Uyanmak istemedim yine bugün . Rüyamda gördüm seni . Sorunsuzdu bu sefer hayalini kurduğumuz düğünümüz. Sanki hiç kötü bir şey olmamış gibiydi. Ama sonra uyandım işte. Hiç uyanmak istemediğim bir sabaha . Keşke böyle olmasaydı diye sızlandı Duru bankta yanında oturan sevgilisine. Ağlamaklıydı sesi . İçinde hüzün , hayal kırıklığı ve isyan vardı.
Kafasını tekrar önünde serili masmavi denize çevirmeye korkuyordu. Adem... Sevgilisi yine kaybolur diye çok korkuyordu . Ama yine de göze aldı bunu . Nasılsa geri gelirdi. Gözleri doluyken en sevdiği renk olan maviye bakıp huzur buldu. Poyraz hemen tenine ilişti. İyi zamanlama diye geçirdi içinden. Soğukça esen rüzgar tenini rahatlatsa da alev alev yanan ruhunu rahatlatmak bilmiyordu. Soluna çevirdi tekrar kafasını. Yoktu . Yine gitmişti. Aslında hiç gelmemişti. Duru sadece toprağa vereli 3 gün olan, ölen aşkının hayalini görüyordu. Düğün günü tam bir ömür söz vermeye hazırlanırken çekip gitmişti yanından. En güzel gününde yanlız bırakmıştı onu. Kalbinden vurulup oracıkta canını vermişti. Oysa "Gitmeyeceğim seni asla yanlız bırakmayacağım" demişti . Ama o da istemezdi bunu. Zorla almışlardı onu elinden. Şimdi ne zaman geri gelirdi, ne de aşkı. Hiçbir şeyin faydası yoktu. Duru yapayalnızdı şimdi. Günlerdir bu sahildeydi. Eve gitmiyordu, uyumuyor, yemek yemiyordu. Ölen aşkından başka kimsesi de yoktu zaten. Yavaş yavaş tükeniyordu.Ama en önemlisi de izleniyordu... Hem de çok yakından!