktü ve önündeki buruşuk kağıda bir şeyler karaladı.

Sehun, o gün de eve gelmedi. Baekhyun, bütün gün, elinde evlilik yüzükleri ile bekledi.

En sonunda gece saat üç gibi vaz geçti.

Yüzükleri masaya bırakıp odalarındaki banyoya ilerledi. Küvete uzandı ve suyu açtı, hiç tereddüt etmeden. Gözlerini kapattı.

Sehun, Baekhyun'un ciğerlerindeki son hava onu terk ederken eve döndü.

Baekhyun battı.


⠀⠀
⠀⠀
⠀ㅤ

                                 ♡


Merhaba, ben miyu. Random bir şekilde, random bir hikaye ile karşınızdayım. Çok önceden okuduğum bir fanfiction'ı sebaek çiftine uyarlanmış bulunuyorum. Eğer fic'in orijinaline ulaşmak isterseniz, mesaj atmanız yeterli. (fic İngilizce.) Umarım okuyan birkaç kişi bunu beğenir. Şimdilik hoşça kalın.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 10, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ocean. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin