🍃 | " istediğim tek şey , yeniden bir araya gelmekti, "°•°•°•°
Pencereden dışarı kafamı attığımda, havanın yağmurlu olduğunu, soluk bir gökyüzü ile uçuşan karga ve martıları, soğuk rüzgarla uçuşan soluk yapraklar ve hızlı adımlarla yürüyen insanlar olduğunu görmüştüm. Sıkıcıydı. Sıkıcı insanlar , sıkıcı hayat ve sıkıcı işleyişler. İnsanlar , asla değer vermezdi. Ben ise, her zaman farklı olduğumu biliyordum. Her zaman, değer verirdim ve samimi olurdum.Gri bir palto giyip, boynuma kırmızı bir atkı taktım. Kapıdan dışarıya adım atarak, siyah renkte evlerin olduğu bu küçük sokakta yürüyüş yapıyordum. Sokak, siyah ve gri renklerindeyken gökyüzü, açık ve beyaz renkteydi. Kargalar, garip sesler çıkararak bembeyaz olan bu gökyüzünde uçuyordu. Onlara bakıp, her zaman aklımda olan şeylerden bir tanesini düşünüyordum; "Acaba bir gün, bende uçabilir miydim?"
Pencereden baktığım sokakla, şu an içinde bulunduğum sokağa bakıyorum, aynı değil gibiydi. Sağdan soldan koşuşan telaşlı insanlar yoktu, hızlı ve kaba yağmur yoktu. Sadece uçuşan yapraklar, kuşlar ve ben vardım. Sokağın ortasında boş boş bakan, stresten ve sıkıntıdan göz altları morarmış, saçları uzamış, hayatıyla bir oyun hamuru gibi oynanmış ben vardım.
Kafamın içinde, düşünüyor, düşünüyor ve düşünüyordum. Hayatımda pekte mutlu olmuş bir insan değildim ben. Mutluluğu en son, Erik adında birinde bulmuştum. Ondan da yollarımızı ayırmıştık. Ortada kötü bir sebep yoktu, olmuyordu sadece. Kendi yaptığı şeylerden pişmandı ve sinir krizlerine giriyordu. Yalnız kalmak istiyordu.
Bir süre sonra, yürüyerek sevdiğim bir kitapçıya gitmiştim. Minik bir kütüphane gibiydi, ve garip olanı da yarı kafe gibi bir yer olmasıydı. Burası hep hoşuma gidiyordu. Bir sıcak çikolata ısmarladıktan sonra, ahşap tozlu raflara bir göz gezdiriyordum. Canım sıkıldığı zaman alıp okuyacağım bir kitaptı ve en sonda bulmuştum aradığım şeyi, bir dünya klasiğiydi bu, en sevdiğim türdendi.
Bu minik yerde, bir anlığına Erik ile göz göze gelmiştim Birden, gözlerimin dolduğunu hissetmiştim ve sanırım , onun hissettiği şey de aynıydı. Samimi değildik artık, pek yaklaşamıyorduk. Yanıma gelip, nasıl olduğumu falan soruyordu, kafa sallamakla yetiniyordum. Ona, sıkıca sarılmak istedim sadece. Hiç bırakmamak - onun gözlerine baktığımda da görüyordum bu isteği. O da istiyordu, ama olmamıştı. Yapamamıştık, ne ben, ne o. Daha sonra , gitti.
Küçük bir anlığına, bu stresten kurtulup mutlu olmuştum. Dokunamasam da, öpemezsem de, saçlarıyla oynayamasam da, kafamı göğsüne yaslayıp uyuyamasam da, mutlu olmuştum. Eh, en azından görüyordum ama, değil mi? Yeterdi bu bana, beni mutlu etmek için.
──── • ◆ • ────
Sıcak çikolatamı da içtikten sonra, dışarı çıkmıştım. Şansız ben, bir şemsiye bile almayı geç, etrafta şemsiye de yoktu. Yağmur başlamıştı ve yapacak da bir şey yoktu, mecburen ıslanmak zorundaydım. Cesaret edip , ıslanarak bu birazcık (!) soğuk ve yağmurlu havada eve doğru yola koyuluyordum. Buna ben bile inanmamıştım.
Yağmurlu yollardan yürürken, Erik ile aynı şemsiyenin altında gezdiğim anlar geldi aklıma. Mutlu ve stressiz günlerim, en özel anılarımdı. Şu an öyle bir şey yoktu. Öyle bir şey olmayacaktı. Hayatından asla umudu kesmeyen ben, umudumu artık her şeyden kesmiştim. O, yanımda değil ve ben kahroluyorum.
O, şu an uzaklarda ve ben onu geri kazanmak için hiçbir şey yapamıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
petrichor இ cherik
Fanfictionhuzurlu gibiydi, soluk yapraklar, rüzgarın yardımıyla üzerine süzülüyordu, hatırladın mı? 26.9.18 (alternatif evren)