Bölüm1- Yağmur

49 0 0
                                    

Öncelikle umarım beğenirsiniz. Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin, iyi okumalar. :) 

Multimedia Azra.

Azra Günal 

Bugünde ''Azra! Hadi uyan artık!'' diyen annemin sesiyle uyandım. Hayır anlamıyorum, gelip öperek ''Canım kızım hadi uyan.'' demek varken neden böyle? ''Tamam anne, uyandım.'' diye sızlanarak yorganımı üzerimden attım ve yataktan kalktım. Banyoya doğru ilerledim ve sıcak suyu açtım. Bu arada anladığınız üzere adım Azra. 20 yaşındayım. Üniversite öğrencisiyim. 3. yılıma başladım. Sarı saçlarım, yeşil gözlerim var. Aslında gerçek sarışın değilim. Bir ergenlik sevdasıyla boyatmıştım, şimdi de kumrala dönmeye üşeniyorum. İşte bu kadar.

Sıcak bir duşun ardından günlük bakımımı yaptıktan sonra saçlarımı kuruttum ve odama geldim. Dolabımın önüne geçerek kıyafet seçmeye başladım. En sonunda sütlü kahve rengindeki eteğimi giydim. Etek dizimin bir karış üzerindeydi. Üzerine krem üzerime tam oturan gömleğimi giydim. Eteğimin içine soktum. Gömleğin üzerine kahverengi eteğimin hizasına gelen hırkamı giydim. Krem uzun çorabımı giyerek kahverengi botlarımı ayağıma geçirdim. Botlarımı yeni almıştım o yüzden evin içinde giyiyordum, yoksa annem beni kesin keserdi. 

Dalgalı saçlarıma hafif şekil verdim ve çok az makyaj yaptım. Çantamı ve montumu alarak aşağı indim. Annem kahvaltı hazırlamıştı. Ben sandalyeye otururken annem gelip beni öptü ve ''Servisi kaçıracağım şimdi, akşam görüşürüz.'' dedi ve evden hızlıca çıktı. Annem sıradan bir memurdu. Devlet dairesinde çalışıyordu. Orta halli bir aileydik. Aileydik derken, sadece annem ve ben varız. Babamla 7 yıl önce kadar ayrıldılar. Bense 2 yıldır babamla görüşmüyordum. Tamamen kendi tercihimdi. Görüşünce mutlaka kavga ediyorduk. Onun yüzünden panik atak ve sinir hastası olmuştum. Bir kaç kez hastanede tedavi görmüştüm. Şu an görüşmediğim için gayet iyiydim. Yaz tatilimin bitmesine üzülmem hariç. Üniversitede olmasaydım depresyona girerdim heralde. Hayatımda en çok sevindiğim şeylerden biri liseydi. 

Kahvaltımı yaparak evden çıktım. Yağmur yağacak gibiydi. Fakat benim geri dönüp şemsiye alacak vaktim yoktu. Hızlıca otobüs durağına ilerledim ve beklemeye başladım. Ve bingo! Yağmur yağmaya başladı. Montumun kopşonunu hemen başıma geçirdim. Durak ağzına kadar doluydu ve ben dışında kalmıştım. 20 dakika boyunca otobüs bekledim. Fakat yok! Otobüs gelmiyordu. Buradan minibüs de geçmiyordu. En iyisi taksiyle gitmek. 

Hızlı adımlarla taksi durağına yürümeye başladım. Yağmur çok şiddetli yağıyordu. Ve tam o anda yanımdan geçen hızlı araba sayesinde tüm çamurlu su üzerime gelmişti. Hala olayın şokundayken arabanın arkasından ''Yavaş gitsene be angut!'' diye bağırdım. Evet gerçekten 'angut' diye bağırdım. Tam o anda bu dediğime pişman oldum. Çünkü araba geri geri geliyordu. Tam yanımda durdu. Arabanın camı yavaşça açıldı. İçinde bir afet-i devran vardı resmen. Ben ağzım açık bir şekilde kalmışken adam konuştu. ''Az önce bana angut mu dediniz, yoksa ben mi yanlış duydum?''

Gözlerimi kırpıştırdım ve kendime gelerek yutkundum. Daha sonra ''Üzerimin haline bak. Yağmur yağdığını bile bile neden hızlı kullanıyorsun!'' diye çıkıştım. Adam alayla güldü. ''Kusura bakma güzelim ama bu havada böyle giyinen sensin, benim bir suçum yok.'' dedi.

Başımı önüme eğdim ve giydiklerime baktım. Etek giymiştim, fakat bunda ne vardı ki? 

