Yine her zamanki saatinde kalkmıştı adam. Ne bir dakika önce ne de bir dakika sonra... Yıllardır aynıydı hayatı. Son birkaç gün dışında.
İlk defa Merve'yi kızıyla görmüştü... Beş dakika hatta belki de daha kısa bir sürede aklından onca ihtimal geçmişti ki, bir an tüm planını unutup orada bir çocuk gibi ağlamak istemişti. Küçücük çocuktan nefret etmek istemişti bir anlığına ama yapamamıştı. Merve'nin bir parçasından dahi nefret etmeyi başaramamıştı. Küçük kız köpeği severken hayat doluydu, tıpkı eskiden kendisinin yanında olan Merve gibi.
Merve... Merve Aksak. Bu soy ad için mi bırakmıştı yani kendisini? Belki de beraber bir çocukları olurdu tıpkı Mila gibi. Hayat dolu bir şekilde koştururdu etraflarında, köpekleriyle oynar ve tüm gün evlerine neşe saçardı. Tekrar ihtimaller arasında kaybolduğunu fark edince hızla balkona çıktı. Sakinleşebilmek için nefes alabilmek ama bunu bile beceremedi. Kayboldukça kendisini Merve'de buluyordu. Merve'de buldukça ise içi nefret ile doluyordu. Bu ihtimalleri onlardan çalan o değil miydi? Ona hayatı zindan etmek istedi, tıpkı şu an kendisinin zindan olan hayatı gibi.
Bahçeye çıkıp ilerlediği zaman Merve'yi gördü. Pijamaları ile kahvaltı hazırlamış, kızını çağıyordu. Bizim kızımız değildi, onun kızıydı. Belki de bu yabancılık, bu dışlanmışlık hissi acı veriyordu Kerim'e. Kendi köpeğini bahçede görünce gülümsemesi genişledi, yıllardır içten içe, kendisinden bile gizli gizli hayal ettiği anı yaşıyordu. Merve eğilmiş, oğlunu severken göz göze geldiler. Bu mesafeden dahi ne hissettiğini anlamıştı. Aradan geçen yıllar hiçbir şeyi değiştirememişti, hala daha en sevdiği kitabı okurcasına zevkle okuyordu kadını.
Ve sanki on sekiz yıl öncesinin basit bir tekrarıymış gibi Serhan geldi aralarına. Köpeğini sevdi, kızını kucakladı. Merve'nin yanında durdu. Kerim'in kıskanç bakışlarını hiç hissetmedi. Merve ile konuştu bunun ne kadar kıymetli bir ödül olduğunu bile bilmeden. Sonra da gitti. Bu kısacık an bile Kerim'e yerini hatırlatmaya yetmişti. Buydu işte, uzaktan kendi hiçliğini bir kez daha yüzüne vurmuştu Merve. Bir anlığına bile olsa kendisini hayal ettiği o tabloyu Serhan yaşamıştı, hem de hiç kıymet bilmeden.
Buna kızıyordu işte Kerim. Mümkünmüşçesine daha da sinirleniyordu. Merve yanındaydı, ona güzeller güzeli bir kız çocuk bile vermişti. Ama o bunun değerini anlamaktansa, her gün binlerce kez Merve'ye minnettar kalmaktansa bir başkasına gitmiş, onu üzmüştü. Evet, Merve ilk defa yanlış ata oynamıştı. İçten içe ne kadar kırıldığını ilk sohbetlerinde anlamıştı Kerim. O adam Merve'nin tek bir dakikasını bile hak etmiyordu.
Merve son bir bakış atıp hayatına geri dönerken Kerim de hayatına geri döndü. Zaten yıllardır yaptığı gibi yalnız evine girdi, kafasında binlerce ihtimal yaşattı ve her bir ihtimalde daha da sinirlendi. Bu onun tek bildiği yoldu artık. Başka türlü hayatına nasıl devam edeceğini bilemiyordu. Son kez kendisini Merve'de bulunca intikam planlarına bir plan daha ekledi. O anları yaşayamasa bile intikam almanın vermiş olduğu hazzı yaşayacaktı.