Sonbaharın ilk yağmuru sanki birşeye öfkelenmiş gibiyd ya da daha çok yalnızlığın gözyaşları gibi durdurak bilmeden yağmaya devam ediyordu.Sehun'un sevmediği şeylerden biriydi yağmur.Islanmak onun en nefret ettiği şeylerin başında geliyordu.Sınıf penceresinin önünde dikilip, ellerini ceplerine sokup dışarıyı seyretmeye devam etti.Kafasını kurcalayan onlarca şeyden kurtulduğunu hissettikçe, aksini söyleyen içindeki ses onu bir hastalıkmış gibi esir almaya başlıyordu.Hatırlamak istemedikçe beynine hükmeden onlarca silinmeye yüz tutmuş anı..Dişlerni sıktı.Beyninin patlayacağını hissettiğinde iki eliylede başını tutup gözlerini sımsıkı kapatıp yutkundu.
"Se..Sehunah, sen iyi misin?
Omzuna dokunan el ile yavaşça gözlerini açtı Sehun.Hiçbrşey olmamış gibi ellerini başından çekip yanındaki endişeli surata bakındı.Uzun siyah saçlı, olması gerekenden daha büyük gözlere sahip olan ortalamanın üzerinde güzelliğiyle karşısında dikilen kızın endişeli oluşu herhalinden belli oluyordu.
"İyiyim, sağol."
Sehun, az önce yaşadıklarını sanki kendi yaşamamış gibi kızın yanından ayrılıp,pencere tarafındaki en arkada yer alan sırasına yöneldi.Kız, Sehun'u çok iyi tanıyordu.Çünkü yıllarca onunla ilgilenmişti.Ve en sonunda o çok istediği şey sonunda olmuştu, Sehun ile aynı sınftaydı.Ona yıllarca sormak isteyipte soramadığı bir soru vardı ve bu kez de soramamıştı.Sehun'un umursamaz hareketine çaresizce boyun eğip sırasına oturdu.Umudu en başta olduğu gibi sıfırın altındaydı.
Sehun yerine oturup başını yağmur damlalarının ıslattığı pencereye çevirdi.Eve gidiş ziline kadar durmasını diledi.Sabah Chanyeol'un şemsiyesini ne olur ne olmaz diye alması hayatın ne kadar zamansız olduğunu ona tekrar hatırlatmıştı.Sınıftaki yüzler ona kırkıncı kez yniden yabancı gelmişti.Bir sene okula gitmemesi onun hayatına mal olmuş ve aynı seneyi tekrar okumak zorunda bırakmıştı.Kendinden küçüklerle okumanın ne kadar ezikçe olduğunu düşündü.Kendine içinden okkalı bir küfür savurup yüzünü ekşitti.Etrafındakilerin kendisine alışması biraz zaman alacakmış gibi görünsede hiçbiriyle iletişim kurup yakınlaşmamakta kararlıydı.Sadece şu lanet seneyi çabucak bitirip, mezun olmak içinden geleni yapacaktı.Okulun ilk senesinden var olmaya başlayan ünü iyi ya da kötü hala eski formunu koruyordu.Bunu biliyor olması hala rahat ve başbelası olmasının temelini oluşturuyordu.
Hala hiç olmadığı kadar göz alıcıydı.
Sıra arkadaşının yorgun gözlerle gelip yanına gürültülü bir şekilde oturup kendini koca masaya yaymasıyla Sehun afalladı.Bu bilmem kaçıncı afallayılarından biriydi.Sehun, siyah montlu sıra arkadaşının şapkasından tutup masadan kafasını kaldırmasını sağladı.Çocuk yarı açık gözleriyle kendisine duyguzus bir şekilde bakmakta olan Sehun ile göz göze geldi.
"Ne yaptığını sanıyorsun?"
Sehun kendisine soru yönelten çocuğun ses tonundaki iafdesini başarılı bir şekilde o çocuksu suratına yansıtışına bakındı.Elini çocuğun şapkasından çekip kollarını göğsünde bağlayıp bakışlarını ondan kaçırdı.
"Sadece küçük bir çocuk olmadığını bil, sevgili sıra arkadaşım."
"Ha?Benim bir ismim var.Kaç ay oldu lanet olası, hala ezberleyemedin mi?İsmim Luh..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WHO I AM
FanfictionGeri dönüşü olmayan bir aşktan galip gelen sizce ne olur? Sehun bir yıl aradan sonra üstesinden geldiği geri dönmeyi unutan aşkını gerçekten unutmayı başarmış olabilir mi? Peki ya unutamadıysa? Onu kendine aşık etmeyi başaracak başka biri karşısına...