''Giyinmemle ne alakası var? Şu aptal arabanı daha düzgün sürseydin bunlar olmazdı.'' Adam direksiyondaki elini sıktı. ''Bana bak kızım, benimle düzgün konuş. Valla kız mız dinlemem alırım ayağımın altına, benim asabımı bozma.''

''Allah allah, bozarsam ne olurmuş?'' dedim ve ellerimi belime koydum. Şu an tırsıyordum fakat belli etmiyordum. Gerçekten sınırlarımı zorlamaya başlamıştım. Adam bana ters ters bakıyordu fakat cevap vermiyordu. Bir anlık cesaretle arabasının kapısını açıp bindim. 

''N'apıyorsun sen ya. İnsene arabamdan.'' Kollarımı birbirine doladım ve ''İnmiyorum. Madem beni ıslattın, okuluma bırakacaksın.'' Sinirle soludu.

''Hasta mısın kızım sen ya!'' 

Ona doğru döndüm ve ''Evet, hastayım. Şimdi oyalanma da arabayı sür, okula geç kaldım.'' dedim ve tekrar önüme döndüm. Sessizce bir küfür savurdu ve arabayı çalıştırdı. Küfürüne karşı gözlerimi pörtletsemde daha fazla sesimi çıkarmadım. Aksi taktirde beni arabadan atabilirdi. Bir ara bana döndü daha sonra klimayı çalıştırmıştı. Gerçekten üşüyordum. Hafifçe gülümsedim. 

Bir süre sessizlikten sonra sessizliği bozan o oldu.

''Seni kaçırmayacağımı nereden biliyorsun?'' Aslında bir yandan tırsmıştım da. Fakat ''Başına bela almak istemezsin bence.'' dedim. Alayla güldü. ''İstersem kaçırabilirim, çünkü okulunun nerede olduğunu söylemedin. Boş boş dolanıyoruz.'' Bir anlık panikle ona döndüm ve hemen adresi verdim. 5 dakika kadar sonra okulumu görünce derin bir iç çektim. Kapıda durdu. Çantamı aldım ve ona bakmadan arabanın kapısını açtım. Tam çıkacakken kolumdan tuttu ve konuştu.

''Teşekkürümü alamadım.'' dedi. Kolumu ondan kurtardım ve inerek ona sahte bir gülümsemeyle ''Teşekkürler.'' dedim ve kapıyı kapattım. Arkamı dönerek hızla turnikelerden geçerek okula girdim.

Bu sırada bir dersimi de kaçırmıştım. Dersin bitmesine az kaldığını varsayarak okulun kafeteryasına doğru ilerledim. Bir yandan yürürken bir yandan da telefonuma bakıyordum. Öykü neredeyse 50 defa aramıştı. Öykü, benim en yakın arkadaşım. Lisede de birlikteydik, şimdi de. Ona ders bitince kafeteryaya gelmesini içeren bir mesaj yolladım. Tam bu sırada birine çarptım. O kadar sert çarpmıştım ki yere yapışmıştım. Tek umudum eteğimin aynı yerinde kalmasıydı. Ben olayın şokundayken bir el bana uzandı. Tereddüt etmeden eli tuttum ve ayağa kalktım. Kafamı kaldırıp kimin çarptığına bakarken hala eli bırakmamıştım. Bugünkü ikinci afet'i-devrandı. Hala konuşmuyorken o konuştu. ''Özür dilerim.''

Kendime geldim ve ''Şey, asıl ben özür dilerim. Önüme bakmam gerekiyordu.'' dedim ve güldüm. O da güldü. Aman allahım, o nasıl bir gülüş. Elimi hala bırakmamıştı. Ben de çekmemiştim.  ''Ben Barış.'' dedi. 

''Azra.'' dedim ve gülümsedim. Zaten tuttuğu elimi hafif sıktı ve salladı. Güldüm, hafifçe elimi geri çektim. ''Memnun oldum Azra.'' demişti, fakat Azra'yı öyle bir şekilde söylemişti ki ben burada eridim bittim resmen. ''Bende. Seni daha önce görmemiştim.''

''Ah şey, buraya yeni taşındık. Ben de ufak bir geçiş yaptım. İyi ki de yapmışım.'' dedi ve sırıttı. ''Hii evet.'' diye cevap verdim ama o 'hii' nidası nereden çıktı bilmiyorum. 

''Bir ara birşeyler yapmak ister misin?'' diye sordu. Tabi, tabi ki. Sorman hata.

''Olabilir.''

''Numaranı ver o zaman ben seni ararım.'' dedi ve telefonunu uzattı. Telefonumu kaydettim ve ona verdim. ''Sonra görüşürüz.'' dedi. ''Görüşürüz.'' dedim ve gitti. O gitti, ben eridim. Bittim.

Kraliçenin FethiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin