2.4 - final

581 43 28
                                    

Luhan'dan,

"Luhan misafirlerin var, birazdan buraya gelecekler."

Hemşirenin gülerek içeri girmesinin ardından dediklerine dikkat kesildim. Hastane personellerinden başka burada kaldığımı bilen yoktu ve bu yüzden bir misafir de beklemiyordum.

Bir anlığına içimden Sehun'un mesajlarımı okumuş olma ihtimali geçse de boşuna ümitlenmemek adına bunu aklımdan çıkarmaya çalıştım. Bana hâlâ çok kızgındı. Bu yüzden de mesajlarıma bakmıyor, ona yazdıklarımı okumuyordu. Onu kırmaktan nefret etsem de olan olmuştu işte ve düzeltme imkanımı da büsbütün kaybetmiştim.

Kapının açılmasıyla zorlukla başımı kaldırmaya çalıştım. Yaklaşan adım seslerinin ardından on bir adam belirdi önümde. En önlerindeyse Sehun, aşık olduğum o çocuk, duruyordu. Büyümüştü. Aradan geçen yıllar onu gerçekten de çok yakışıklı bir adam yapmıştı.

Gülümsedim. Dışarıdan belli olup olmadığını bilmesem de tükenmekte olan tüm gücümü gülümsemek için kullandım.

O anın yaklaştığını artık rahatlıkla hissediyordum.

...

Sehun'dan,

Luhan karşımda öylece yatıyordu. O güzel yüzü solmuş, gözle bakılınca bariz belli olacak şekilde zayıflamıştı.

Yutkundum. Aşık olduğum o adam benden birkaç adım ileride o yatakta yatarken hiçbir şey yapamadım. Birkaç dakikalık şokun ardından arkamdan gelen destekle ilerleyip yanındaki boşluğa oturdum sonra.

Ağzımı açamıyordum. Gözlerimi yumdum ve konuşabilmek için derin bir nefes aldım.

"Luhan," diye mırıldanabildim boğazımda düğümlenen hıçkırıklar boşalmadan önce.

"Luhan," diye yineledim. Sadece ismini söyleyebiliyor, ardından tekrar suskunluğa teslim oluyordum. Söyleyecek çok şeyim vardı ama söylenecek hiçbir şeyim yoktu.

Onun zarif parmaklarını saçımda hissettiğimde elimi parmaklarının üzerine koydum. Soğuktu. Parmaklarına öpücükler kondurarak ısıtmak istedim. Onu tekrar eskisi gibi görmek istedim.

"Sehun," diye karşılık verdi mırıldanışlarıma. "Gelmeyeceksin diye çok korkmuştum."

"Özür dilerim, seni böyle yalnız bıraktığım için özür dilerim." diye fısıldadım.

"Birbirimizden özür dilemeyelim." dedi ve yüzünü buruşturup gülümsemeye çalıştı. Onu defalarca gülüşünden öpmek istedim.

Alnına bir öpücük kondurdum. Ardından bunu birkaç öpücük daha takip etti. Her bir öpücüğümde onu sevdiğimi mırıldandım, yüzünün her tarafına sevgimi fısıldadım.

Yavaşça yanına uzandığımda başını omzuma yasladı. Karşımızda dikilen on adamı izledi susarak.

"Hepimizin tekrar birlikte olduğu o anın böyle olmasını hayal etmemiştim." dedi araya yutkunmaları karışırken.

Başını okşayıp onu kollarımın arasına aldım. Tekrar öptüm. Acısı geçsin, canı hiç yanmasın istedim.

Artık gülümseyemiyordu. Yine de gülmek istediğini hissederek hayali gülüşünü öptüm.

"Yemin ederim seni bir an bile aklımdan çıkaramadım." dediğimde "Biliyorum." diye karşılık verdi.

"Bundan sonra beni unutamasan bile benim için ağlama." diye fısıldadı. Sonra diğerlerine değdi bakışları, "Siz de ağlamayın sakın." diye tembihledi.

Bu halinde bile bizi düşünüyor olmasından nefret ettim. Meleğimi kaybedecek olma düşüncesinden nefret ettim.

"Sehun," diye mırıldandı tekrar. Adımı bu güzel sesinden duymak onun dışında kimsenin ismimi söylememesi isteğini oluşturdu içimde. Başka kimse konuşmasın, hep onun sesini duyayım istedim.

"Luhan," dedim bana ne söyleyeceğini beklerken. "Mektup," diye mırıldandı. "Mektubu okuyun olur mu?" diye sordu yüzündeki bir bebek kadar masum olan o ifadeyle.

Başımı salladım. "En yakın zamanda yanına gelmek için dua edeceğim." dediğimde kaşlarını çattı. "Böyle şeyler söylememelisin maknae." dedi.

Başını hafifçe döndürüp uzanabileceği en güzel yere, kalbime bir öpücük kondurdu. "Ben hep burada yaşamaya devam edeceğim. Bu yüzden sen de benim için yaşamalısın." dedi.

O anda gözlerindeki ışıltının söndüğünü ve dünyamın karardığını hissettim. Başı omzumdan yastığa düştü, göz kapakları kapandı.

Ağladım. Yanımdaki on adamla beraber saatlerce onun için ağladım. Yanımdan götürmek isteyenlere izin vermeyip onu kollarımın arasına yerleştirdim.

Kabul etmedim. Benim hyungum ölmezdi ki, o ölemezdi. Her gelene bunu söyledim. Diğer on kişi yanımda ağlayarak beklerken onun tekrar bana dönmesi için saatlerce yalvardım.

...dönmedi.

07.49
Lu Han, ölüm saati.

oblivion // hunhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin