1.Bölüm

216 21 17
                                    

"Sen hayatında hiç canlı öldürdün mü?" diye sordu Roy. Colin kaşlarını çattı.

"Mesela ne?" Iki çocuk kentin kuzeyindeki yüksek bir yamacın tepesinde durmuşlardı. Arkalarında okyanus uzanmaktaydı.

"Herhangi bir şey" diye karşılık verdi Roy. "Hayatın boyunca herhangi bir şey öldürdüğün oldu mu hiç?"

Colin, "Ne demek istediğini anlamıyorum" dedi. Güneş ışıkları denizin üzerinde pırıl pırıl parlıyor, çok uzaklarda bir gemi kuzeye, San Francisco'nun açıklarına doğru yol alıyordu. Terkedilmiş gibi görünen kumsalda, öğle yemeği telaşı içinde ıslak kumları eşeleyip duran bir grup kuştan başka tek hayat belirtisi yoktu. Roy sabırsız bir tavırla,

"Mutlaka bir şey öldürmüşsündür" dedi. "Böcek olabilir mesela." Colin omuzlarını silkti.

"Elbette" dedi. "Bir sürü sivrisinek, karasinek ve karınca öldürmüşümdür. Ne var bunda?"

"Hoşuna gitti mi?"

"Ne hoşuma gitti mi?"

"Onları öldürmek."

Colin boş bakışlarını bir süre arkadaşına dikti, sonra ağır ağır başını iki yana salladı.

"Roy, bazen amma da garipleşiyorsun,".dedi. Roy sırıtmaya başlamıştı. Colin rahatsız bir tavirla,

"Peki senin hoşuna mı gidiyor böcekleri öldürmek?" diye sordu.

"Bazen"

"Neden?"

"Çok heyecanlı çünkü."

Roy hoşuna giden, ona eğlenceli gelen her şeye heyecanlı der, çıkardı işin içinden.

"Heyecanlı olacak nesi var bunun?"

"Ezilirken çıkardıkları ses."

"Midem kalktı."

"Hamam böceğinin bacaklarını kopardıktan sonra nasıl yürümeye çabaladığını hiç seyrettiğin oldu mu?"

"Garipsin. Gerçekten çok garipsin hem de!"

Roy hızla kumsala çarpıp köpüklenen dalgalara döndü, ellerini kalçalarına dayayıp dimdik durdu.

Colin de arkadaşı Roy gibi 14 yaşındaydı, ama kişiliği Roy'dan çok farklıydı. Bir kere, hayatında hiç kimseye veya hiçbir şeye meydan okumuş değildi. Hayat onu hangi yöne sürüklerse, o yöne gider, asla karşı koymazdı.

Colin yamacın tepesindeki kuru otlara oturdu, başını kaldırıp hayranlıkla Roy'a baktı. Roy gözlerini dalgalardan ayırmaksızın,

"Böceklerden daha büyük birşey öldürdün mü peki?" diye sordu.

"Hayır."

"Ben öldürdüm."

"Öyle mi?"

"Hemde kaç kere!"

"Ne öldürdün?" diye sordu Colin.

"Fare."

Birdenbire aklına bir şey gelen Colin, "Hayır" diye bağırdı,

"Babam da bir seferinde yarasa öldürmüştü."

Roy başını eğip ona baktı

"Ne zaman öldürdü?" diye sordu.

"Birkaç yıl önce biz Los Angeles'tayken. O sıralarda babamla annem ayrılmamışlardı daha. Kasabada bir evimiz vardı."

"Yarasayı orada mı öldürdü baban?'

"Evet, birkaç tanesi tavan arasında yuva yapmıştı herhalde. Bir gece yarasalardan biri annemle babamın yatak odasına girmiş. Geceyarısı annemin çığlıklarıyla uyandım."

"Gerçekten korkmuş muydu?"

"Ödü patlamıştı"

"Orada olup görmek isterdim."

"Neler olup bittiğini anlamak için koridor boyunca koştum ve yatak odasında uçup duran yarasayla karşılaştım."

"Çıplak mıydı?"

Colin gözlerini kırpıştırdı. "Kim?" diye sordu.

"Annen"

"Tabii ki hayır!"

"Belki çıplak uyuyordur diye düşündüm. Onu çıplak göremedin mi?"

"Hayır."

Colin yüzünün kızardığını hissediyordu. Roy,

"Gecelik mi giymişti?" diye sordu.

"Bilmiyorum."

"Bilmiyor musun?"

Colin rahatsız oldu. "Hatırlamıyorum" diyr karşılık verdi. Roy,

"Eğer onu gören ben olsaydım,kesinlikle hatırlardım," dedi

"Şey galiba üzerinde gecelik vardı. Evet, evet şimdi daha iyi hatırlıyorum."

Aslında Colin annesinin ne giydiğini kesinlikle hatırlamıyordu. Pijama da giymiş olsa, kürk manto da giymiş olsa, hatırlamayacaktı. Üstelik Roy'un bu konuyla neden bu kadar çok ilgilendiğine de anlam veremiyordu.

Evet arkadaşlar 1.bölüm sonunda geldi :) Telefondan yazdığım için  biraz kısa oldu biliyorum, özür dilerim.

Gecenin Sesi.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin