Jeon Jungkook ne zaman ''Seni seviyorum'' dese,Kim Taehyung'un kalbi binlerce parçaya ayrılıyordu.
Ve işte o an tekrardan gelmişti. Kumral olanın iri kolları, çelimsiz ve zayıf olan esmer bedenini a armalanmıştı. Minik ve pembemsi renge sahip şekilli dudakları Taehyung'un vanilya kokan kahvelerini buldu.
Öptü.
Defarlarca kez kelebek öpücüklerini kahverengi tutamlara bahşetti.
Kokladı.
Yeryüzündeki cenneti anımsatan kokusunu derince içine çekti.
Esmer olanın bir damla inci değerinde olan gözyaşı yumuşak derisinden aşağı doğru süzüldü. Kumralın kemikli ve uzun elleri ile buluştu. Kumral olan,sessice dudaklarını yumuşak tutamlardan ayırdı.
Esmer olan ağlıyordu, Ağladığı kadar kalbi yanıyordu. Bilmiyordu ama kumral olan. Hiç bir zaman fark etmedi sevgilisinin yanan kalbini. Avuçlarının arasındaydı esmer olanın minik ve çırpınan kalbi. Söylemedi esmer olan. Kollarının arasında kaybolduğu bedene söylemedi.
Bekledi çünkü,
Hissetmesini istedi. Kalbini
Elleri kaldırdı kumral ten rengine sahip adam. Taehyung'un iri ve uzun kirpikli gözleri ile buluştu. Baş parmağı ile temizledi esmer bedenin gözyaşlarını. Jungkook susuyordu. Kollarındanki titreyen bedenin gözyaşlarını izledi usulca. Jungkook,her zaman susardı. ''Neden?'' sorusunu her zaman çok görürdü,bu esmer bedene.
Jungkook sustuğu için Taehyung daha çok ağlıyordu. Taehyung ağladıkça Jungkook'u ve kendini yakıyordu......